Özgecil Davranışlar: Hayvanlar ve İnsanlar - Fatma Ülkü Selçuk  (Sosyoloji, Dr.)

Özgecil Davranışlar: Hayvanlar ve İnsanlar - Fatma Ülkü Selçuk (Sosyoloji, Dr.)

A+ A-

Özgecil hayvanlar


Özgecil, diğerkâm, altruistik veya ötekicil davranış dendiğinde genelde ne kastediliyor? Türk Dil Kurumu Sözlüğünden faydalanıyorum: ‘Kişisel yarar gözetmeksizin başkasına yararlı olmaya çalışan’ davranış (1).

Çoğunlukla hayvanlar hayatta kalmaya ve neslin devamına yöneliyor. İlgimi çekense şu: kimi hayvan, başkası için kendi hayatını bile feda edebiliyor.

Örnek mi? Buyrun, sadece üç tanesini aktarıyorum.

Karıncaların savaşı

Karıncalar yaklaşık 100 milyon yıldır dünyamızda yerlerini koruyor. Edward O. Wilson, toplumsal örgütlenmeleri karıncalara rekabet üstünlüğü veriyor diye yazıyor. Ve ekliyor: “Çoğu karınca türü sık sık bölge savaşlarına tutuşur, bu esnada kısır işçilerin intihar saldırıları sonucu belirler” (2).

Misal, Malezya’da Campanotus türündeki işçi karıncalar ilginç bir strateji geliştirmiş:

Bu karıncaların çenelerinin altından gövdelerine doğru hazneler uzanıyor. İçlerinde yapışkan zehirli bir kimyasal bulunuyor. Çok zor duruma düştükleri veya düşman saldırısı ile karşılaştıkları vakit karın kaslarını sıkıyorlar. Düşmanlarının yüzünde patlıyorlar. Kendi hayatları karşılığında birkaç düşman ölebiliyor (3).

Balarısının iğnesi

Pek çok arı, eceliyle öldüğünde 50 gün kadar yaşıyor. Ancak kovanına sokulan bir tehdit hissettiğinde işçi arı saldırıya geçiyor. İğnesini tehdit diye kodladığına saplıyor. İğneyi saplayınca beraberinde zehir bezi ve çoğu iç organı da orada kalıyor. Ayrıca bu süreçte muz benzeri bir koku salıp diğer arıları da tehdidi savuşturmak üzere saldırıya teşvik ediyor. Yani kolonisini korumak üzere savaşıyor.Tüm bunları ise ölümü pahasına yapıyor. Yani iğneyi batırıp orada bırakınca kendisi de ölüyor (4).

Afrika termitinin püskürtmesi

Afrika termitinin asker kastının üyeleri ise karınca ve algıladığı diğer tehditlere karşı dehşetli bir savaş yürütüyor. Çifte salgı bezi gövdesinin büyük kısmını kaplıyor. Düşmana hücum ederken ağzından sarı bir salgı püskürtüyor. Sıvı havada katılaşırken karşı taraf bu salgıya dolanıp ölebiliyor. Asker termit, bazen bu sıvıyı daha güçlü püskürtebilmek amacıyla karın kaslarını öyle bir kasıyor ki salgı bezi de karnı da patlıyor (5).

Hayvan ve insan davranışı

Biz insanlar, termit, karınca, arı veya başka bir hayvan değiliz.

Bizden daha bireyci canlı türleri olduğu gibi daha toplulukçu türler de var. Üstelik bir türün üyeleri arasında hem işbölümü hem de bireysel farklılıklar söz konusu olabiliyor.

İnsan, bakteri, kedi, virüs, aslan, serçe, timsah, somon, sarmaşık, çam ağacı, hepimiz bu dünyayı paylaşıyoruz. Kimi zaman bir canlının yaptıkları, diğerinin ölümüne yol açıyor. Zannederim dünyamızdaki canlıların genel gidişatı uzunca bir süredir bu istikamette seyrediyor.

Yine de gidişat şu ya da bu yönde seyrediyor dedikten sonra “doğanın yasası şudur” ya da “doğal düzen bunu gerektirir” filan gibi laflar etmekten kaçınıyor ve hatta bu tür bir söylemi pek çok bakımdan tehlikeli buluyorum.

Biz insanlar genellikle hayatta kalmaya çalışıyor ve önemsediklerimizin esenlik içinde olması için çabalıyoruz.

Belki bu durum çoğumuzun genine kodlanmış. Üstelik çoğumuz bu yönelimimizi davranışlarımızla, konuşmalarımızla birbirimize aktarıyoruz. Yaşadıkça, biyolojimizde de dönüşümler oluyor. Haliyle epigenetiği de çok önemsiyorum.

Yine de ben, varoluşumuzun, bunların ötesinde bir manaya sahip olduğunu düşünüyorum.

Neden mi? Birazdan o konuya gelirim.

Önceyse üzüldüğüm bir konu var, onu yazayım.

Fedakarlık patolojik diyenler

Bireyci bakış açısını benimseyenler, insanın başkalarının esenliği için fedakarlık yapmasını sıklıkla patolojik olarak sunuyor. Bu bakış açısı, gençler arasında da giderek yayılıyor.

Dolmuşa bindiğimde şaşırıyorum. Pek çok genç (bir kısmı hasta veya bitkin olabilir, onları bunun dışında tutuyorum) bir yaşlı bindiğinde oralı olmuyor. Ben kalkıp yer veriyorum. Onlar oturuyor, kendi dünyalarında takılıyor.

Sahi, nasıl bu noktaya geldik?

Bir kişinin şu düşüncelere aynı anda sahip olabildiğini şaşırarak gözlemlemeye başladım:

-        Ben keyfime bakarım kanka. Yaşlı mı dedin? Dolmuşa binmeseydi. Bana ne? Kendi sorunu.

-        Kedilere ev bulalım. Hayvanı sevmeyen insanı da sevemez. Bir insan açta açıkta mı kalmış? İlgilenmiyorum. Bu onun sorunu. E canım, vergimi veriyorum ya. O yeterli. Zaten ilgilenecekse de devlet ilgilensin. Ya da başkası. Ben telefonuma yeni bir aplikasyon alacağım.

-        Zavallı hayvanları kesip de yiyemem, sütlerini çalamam. Kotumuysa taşlanmış severim. Pek havalı! Silikozis mi? O da ne? Sıkma canımı şimdi.

-        Avrupa’da Amerika’da filan yaşamak istiyorum. Çok güzel bir düzen oturtmuşlar. Dünyanın canına mı okumuşlar? Hala insanların iliğini kemiğini sömürüp “biz medeniyiz” mi diyorlar? Aman canım, bana ne...

Bu ve benzeri düşüncelerin aynı kişide bulunmasına hala alışamadım galiba.

İyiliğin yayılması

Sahi hiç düşündünüz mü? Yeryüzünde başka canlıların esenliğini insan kadar dert edinen başka bir canlı yaşıyor mu? Bunu, doğanın kanunu üzerinden temellendirmeniz zor. Zira doğada vahşetin türlüsü var. Bir hayvanın başka türden hayvanlara bakım vermesini ise çok nadir görüyoruz (6).

Ben, olanaklı olduğu müddetçe, insanın, manevi açıdan gelişmesinde fayda görüyorum.

“Amaca ulaşmak için her araç mübahtır” görüşüne kesinlikle katılmıyorum. “Hak”, “iyilik”, “doğruluk” gibi kavramlara yüklenen anlamların insandan insana, dönemden döneme, toplumdan topluma değişebileceğini kabul ediyorum. Bununla beraber “hak” ve “hakikat”in insanla sınırlı olmayan bir hale işaret ettiğini düşünüyorum.

Öyle ki bu durum zaman zaman hakikat yönelimini ve başka insanların esenliğini dert edinmemizi sağlayan bir ruh halini olanaklı kılıyor.

İlla yarışacaksak...

Hepimiz olmasa da pek çok insan birbiriyle yarışmaya yöneliyor. Derecesi farklılaşsa da çoğu insan böbürlenmeyi ve gösteriş yapmayı seviyor, güç arzuluyor. Üstelik bu yönelimlerin hem biyolojik hem de toplumsal altyapısı var gibi görünüyor.

Şimdi iki farklı hal düşünelim. Sonra hepinize bir sorum olacak.

1. HAL: Taşlar diyarında insanlar parlak mı parlak, pırıltılı, büyük emeklerle çıkarılan bir taşa çok kıymet verir. Bu taşı çıkarmak için diğer insanları ölümüne çalıştırır. Bu taşa sahip olmak için birbiriyle yarışır. Taşı ele geçirmek için savaşır, insan öldürür. Taşı parmağına takar, başına koyar, kasasına kilitler. Taşıyla böbürlenir. Üstelik her kim bu taşa büyük miktarda sahip olursa, etrafındakiler ona secde eder. Bazen de çevredekiler, taşından mütevellit kıymet gören kişinin sahip olduklarından nemalanmaya çalışır.

Not: Pırıltılı taş yerine kostüm, ev, yemek, para, mevki, makam veya benzerini koyabilirsiniz.

2. HAL: Nimetler diyarında insanlar doğru yollardan aç olanı doyurmaya çok kıymet verir. Aç doyurmak için doğrulukla çaba gösterir. Daha fazla aç doyurmak için birbiriyle yarışır. Bazen de kendisiyle savaşır, lüks arzusunu törpüler. Bazısı aç doyurunca bunu söyler ve böbürlenir. Bazısı bunu içine kilitler, söylemez. Yine de her kim doğrulukla daha çok aç doyurursa, bilenler buna gıpta eder. Bazen de çevresindekiler ondan feyzalır, bu davranışı yaymaya çalışır.

Not: ‘Doğrulukla’aç olanı doyurma yerine yoksun olana ‘doğrulukla’ giysi, barınak, şifa, bilgi, sağlıklı çalışma olanağı sağlama veya benzerini koyabilirsiniz.

Size soruyorum

Bir seçim yapacak olsanız, hangi halin insanlar arasında hakim olmasını tercih edersiniz? 1. HAL mi? 2. HAL mi? Taş mı? Yardımlaşma mı?

Ben illa bir yarış olacaksa insanların iyilikte yarışmasını tercih ediyorum.

İçimizde ve dışımızda hakkaniyet ve iyiliğin daha çok yayılmasını arzu ediyorum.

Doğruluğun eğriliğe galip gelmesini diliyorum.

Fatma Ülkü Selçuk 29.01.2020


Kaynakça

Metin için kaynaklar (1) TDK Güncel Türkçe Sözlük’te bkz ‘özgeci’, https://sozluk.gov.tr/?kelime= (2) Edward O. Wilson, Doğanın Gizli Bahçesi (Ankara: TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 1999), sayfa 49. (3) Edward O. Wilson, Doğanın Gizli Bahçesi (Ankara: TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 1999), sayfa 50. (4) Edward O. Wilson, Doğanın Gizli Bahçesi (Ankara: TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 1999), sayfa 74. (5) Edward O. Wilson, Doğanın Gizli Bahçesi (Ankara: TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 1999), sayfa 75. (6) Misal kambur balinanın, foku katil balina saldırısından korumasına dair bir örnek ve diğer birkaç örnek için bkz Kristin Brethel-Haurwitz ve Abigail Marsh (2016) ‘Animal Altruism?’ https://www.psychologytoday.com/us/blog/goodness-sake/201610/animal-altruism . Hoş, yazarlar, bu gibi örneklerin, insanlardaki özgeciliğin başka halinin farelerden balinalara kadar çeşitli hayvanlarda bulunduğuna dikkat çekerek özgecil davranışın ‘adalet’ ve ‘ahlak’ gibi üst düzey kavramlarla ilgili olmadığı sonucuna varıyor. Yazarlar, özgecil davranışı, empatiyi destekleyen duygularla bağlantılı birimlerin (amigdala, insula, striyatum vb) aktivasyonuna bağlıyor. Keza, fedakar davranış için Edward Wilson da ‘Doğanın Gizli Bahçesi’ kitabında böceklerdeki fedakarlığa atıfla şöyle yazıyor: “bu içgüdünün [fedakarlığın] kutsal ya da aşkın olmadığını ve daha geleneksel biyolojik açıklamalar aramakta haklı olduğumuzu gösterir.” (sayfa 75). Bana sorarsanız, bir davranışın biyolojik temelinin olması, adalet, iyilik gibi kavramların işaret ettiği hallerin, fiziksel ve biyolojik olanı aşan bir durumla ilişkisiz olduğunu göstermez. Hakikatin, gözlemlenebilir olanı gözlemlediklerimizle açıklama çabamızı aşan bir konuma sahip olduğunu düşünüyorum. Sınırlılığını teslim etmek koşuluyla pozitivist metodolojiyle yapılan çoğu çalışmayı yine de çok kıymetli buluyorum. Bu mevzu bir yana, yeri gelmişten sizinle bir araştırma sonucunu daha paylaşmak istiyorum. Afrika gri papağanları arkadaşına kendisininkinden daha çekici bir ödül verildiğinde kıskançlık göstermemiş. Üstelik kendisine yiyecek alması için pul verildiğinde, pullarını arkadaşıyla paylaşmış. Amerikan papağanı ve primatlarda ise durum daha farklı. Araştırmanın Türkçe özeti için bkz. ‘Bu papağanlar çıkar gözetmeden birbirlerine iyilik yapıyor' https://popsci.com.tr/bu-papaganlar-cikar-gozetmeden-birbirlerine-iyilik-yapiyor/ ; orjinal makale için ise şu kaynağa bakın: Désirée Brucks ve Auguste M.P. von Bayern (2020) ‘Parrots Voluntarily Help Each Other to Obtain Food Rewards’, Current Biology, https://doi.org/10.1016/j.cub.2019.11.030.

 

Görsel kaynak

 Photo by Dustin Humes on Unsplash: https://unsplash.com/photos/IyP6Y7LpOWY

10-03-2020
Konuk Makaleler

Konuk Makaleler

info@medyacuvali.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir