Onlar Donarak Öldüler - Fatma Ülkü Selçuk  (Sosyoloji, Dr.)

Onlar Donarak Öldüler - Fatma Ülkü Selçuk (Sosyoloji, Dr.)

A+ A-

Altyazıda neler yazıyordu?

Tarih 3 Aralık 2018. Annem televizyon izliyor, ben ekranı göremiyorum. Kolum ağrıyor, fizik tedavide yap dedikleri hareketleri yapıyorum. Yaşam benim için akıyor.

Üç yaşamsa donmuş. Ben henüz bilmiyorum.


Kolumu son kez sallıyorum. Televizyona dönüyorum. Annem dakikalardır aynı altyazıyı okuduğunu söylüyor. Sesi kırık ‘Yunanistan’da polis 3 göçmeni dövmüş, giysilerini almış, geri yollamış. İnsanlar yolda donmuş, ölmüşler’.

Ne yapsam bilemiyorum

Bu sözleri duyuyorum, içim sızlıyor, sızlıyor... Ne yapsam, nereye baksam, haberin ayrıntılarını öğrensem mi, öğrenmesem mi... Neye yarar ki artık, bilmiyorum.

Şöyle düşünüyorum: hayvansal dürtülerimiz mevcut biyolojik yapımız varoldukça olacak. Bu süre zarfında pek çok insan dünya üzerindeki cinayetleri desteklemeye devam edecek. Bazen farkına vararak bazen farkına varmadan.

Defalarca tanık olduk. İnsan hele bir tehdit hissetmeye görsün. Amigdala öyle bir aktifleşir ki beynine/benliğine hakim oluverir: savaş veya sıvış! Ve bazen de donakalır insan.

Haberlerden...

İşte bunları düşündüm. Ertesi gün okudum. Şunlar yazıyordu:

‘Edirne'nin Meriç ilçesine bağlı 2 köyde, Yunanistan polisince kıyafetleri alınarak geri gönderildiği öne sürülen kaçaklardan 3'ü birer gün arayla sınıra yakın alanda ölü olarak bulundu. Donarak ölen 3 göçmenin pantolon ve ayakkabılarının olmadığı ve kıyafetlerinin bile donduğu tespit edildi. Göçmenlerin Meriç Nehri'nden geçerken ıslandığı ya da bot yerine yüzerek Türk tarafına geçmeye zorlandığı değerlendiriliyor. Son bir aydır Yunan polisi tarafından dövülerek ve yarı çıplak halde Türkiye'ye gönderilen kaçak göçmenlerin sayısı artıyor.’ (1)

Sağ kurtulan Faslı Yasin Şidri ise başlarına geleni şöyle anlatmış:

‘Bizi Türkiye sınırına getirdiler. Üzerimdeki elbiseleri ve eşyalarımı aldılar. Sadece iç çamaşırlarım kaldı üzerimde. Bizi dövüp işkence yaptılar. Bunları bize yapanlar Yunan polisleriydi. Toplamda 10 kişilerdi, biz yaklaşık 80 kişiydik. Yunan polislerinin yüzlerinde maske vardı. Bizi demir parçasıyla dövdüler.’ (2)

Donarak ölenler

Biri Afgan imiş.  Afganistan: dünya eroin üretiminin ana merkezi.

Onlarca yıldır insan hakları lafını ağzından düşürmeyen devletlerin elemanlarının kurtarıcı edasıyla girdiği, söyledikleri ve yaptıkları son derece farklı olan topraklar Afganistan. Halkına yıllardır dehşet yaşatılan ülke Afganistan.

‘Osama’ filmini izlediniz mi? Belki bilirsiniz. Afganistan topraklarında geçer. Tamamını ben hiç izleyemedim. Çünkü çok üzüldüm.

Afganistan’dan Yunanistan’a


Bugün dünyada yüzlerce milyon insan dehşet yaşıyor.

Kaynaklar üzerinde hakimiyet kurma savaşları, el altından desteklenen ve manipüle edilen şiddet saçan gruplar, iç savaşlar, uluslararası savaşlar, psikolojik operasyonlar...

Doğal olarak çoğu insan öldürülme korkusu olmadan yaşamak istiyor.  O kadar ki bazen doğduğu toprakları terkediyor, yollara düşüyor. Aç, susuz, türlü zorluğa katlanıyor. Donarak ölenler de onlardan olsa gerek.

İnsanın ricası

Sonra aklıma Marshall Rosenberg geldi. Geliştirdiği şiddetsiz iletişim dili, şefkatli yanımızı aktive edebilir diye düşünüyordu.

Acaba  böyle bir durumda da işe yarar mıydı? Sahi ne kadar işe yarardı?

Örneğin Afganistan’dan Yunanistan’a kaçak giren bir insan şöyle deseydi:

-        Çok korkuyorum. Yaşamaya ihtiyacım var. Fiziksel güvenliğe, barınağa, giysiye, yiyeceğe, suya, ilaca ihtiyacım var. Saygıya huzura ihtiyacım var.

