
Dinlerken Anlamak
Konuşmak için dinliyoruz birbirimizi. Asıl odaklandığımız kimin ne söylediği değil, kendimizin ne söyleyeceği. Konuşmak için sıramızı bekliyoruz sadece.
Bir süredir dikkat ediyorum da insanlar karşı tarafın söylediğinden farklı bir şey söyleyerek başlıyor cümlelerine. Dinlemiyor, sadece anlatacakları için bekliyor. Haliyle her birinden ayrı bir ses ayrı bir dert yükseliyor. Bunun için nedenler sıralıyorum ben de. Ya anlatacaklarını bir an önce yüksek sesle duyurmak istiyor ki bitsin içindeki savaşı ya da karşı tarafın anlattığı ilgisini çekmiyor, kendi anlatacaklarını daha önemli görüyor. Kalabalık bir masada toplanmış arkadaş grupları ya da aileler bir şeyler konuştuklarına şahit oluyoruz hep. Konuşuyorlar ama kaçı gerçekten dinliyor birbirini? Susmasını bekleyenler, “seninki de dert mi?” deyip araya kendi sorunlarını sıkıştıranlar ve asla bulunduğu ortamla alakası olmayıp içinden başka şeyler düşünenler.. Günün sonunda kimse sorunlarına bir çözüm bulamıyor.
Bunun sağlıklı bir iletişim yolu olmadığı ortada. Konuşan kişi kalabalığın ortasında boşluğa anlatıyor tüm geçmişini. İnsanlar dinlenilmediklerinin farkındayken neden hâlâ devam ediyor konuşmaya? Çünkü dinlenilmese de duyurmak istiyor. Konuşmak rahatlatır doğru. Ama cevap gelmeyecekse bu duvara konuşmak değil mi? İster istemez kabuğuna çekilen bir kitle var. Artık konuşmak keyif vermiyor onlara susmayı tercih ediyorlar.
Cevabını bulamadığım, bir türlü anlam veremediğim soruyla o masalardan birinden kalkıyorum ben de. Eskiden dinliyorduk birbirimizi. Şimdi ne oldu?
Kaynakça
Görsel: www.pexels.com