Başarıya Odaklanmak ve Direnç - Fatma Ülkü Selçuk  (Sosyoloji, Dr.)

Başarıya Odaklanmak ve Direnç - Fatma Ülkü Selçuk (Sosyoloji, Dr.)

A+ A-

Başıma gelenler

 ‘Başıma gelenler’ diye yazdıysam da öyle büyük birşey değil anlatacağım. Bu yazıyı yazmama ne vesile oldu? Onu anlatacağım.


 Bir ayı aştı, kuzenlerle briç dersine gidiyoruz. Emekliliğe yaklaşırken iyi olur diye düşündük. Böylelikle hem ömrümüz yeterse olası bunamanın hızını biraz keseriz, hem eskisi gibi biraz hoşça vakit geçiririz.

Peki ne oldu? Defalarca kendi halimde oynarken kuzen (oyunda diğer kuzenle eş/ortak) başarı-başarısızlık kelimeleri etti. O konuştukça içimde direnç gelişti. Zihnimde itirazlar yükseldi. Ben isyanıma baktım, baktıkçaysa şaştım kaldım.

 Esasen söylenenlerde pek bir problem yoktu. Kuzen diyor: ‘hadi ortak’, ‘aslan ortak’ ‘iyi oynadın ortak’, ‘iyi oynadınız (bize)’, ‘çok kötü oynadım’ vesaire vesaire. Benim içimde garip dalgalar kabarıyor.

 ‘Daha sadece öğreniyoruz’ diyorum dışımdan. Zihnimdeyse şu sözcükler dolaşıyor: ‘İyi veya kötü oynamak bu kadar önemli mi? Kazanmak veya kaybetmek neden bu kadar önemli olsun? Biraz daha yumuşaklığa ihtiyacım var’.

Analiz

Sonra düşündüm, dedim ki; ‘belli, orantısız bir tepki kabarıyor içimde. Bir analizini yapayım. Neler oluyor? İyileşmemiş bir mesele, acıyan bir yara var besbelli’.

‘Nasıl analiz etsem’ dedim. Aklıma şema terapi geldi.

 Şema terapiyle ilgili birkaç kitap okumuştum. Özellikle Hayatı Yeniden Keşfedin ve Mod Terapi’yi size de öneririm. Bazen arkadaşlarla birbirimize bu kitaplarda yazan teknikleri uygulardık. Kendi kendime de çok uyguladım. Arkadaşlar da ben de çok faydasını gördük. Tavsiye ederim. Paranız varsa tabii bunu terapistle yapmanız daha iyi.

 Herneyse, bu sefer de kitaplardan aklımda kalanlarla kendimi şöyle bir analiz edeyim dedim.

İçimdeki kızgınlığa ve içerlemeye baktım. Gördüm ki huzursuz hislerim öncelikle başarıya odaklanmaya direniyor. Hani öyle ki, sanki insan kayboluyor yerine başarı yerleşiyor (biliyorum, başarı yönelimi de insani bir yönelim, fakat şu anda sadece konuyla ilgili çağrışımlarımı yazıyorum, mantıklı açıklamayı değil). ‘Batmak’ ‘batırmak’ ‘kazanmak’ ‘kaybetmek’ ‘iyi olmak’ ‘kötü olmak’ ve benzeri kelimeler ortada uçuşuyor. Rekabet baskınlığı oyunumuzun tatlılığını karartıyor.

İlkokul yıllarında oynarken


 Bu hisleri daha önce ne zaman hissettim? Bir bakayım dedim. Çocukken yaz tatillerinde hem evde hem bahçede bol bol oynardık. En çok dokuz taş ve yakan topu severdim. Kazanınca sevinsem de kaybedince gemilerim batmazdı.

Peki başka ne hissederdim? Kızgınlık, içerleme benzeri duygular hiç kabarır mıydı içimde? Evet, bazı çocukların çok hırslı oynamasından pek hazzetmezdim. Bir de sırf kazanmak için hile yapılmasını sevmezdim.

Bunlar iyi hoş güzel de, şu yaşımda hala içimde birkaç kelime karşısında isyan dalgaları büyüyorsa daha fazlası olmuş olmalıydı. Ama neydi olan?

Askercilik oyunu

 4-5 yaşında olmalıyım. Kardeşler ve kuzenler (en büyüğümüz ve en küçüğümüz arasında dört yaş var, en küçük benim) bizim evde askercilik oyunuyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam ikili ikili oynuyorduk, en yüksek rütbeyi söyleyen oyunu kazanıyordu.

Kuzenle ben oyunuyoruz. Birimiz bir rütbe söyledi. Diğeri daha üstünü. Bu böyle gitti, derken en son ben orgeneral dedim. O üstüne birşey diyemedi. Ağlamaya başladı. Büyüklerse çocuğu neden ağlattınız diye kızdı.