Siz de güvenlik istiyorsunuz belki, doğru mu? Ülkenizde kalırsak işinizi elinizden alacağımızdan endişe ediyorsunuz. Dahası ülkenizde şiddete, karmaşaya yol açarız diye kaygılanıyorsunuz.

Doğal olarak hastalarınız, çocuklarınız, yaşlılarınız da iyi bakım görsün istiyorsunuz. Ekmeğinize ortak çıkarsak rahatınız kaçar diye endişeleniyorsunuz. Doğru mu? Gelecek endişeniz bizle karşılaşınca artıyor.

Sonra size üstlerinizin verdiği emirler de var. Belki de giysilerimizi alarak bu emirleri uyguluyorsunuz. Yanılıyor muyum?

Bana gelince... Korku doluyum. Biraz sonra nefes alıyor olacak mıyım bilmiyorum. Vurdunuz. Canım acıdı. Elbiselerimi aldınız. Üşüdüm. Beni geri gönderiyorsunuz. Hava çok soğuk. Ve çok üşüyorum.

Lütfen beni geri göndermeyin. Bana yanınızda biraz yer açar mısınız?

Redediyorsunuz. Peki ya giysilerim? Bana giysilerimi geri verir misiniz? Üşüyorum, korkuyorum, yaşamak istiyorum. Giysisiz yolda donarım. Hava öyle soğuk ki... Giysilerimi bana geri verir misiniz?

Görevlilerin yanıtı


İnsafa gelen olur muydu dersiniz? İnsani ricada bulunan cana, karşılaşabileceği türlü zorluğu göze alıp da yer açan veya giysilerini geri veren olur muydu? Belki...

Peki şöyle diyenler olur muydu?

-        Üstlerimiz bize ‘giysilerine el koyun, hırpalayın, geri gönderin’ dedi. Biz emre itaat etmeyi öğrendik. İtaat edeceğiz. Görevimizi yapacağız.

Peki bir başkası da şöyle mi derdi?

-        Temiz memleketimi kirletemeyeceksiniz! Böcek sürüleri!

Veya bir başkası şöyle mi derdi?

-        Ben de rahat ve güvende yaşamayı istiyorum. Ayrıca ailem, yurttaşlarım, Avrupa Birliği mensupları da rahatlık ve güvenlik içinde yaşasın. Siz ölürseniz başkalarının buralara gelme cesareti kırılır. Bunun için sizi öldürmeyi tercih ediyorum. Giysilerinizi vermeyeceğim.

Her bir kelime

İnsanın bu gezegendeki geçmişinde bu üç yanıtın benzerinin milyonlarcasını görebilirsiniz.

‘Sadece emirleri uyguluyorduk’ diyen Nazi subaylarını hatırladınız mı? Peki birkaç ayda Ruanda’da bir milyona yakın Tutsinin Birleşmiş Milletler’in gözleri önünde katledilmesini? Peki Sabra ve Şatilla’da binlerce cana nasıl kıyıldığını bilir misiniz?

Ne son yüzyılın acılarını ne de on binlerce yılın vaka-i adiye haline gelmiş vahşetini yazmaya ömrümüz yeter.

Hayvansal dürtüler

Pek çok hayvan alan/sınır çizer. Kendinin ve dölünün yaşaması/güvenliği çoğu zaman ana hedeftir. Bunu çevreye kendi kokusunu bırakarak da yapabilir başka şekillerde de (örneğin ses) (3).

Genellikle biz insanlar da güvenliğe ihtiyaç duyarız. Dölümüzün (bağ hissettiklerimizin; misal yeni nesillerin, sevdiklerimizin, kabilemizin, topluluğumuzun, bazen insan topluluğunun tamamının) esenliğini ve güvenliğini arzularız.

Esenlik ve güvenlik ihtiyacını karşılamak için benimsediğimiz stratejilerse her zaman cana saygılı olmaz.

Sonra ne mi olur?

Kolu kanadı kırılmış canlar üşür, bu dünyadan göçüp gider; insanlık sınavımız devam eder...

Fatma Ülkü Selçuk, 9.12.2018


Kaynakça

Metin için kaynaklar

(1) “Yunanistan’dan Nazi yöntemi! 3 kişi donarak öldü” https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/yunanistandan-nazi-yontemi-cirilciplak-soy-turk-sinirina-birak-2775103/

(2) "Son dakika: Edirne'de donarak ölen göçmenlerin cesetleri bulundu” https://www.cnnturk.com/turkiye/son-dakika-edirnede-donarak-olen-gocmenlerin-cesetleri-bulundu

(3) “Territorial behavior” https://www.britannica.com/science/territorial-behaviour  

Görsel kaynaklar

1) Photo by Jessica Lewis from Pexels: https://www.pexels.com/photo/cold-frost-ice-macro-868689/

2) Photo by Ahmed akacha from Pexels: https://www.pexels.com/photo/serious-ethnic-girl-with-rope-4959227/

3) Photo by sun Ping chieh on Unsplash: https://unsplash.com/photos/r5cW-0JO0vM

20-03-2019
Konuk Makaleler

Konuk Makaleler

info@medyacuvali.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir