Asıl Tufaya Geldiğimiz Yer
Bugün ülkemiz, vatandaşlarının ne yaptığını elektronik olarak izleyen, sürekli her türlü istatistiği çıkaran, şaşılacak başarıda, dünyadaki en gelişmiş bir iki elektronik bilgi ulaşım sistemlerinden birisine sahiptir. Hiç farkında olmadığımız bu düzen, dikkat ve özenle son 10 yıl içinde kurulmuştur. Ve en önemlisi; bu sistem, benzer ölçeklerde para harcanmasına rağmen, köprüler, yollar, büyük yapılarda olduğu gibi büyük törenler ve demeçlerle değil, sessiz sedasız devreye sokulmuştur. Yetkililerimiz özel sohbetlerde bununla gurur duymakta, vatandaşlarımızın pek çok işlemi eskisine göre çok daha hızlı yürümekte olup, vatandaşımız da hayatının kolaylaşmasından memnundur.
Vergi dairemizin sahip olduğu mali izleme sistemi, bazı konunun içinde olanların iddialarına göre dünyadaki en ileri sistemdir. Dünyada fatura alırken vatandaşlık numarası veya vergi dairesi bilgisi verilen başka bir ülke yoktur. Kurulan sistem sayesinde koruması olmayıp da vergi kaçıranlar daha etkin bir şekilde yakalanabilmektedir. Dolayısı ile de kimlerin korumada olduğu, yaşamlarından, hızlı parlamalarından çok rahat görülebilir hale gelmiştir. Çünkü ülkemizde vergi ve sigortalarını dürüst olarak ödeyen, yasalara/yönetmeliklere uyan bir işletmenin işe yarar bir sermaye birikimi yapabilmesi olağan üstü başarılılar dışında neredeyse imkansızdır. Eldeki kazların tüyleri, uzamadan yolunmaktadır.
Vatandaşımızın elindeki kredi kartı ve telefonu sayesinde her an nerede olduğunu, neye ne kadar para harcadığını, ne kazandığını izleyebilmekteyiz. Hatta telefonla olmayan konuşmalarını bile dinleme imkanımız vardır.
Vatandaşın birey bazında bütün maddi varlığı, her an bir tık ile elektronik ortamda görülebilmekte, verilen sembolik sözde destek sayesinde toplanan bilgi ile çiftçimizin nereye ne kadar ne ektiği, ne ürettiği, tarlasında kaç tane ne ağacı olduğu bilgisine de bir tık ile ulaşılabilmektedir. En önemli merkezlerde, köyler mahalle yapılmış, en az ulaşılan detay bilgiler de, merkeze aktarılır hale gelinmiştir. Muhtarlık bilgileri merkeze bağlanmış, her türlü yerel yerleşim bilgileri bir yere toplanmıştır.
Herkesin ne sağlık sorunu olduğu, nerede ne zaman ne tedavisi olduğu da büyük ölçüde bir tık mesafesindedir. Her türlü nüfus ve aile bilgileri, bütün kan bağları iki tıkla gelmektedir.
Bu sıralamaya, tabii ki endüstriyel üretim, hizmet sektörü, madenler vs ile ilgili maddi ve mali bilgiler de şüphesiz en başta ilave edilmelidir.
Son çıkan ticaret kanunu tasarısı içine, çağdaş bir kanun olduğu argümanı ile, şirketlerin yönetim kurulu kararlarının bile internette yayınlanması zorunluğu getirilmeye kalkıldı. Az daha dünyanın hiç bir ülkesinde olmayan bir garip yasa'mız olacaktı ki, bu inanılmaz teklif, son anda, ticari endişeler ile iş dünyasının ayağa kalkması sonucu engellendi.
Gelişmiş ülkelerden biraz eksiğimiz olan tek alan, çevremizdeki kamera sayısıdır ki, emniyet teşkilatımız bu eksiği de gidermek için geceli gündüzlü yatırım yapmaktadır.
Avrupa’da en yaygın Facebook kullanan ülke haline bir şekilde geldiğimiz için, çok fazla sayıda vatandaşımızın özel hayatının önemli bir kısmı da elektronik ortamdadır. Sosyal medya üzerinden, kişisel izleme yanında çok değerli toplumsal yöneliş istatistikleri de elde edilebildiği ve etkiler/hareketler yaratılabildiği de bilinen bir gerçektir.
