BİRAZ DA SPEKÜLASYON YAPALIM

BİRAZ DA SPEKÜLASYON YAPALIM

A+ A-

Bu Coronavirüs konusunun dünyanın belli başlı devletleri için çok büyük bir sürpriz olmadığı, bazı hazırlıkların önceden yapıldığı konusunda ülkemizde ve pek çok başka ülkede epey gösterge var, sadece biraz dikkatli bakmak bunları görmek için yeterli. Yeni bir dünya düzeni kurulacağı, hiçbir şeyin eskisi olmayacağı zaten yetkili ağızlarca da defalarca ifade edildi.

Yalnız, yeni düzeni halklara kabul ettirmek için halka uzun süre bolca pasta verilemeyeceği için halkı bolca korkutmak da iş görecekti ve böylesi tercih edilmek zorunda kalındı. Bu nedenle, halkını kolay ikna edemeyeceğini düşünen devletler az hazırlanıp çok drama yaşatmayı, kolay ikna ya da razı edebileceğini düşünen devletler ise sanki daha az zayiat vermek üzere daha iyi hazırlanmışlar gibi görünüyor.

11 Eylül saldırısının bir örnek olmadığını düşünenlerdenim!  11 Eylül olmasa da Amerikan Devleti, zaten Orta Doğu’da haritaları değiştirmek için tepelemeye karar verdiği devletleri durup dururken bombalamayı kolaylıkla halkına kabul ettirebilirdi diyenler var!

Bir önceki yazımda da yazdığım gibi kapitalizmin hırslı ve arsız evlatlarınca büyütülen, yokken kâğıt üzerinde var sayılan sermaye, yapay bir şekilde dev bir balon gibi şişmişti ve patlamak üzereydi. Patlarsa da tüm dünya bir kaosa sürüklenebilirdi ve bu olmadan, acilen, teknolojiyi de kullanarak yeni bir düzen kurulmalıydı.

Yeni düzende ekonominin çarkları çok yavaşlayacağın için, işsizlik dayanılmaz hale gelmeden, insanlar önce evlerine kapatıldı, geliri düşen kesimlere devletler güçleri oranında yardımcı olmaya çalışırken, bir miktar da bizde de görüldüğü gibi onların dayanması ve dayanışması beklenerek zaman geçiriliyor ama bu arada halkın üstündeki yük de yavaş yavaş ağırlaşıyor. Bu destek ve dayanışmanın yetersiz kaldığı durumlarda doğal olarak suç oranları artacak, bunun da korkutucu etkisinden yararlanılacak ve bu ortamda yeni düzenin, yeni bireysel takip teknolojilerinin halk tarafından kabulü kolaylaşacaktır. Bizde teknolojinin yayılımı yavaş olacağından devlet bir taraftan da lazım olacak diye dolu olan cezaevlerinin yaklaşık üçte birini boşaltma kararı aldı.

Sonuçta yeni düzen; insanlara daha az çalışma, devletten bireysel gelir ve daha az özel hayat, her hareketinin ve halinin takip edileceği bir teknolojik düzen, bunlara karşılık da, daha güvenli bir yaşam getirecektir. Halk bir taraftan hemen sadece doktorlardan oluşan bir Bilim Kurulu ile oyalanırken arka planda başka birileri de yeni düzenin detaylarını hazırlamakta olmalı diye düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanımızın virüsün ülkemize gelmesinden birkaç gün sonra ekranlara çıkıp bizim uzaktan eğitim paketimiz hazır demesi gibi.

Güvenlik birinci konu olduğu için halklar, bu kadar ıstırap ve korku içindeyken bu düzeni kabul edeceklerdir. Bunun ilk adımlarını sosyal medyada bolca okumaya başladık : Çin’de herkesin kameralar ve cep telefonları vasıtası ile her yerde her zaman takip ve kontrol edilmeye başlanması, bir sonraki aşaması olarak da İsveç’te zaten uygulaması başlamış olan deri altına çip takılması, ABD kongresine sunulan teklifte herkese zorunlu bir elektronik cüzdan hesabı açılması, devletin vereceği yardımın hiç nakde çevrilmeden buradan harcanabilmesi, yani elektronik paraya geçiş gibi gibi gibi…Diğer taraftan da medyada ara ara paranın en kirli nesne olduğu haberlerinin servis edilmesi bütün bu hazırlıkların bir parçasıdır.

Elbette bu teknoloji ve tekniklerle zaman içinde klasik suçlar da büyük ölçüde ortadan kalkacak, bireyin her türlü bilgisi devletin elinde olacak ve takibi, tedbiri kolay olacaktır. Bireyin ne zaman tuvalete gittiğini ve ne kadar sıkıştığını bile devletin takibi, yapay zekâ kullanarak gerektiği zaman gereken alarmın alınması eldeki teknoloji ile artık mümkündür, konu, kullanıma geçilmesidir.

Buradan bireylerin düşüncelerinin etkilendirilebilmesine kadar rahatça gidilebileceği, etkilenmeyenlerin de kolayca yola sokulabileceği veya saf dışı edilebileceği açıktır.

Bu düzenlerin kuruluşunda demokratik tartışmalara gerek dahi görülmemektedir çünkü zaten sopa da büyük, havuç da büyüktür. Aksi halde patlayacak balon, dünya çapında yaklaşık 30 milyon insanı işsiz bırakan 2008 krizindekinden kat kat büyük olacaktır.

Yeni düzen kaçınılmaz şekilde içerde totaliter, ama dışarıda birbiri ile koordine devletler tarafından kurulacaktır. Tedarik zincirlerinin kopmaması ve kaosa düşmemek için başlangıçta ulusal sınırlar içinde korumacı bir düzen sonra da yavaş yavaş uluslararası bir koordinasyon içinde bütünleşme sağlanmaya gidilecektir.

Artık liderlerin ve hükümetlerin halklarına kahraman, başarılı görünmeye ihtiyaçları kalmadığı için de birbirleri ile çeşitli şekillerde savaşmalarına da gerek kalmayacaktır.

Antik devirden anlatılan bir hikaye vardır : Atinalılar ve Spartalılar hep savaş halindedirler ve hep Atinalılar yenilmektedir. Atina demokrasi ile yönetilmekte, Sparta ise diktatörlükle. Bir savaş sonunda gene Atina tarafı yenilir ve Atina lideri esir düşer. Atinalı lider esir getirildiği Spartalı lidere bir soru sormak istediğini söyler ve şöyle sorar; ‘Hep siz bizi yeniyorsunuz, sizce nedir bunun sırrı?’ Spartalı lider cevap verir ‘Çok basit. Biz burada ne yapıyoruz? Savaş. Bizim başımıza hep en iyi savaşan geçer, siz ise başınıza hep en iyi konuşanı seçiyorsunuz ‘

Bugün yaşamakta olduğumuz demagoji bazlı demokrasiler de artık bitmiştir. Bugünkü demokratik sistemlerde seçilen liderlerin en önemli özellikleri bilgi ve beceri değil en etkileyici hatip olmalarıdır. Devlet sistemini, kurumlarını kuramamış, gelişmemiş bir devlette, bu hatipler devletleri egolarına bağlı maceradan maceraya sürükleyebilirler. Eğer devlet sistem olarak çalışıyor, sağlam kurumlara sahipse bu hatiplerin görevi devletin iç kademelerinde birazda bugün‘derin devlet’ dediğimiz yerlerde alınan kararları halka anlatıp kabullenilmesini sağlamaktır. 11 Eylül olayı sonrası zamanın İngiliz başbakanı, yeni Orta Doğu haritası çalışmalarının başlatılabilmesi için bunun eşsiz bir örneğini net olarak sergilemiştir.

Artık devlet sistemi güçlü olarak her yere hâkim olacağı için bu hatiplere ihtiyaç kalmayacak, sistem işleyecektir. Gün gelecek halkın çoğu devlet başkanının ismini bile hatırlamayacaktır. Buna karşılık, sahada, üretimde, yaşamda bireyler daha eşit olacak, ekip çalışması, özgür lokal fikir üretimi hayatın bir parçası olacak, insanlar yerel demokrasi yaşayarak hayatlarını anlamlandıracaklardır. Bu ortamda doğal olarak kapitalizmin cinlik yaparak köşe dönme imkanları da kalmayacaktır.

İşte burada dünya karpuz gibi ortadan ikiye ayrılacaktır. Bütün bu değişimleri gerçekleştirebilen toplumlar bir tarafa, yapamayanlar öbür tarafa. Siyah, beyaz gibi. Siyahta, karanlıkta kalanlar kendi hallerine bırakılacak, sadece beyaz taraftakilerce gerektiğinde sömürge olarak kullanılacaklardır.

Beyaz tarafa bakarsak, ki bizim orada olacağımızı düşünüyorum, yeni nesiller eğitim sistemleri ve internet teknolojisi vasıtası ile uzun zamandır bu düzene hazırlanmaydı. Gençler kendilerini internet ortamında, toplum ve dayanışma içinde oldukları guruplarla birlikte hissederken aslında yalnızlaştırılmışlar, aralarındaki bağlar hiçbir dayanışma gücü olamayan elektronik bir ‘tık’ düzeyine düşmüş, çok kolay ve farkında olmadan yönlendirilebilir hale gelmişlerdir. Bunlarda bugün elimizde var olan pek çok teknoloji daha kullanılmadan gerçekleşmiştir.

