
Yorgunluk
Okulu bırakıp çalışmak zorunda kalan çocukların, ekmeğini çöpten çıkaranların, kaldırımın bir ucunda geleceğini düşünen gençlerin, umutsuzluğun, çaresiz hissetmenin yorgunluğu. Dinlenmekle geçmeyen, düşündükçe bitmeyen hepimizin sırtladığı bir yorgunluk bu.
Son zamanlarda çok sık rastlıyorum yorgun gözlere. Alışılmışın dışında sabah mahmurluğundan kaynaklı değil, günün yorgunluğu hiç değil. Öyle ki bu yorgunluk mutluluğun yoksunluğundan. Sokakta gördüğüm her şey yazılarıma bir şekilde konu olmakta ve yazdıklarım görmeye alışık olduğumuz şeyler aslında. Dışarda kimleri görebileceğimiz bellidir. Kahve içmeye çıktığımızda mendil satan çocukları göreceğimizi biliriz, emekliliğini doyasıya yaşayamayıp çalışmak zorunda kalan insanlara rastlayacağımızı da biliriz. Bir şekilde sokakta görmeye alıştığımız, görünce üzüldüğümüz olaylara denk geliyoruz. Başta bahsettiğim hepimizin üstlendiği yorgunluk buydu. Çocukların elinde mendil yerine oyuncaklarını, yaşlıları torunlarıyla parkta göremediğimizden yorgunuz. Gelecek görememekten belirsiz bir hayata uyandığımız için yorgunuz. Ve bu defa aynı hisleri daha da derinden yaşıyoruz.
Üzerine yazılacak çok şey olsa da şimdilik çocuklar okula gidebilsin, herkes sıcak ve rahat yataklarında uyuyabilsin, kimse aç uyumasın; içimizde hep bir umut yeşersin temennisiyle bitiriyorum yazımı.
Kaynakça
Görsel: www.pexels.com