Sonuç olarak Türkiye’de ne var ne yok bütün rakamlar, kim ne yaptı, ne yapıyor her türlü bilgi, belki hiç bir ülkede olmadığı kadar elektronik ortamda mevcuttur. Anlaşıldığı kadarı ile de, şans eseri olsa gerek, bir tek FETÖ ne yapıyor izlenememiştir.. Bazıları, bu bilgi sistemlerini zaten FETÖ kurdurdu, onlara lazımdı diyor ama inanmaya gönlüm el vermiyor.
Buraya kadar bir açıdan güzel. Devlet duruma hakim. Ama soru şu : Bizden başka durumumuza hakim olanlar var mı ? Cevap: Bu bilgiler kesinlikle en güçlü, büyük yabancı ülkelerin istihbarat örgütlerinin elinde de var.
Ülkemizin parçalanma sürecine sokulması için geniş bir saldırı altında olduğu çok açıktır. Bu süreç içinde, kod adı FETÖ gibi karşı örgütsel iç teşkilatlanma ve PKK vs gibi terrör örgütleri ile yıpratma süreçleri yaşanmakta olup, Suriye ve Irak’ın parçalanması gerçekleştikten sonra sıra bize gelecektir. (Bu arada güçlü görünen İran, bizden sonra veya hatta belki de önce, sıranın kendisine geleceğini, bizim bütünlüğümüzün kendisine son güvenlik kalkanı olduğunu hala anlayamamıştır) Buna karşı koyabilecek miyiz, göreceğiz. En azından yönetimimiz artık tehlikeyi görmüş gibi görünmektedir.
Peki, bize bu saldırıyı yürüten güçlerin en büyük ihtiyacı nedir ? Top tüfek tank uçak para değil; BİLGİ. Ülkemizin maddi ve manevi her türlü karşı koyma potansiyelinin hesaplanması, zayıf noktalarının tesbiti, saldırının çeşitli aşamalarında yaratabileceğimiz tepkinin yapısı ve ölçüsünün izlenmesi, potansiyel önemli kişilerin tespiti ve izlenmesi vs gibi.
Bilgiyi vermiş miyiz, veriyor muyuz ? EVET. İnternete yükleyemediğimiz kısmını da kozmik oda baskını vs gibi yollarla topluyorlar.
Acil soru ? Bize bu elektronik ortamı kurmayı kimler sessizce tavsiye etmiştir? Bu sistemleri sessizce fiilen kimler kurmuştur ? Bu işleri yapmak için koşa koşa Çin’den bile firmalar gelmiş midir ? Yazılan programların ne gibi açıkları vardır ? Bu soruların cevaplarının çok ama çok iyi irdelenmesi lazım. Devlet, çözüm süreci sohbetleri yaparken, ülkenin terrör örgütleri tarafından cephaneliğe döndürüldüğünü neden görememiş, ülkemizdeki en büyük adlandırılmamış terrör olan gıda sağlığı konusunda, yasaklanmış kanserojen tarım ilaçlarının her yerde her miktarda serbestçe satıldığını ve gıdalarımızda bolca kullanıldığını neden görememiştir, neden bir tek bu alanlarda kör bırakılmıştır? Ülkemizde kanser hastalığı ve otistik çocuk doğumları neden geometrik olarak artmaktadır ?
Normal bir devlet işleyişinde çok gerekmeyen bilgileri bile toplarken neden bazı hayati bilgileri toplayamıyoruz ? Herkesin özel konuşmasını bile dinlerken, neden en tehlikeli suç örgütlerini dinleyemiyoruz ?
Ankara Fen Lisesi, yaklaşık 50 yıldır mezun vermektedir. Bu çocuklar ülke çapında bütün okullardan sınavla ülkenin en zeki, bilim insanı olma potansiyeli en yüksek, matematiksel düşünce yapısına sahip çocukları olarak seçilip yabancı bir müfredat altında eğitilmişlerdir. Her yıl alınan 100 öğrenci az gelmiş, sonraki yıllar bu okullardan bir miktar daha açılmıştır.
Bu çocukların mezuniyetten sonra ne yaptığı izlenmiş midir ? Bu çocuklar kendilerinden beklendiği gibi ülkeye bilim dalında, ülke yönetiminde, iş hayatında en üst düzeyde katkılarda bulunmuşlar mıdır ? Yoksa ‘en büyük sizsiniz, başka büyük yok, siz çok özelsiniz’ telkini ve yabancı bir müfredat ile ülke kültürel ortamından koparılıp etkisiz hale mi getirilmişlerdir de, bunu geç de olsa fark edip, çareyi, bu okulları iyice çoğaltıp kremayı sulandırmakta mı bulduk ?
Avrupa veya Amerika gibi gelişmiş her hangi bir ülkede, orta öğretim seviyesinde ülkenin en başarılı olabilecek öğrencileri seçilip, bir okula toplanmakta mıdır ? Olsaydı, oradaki müfredatı dışarıdan mı alırlardı ?
Yoksa bu da bir bilgi toplama ve potansiyel gücü pasivize etme çalışması olabilir mi ?
Dünyaya düzen vermek iddiasindaki güçlerin, yıkmak isteyeceği bir ülke hakkında toplamak ve izlemek isteyebileceği bilgiler nelerdir, ve biz bunların çoğunu elektronik ortama yüklemiş miyizdir?
Sorun, sadece istenen bilgiyi vermekle de bitmiyor. Günlük hayatımız büyük ölçüde bu sisteme bağımlı hale geldiğinden, ülkede hayatı neredeyse durdurmak için toplumsal deyimi ile birkaç virüs ya da elektronik müdahale yeterli olabilir mi ? Prensip olarak: EVET.
Bu virüsleri yurt dışından göndermek de gerekmez. İçeriden elde edilecek birkaç işbirlikçi ile çok kolay gerçekleştirilir, hatta kişiler farkında olmadan bile bu amaca hizmet ettirilebilirler. Tehlikeye örnek olarak, noterlerin bağlı olduğu bilgi işlem sistemi bir soruna girdiği zaman Türkiye’deki bütün noter işlemleri durmaktadır. Ülkemizde her değerli işleme noterin karıştığını hatırlarsak uzayan bir aksaklığın yaratacağı kaosu düşünmek bile ürkütücüdür.
Yerel olarak çok kolay halledilebilecek sayısız işlem neden merkezi bilgi ağına bağlanmış ve sisteme bağımlı hale getirilmiştir ? Bu tür uygulamalar potansiyel EYP ler olabilir mi ?
Merhum Başbakan Bülent Ecevit, dış güçlerin şiddetli tepkisine rağmen Kıbrıs harekatını yapıp halk arasında Kıbrıs fatihi olarak anılmaya başlayınca büyük zafer ümidiyle seçime gittiğinde, yaşanan hiç beklenmedik kamyoncular grevi başlayınca hayatın nasıl durduğu ve bunun Ecevit’in itibarını nasıl sarstığı o günleri yaşayanların hala hatırındadır.
Yetkililer bu sistemlerin korumalı çalışması ve bilgi kaçırmaması için her türlü teknik tedbirin alınmış olduğunu iddia edebilirler, ama bu, hiçbir şekilde mümkün değildir. Buna inananlar sadece aldanır. Kendi Cumhurbaşkanı'nın milli kriptolu özel telefon konuşmasını koruyamayan bir ülkenin bu kadar kompleks sistemleri koruyabileceğini düşünmek gün ışığında hayal kurmaktan öteye geçemeyecektir.
Hele en genelinde, başkalarının geliştirdiği ve bizden çok yıllar önde olan bir teknolojiye bizim ne kadar hakim olabileceğimiz düşünülürse mantıken de imkansızı hayal ettiğimiz anlaşılır. Anahtar, sahadan bilginin toplanıp elektronik ortama aktarılmasıdır, biz de bunu yaptık, vatandaşa da yaptırdık. Bundan sonrası herkes için kolaydır. Hiç akıldan çıkarmayalım, bütün bilgi işlemcilerin kabul ettiği bir temel gerçek vardır : En güvenli bilgisayar fişi çekilmiş bilgisayardır.
Bize, günlük hayat kolaylaşıyor ama karşılığında sürekli her türlü bilgimizi de ortaya saçıyoruz. Bu bilgi, hem dışardakiler hem de içerdekiler tarafından siyasi amaçlarla kullanılacaktır. Bildiğim kadarı ile, dünyada, en çok bilgisini internete, bolca para da harcayıp, yüklemiş ülkeyiz ama hiçbir siyasi bunu, gurur duyup konuşma konusu yapmıyor ? İlginç, neden ?
Sonuç : Kral çıplak. Düşmanımızı pek tanımıyoruz ama biz dünya üzerinde donsuz dolaşıyoruz değerli vatandaşlarım. Bize kolay gelsin.