Bugün gelmekte olan yeni nesil daha yavaş, kazanç hırsı daha az, hayvanlar da dahil doğayı insanlar ile birlikte düşünüp koruyan, kavgasız dövüşsüz, suiistimaliz, soygunsuz, gelirin ve fırsatların daha eşit paylaşıldığı ve büyük ölçüde doğa içinde güvenli bir yaşam düzeni istemektedir. Eski düzenin hırs sahipleri daha yolun başında elenecek, çünkü sistem izin vermeyecektir. Yeni nesil, evden, kısa süreli çalışmaya çoktan hazır olup diğer zamanlarını da gezmekle, sanatla, araştırma ile, dünyayı daha güzel hale getirmek için çalışmakla geçirmek istemektedir. Bu nesil, daha şimdiden tarihi bilmemekte, gelenek ve göreneklerden kopmuş, sanki farklı bir gezegene konmuş, burayı yabancılar gibi yaşamaya başlamış bulunmaktalar. Bu yaşam tarzı, sanayi üretiminin de büyük ölçüde otomasyon ve robotlar tarafından gerçekleşmesini gerektirir ki, bu teknoloji artık elimizdedir. İnsanların en yoğun çalışma alanı zamanla hizmet sektörü olacaktır.

Şimdiden, sevgilisi ile birlikte gittiği Kafe’de bile birleri ile konuşmak yerine çoğu zamanlarını cep telefonunda geçiren çiftler,  bu var zannettikleri bağlar içinde ne kadar yalnız olduklarını sergilemektedirler.

Burada önemli bir konunu da görebileceğimizi düşündüğüm için beyaz olarak adlandırdığım kesimde hızlı bir üreme hızı düşüşü ve sonucunda yaşlanmanın yaşanacak olmasıdır. Yeni nesil hem bazı biyolojik güdülerinden uzaklaşmakta hem de çocuk sahibi olmayı üstlenmek istemedikleri kadar büyük bir sorumluluk olarak görmeye başlamaktadır ve bu endişe, içinden geçeceğimiz zor zamanlarda daha da etkin olacaktır. Hayatın anlamı, değerler ve yaşam sonrası inançları değişecek, yeni yaşam düzeninden yeterince keyif alamayanların intiharları da çoğalacaktır. Ölümsüzlük bulunana kadar da bu kesimde nüfus azalması görülecek, aksine hızla üreyen siyah guruptan korunmak için araya fiziki ve teknolojik daha yüksek duvarlar örülecektir.

Beyaz kesimin biyolojik devamlılığı sürdürülemez, buradaki insanlar yavaş yavaş mekanik akıllı varlıklar haline dönüşürse bu kesimde bildiğimiz anlamda insan nesli sona erecek, insan nesli yüzbinlerce yıl önce olduğu gibi ama farklı şartlar altında, siyah kesimde yeniden dünyaya gelecektir. 

Bu yeni düzenin kurulması ve gelişmeler çok uzun bir süre alacak ve bugün sadece bugün yaşayanlar için oldukça sancılı olacaktır.

 

07-04-2020
N. Halil Uğur

N. Halil Uğur

Farklı Bir Bakış

Orta Doğu Teknik Üniversitesi–Elektronik Mühendisliği’nden mezun olmuştur. 1973 yılında bilgi işlem ve iletişim teknolojileri alanında kendi işini kurmuştur. 1980 – 1984 yılları arasında Harvard Üniversitesi’nde işletme eğitimi almıştır. Kurduğu firma, 1973 – 1991 yılları arasında Türkiye’ye bilgi işlem teknolojisini getiren, bu alanda yurt dışına hizmet de ihraç etmiş, ilk ve en büyük yerli sermaye kuruluşu olarak bilinir. 1991 – 1994 yılları arasında Türkmenistan’ın Ankara İstanbul fahri konsolosu olarak görev yapmıştır. 1994 - 2000 yılları arasında Türkmenistan’ın Washington büyükelçiliği görevini üstlenmiş ve bu süre boyunca Amerika’da yaşamıştır. Türkmenistan’ın Amerika’daki ilk büyükelçisidir. Aynı süreler içinde Kanada ve Meksika’ya da Türkmenistan'ın büyükelçiliğini yapmıştır. 2000 yılı sonunda Türkiye’ye dönmüştür. Dönüşünden sonra da çiftçilik yapmaya karar verip ziraat ile ilgili 1926’dan bu yana devam eden ziraat/gıda aile işlerini devir alıp Halil Efendi Çiftliği’ni kurmuştur. İş yaşamına devam etmektedir. Seyahat tutkusu fotoğraf sanatına olan ilgisini arttırmıştır. Fotoğraf çekmeye lise yıllarında başlamıştır. Ana ilgi alanı insan ve kültürlerdir. Fotoğrafları yurt dışında büyük ajanslarca da satılmaktadır.

halil@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com/kategoriler/sanatci/halil-ugur