Ben durumu anlatmaya çalıştım, derdimi anlatamadım. Kuzen ağladı. Ben üzüldüm. Çaresiz hissettim. Derdimi anlatamadım. Diyorum ya ‘altı üstü oyun’.

 Ve bugün... ‘Briç, altı üstü oyun’...

İçimde orantısız kabaran duyguların kökenini bulmuştum. Ya da en azından bulduğumu sanıyorum.

Sonra ne yaptım?

 Artık 4-5 yaşında değilim. Analize devam ettim. Hissettiklerimi, analizimi kuzenimle paylaştım. Onun gerekçelerini az çok tahmin etsem de burada paylaşmayacağım. Sadece kendimle ilgili olan kısmı anlatabilirim. Bir de durumun bana düşündürdüklerini.

Düşünüyorum... Sağlıklı ebeveyn böyle bir olay karşısında ne yapardı? Herhalde ikimizi de anlamaya çalışır, teskin ederdi diye düşünüyorum. Kesinlikle suçlamazdı. Diyorum ya altı üstü oyun diye.

 Hislerimizi ifade etmemize yardımcı olurdu. Kuzeni anlamam için bana da yardımcı olurdu. Kuzeni teskin ettikten sonra ona da anlatırdı: oyunda kazanman da kaybetmen de doğal, hepimiz bazen kazanır bazen kaybederiz, sen kazansan da kaybetsen de biz seni seviyoruz, sen değerlisin vesaire vesaire.

Bana gelince: Kaybettiğimde veya başaramadığımda sevilmediğimi düşünmedim. Değerli hissetmek için kazanmaya da odaklanmadım. Çocuklara da bu anlatılsa ya. ‘Biz seni başaramasan da kazanamasan da seviyoruz. Sen bizim için değerlisin’. Yaşamak daha hoş olmaz mıydı bu dünyada?

Ve bugün

 Dünyadaki madde ve güç yöneliminin insan canını yok saymasını sevmiyorum. Küçükken bizde ‘Borsa’ kuzenlerde ‘Monopol’ oyunu vardı. Oyunun sonunda sadece bir kişi kazanır tüm oyuncak paraların hepsini toplardı. Kazanan sevinirdi. O zaman çocuktuk. Ve bu sadece oyundu.

Şimdiyse bakıyorum koca koca kadınlar, adamlar daha ve daha çok kazanmak için insana, doğaya, türlü mahlukata zarar veriyorlar. Yedi sülalelerini rahat yaşatabileceklerinden daha fazlasını arzuluyorlar.


 Bazısı petrol, gaz vs. için kan döküyor. Milyonlarcası bunların peşi sıra gidiyor, onları alkışlıyor. Bir kısmı madde birikimi için canını veriyor. Bense yaklaşık otuz yıldır bakıyorum, anlamaya çalışıyorum.

Hatırlıyor musunuz eski İngiltere başbakanı Winston Churchill ne demişti? ‘bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir’.

 Eskiden maddeye insan canından daha çok kıymet verilmesine bayağı kızardım. İnsanı anlamaya başladıkça ise kızgınlığın yerini bir tür kırıklık, hafif bir hüzün aldı.

Motivasyon

Maddeyi ve galip gelmeyi insan canından üstün tutmaya götüren türlü etken olabilir. Belki Alfred Adler’in dediği gibi dünyaya gelmemizle içimizde bir aşağılık duygusu oluşuyor. Doğa ve diğer insanlar karşısında güçsüz hissediyor ve güç arzuluyoruz.

 Belki güç arzusu kimimizde bireysel kimimizde kolektif narsisizm şeklinde ortaya çıkıyor.

 Belki bazımız güç peşindeyken daha canlı hissediyor.

Belki olup bitenlerin çoğu kendinin veya  dölün (kimisi için yavrusu, kimisi için bağlılık hissettiği kişiler, topluluklar) hayatta kalması ile bağlantılı olarak seyrediyor.

Bilimsel ve etik sorular

 Kim bilir?

Olup bitenleri daha iyi anlayabilmemiz için daha çok bilim yapmamız gerekiyor.

Başarı motivasyonunun farklı hallerini anlamak için de araştırmamız, okumamız gerekiyor.

Okuyup yazarak ben de mevzuyu daha iyi anlamaya çalışıyorum. Gelecek yazımda başarma ve kazanma konusuna biraz daha eğilmeyi arzu ediyorum.

Hepinize iyilikler diliyorum.

Fatma Ülkü Selçuk, 11.10.2018

Görsel kaynaklar

1) Photo by Amanda Jones on Unsplash: https://unsplash.com/photos/P787-xixGio
2) Photo by Robert Collins on Unsplash: https://unsplash.com/photos/tvc5imO5pXk
3) Photo by Cassi Josh on Unsplash: https://unsplash.com/photos/lhnOvu72BM8

25-12-2018
Konuk Makaleler

Konuk Makaleler

info@medyacuvali.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir