MUTLU SON

MUTLU SON

A+ A-

Atatürk devrimleri İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri ile tamamlanmıştır. Nasıl;

Osmanlı devleti, zamanının şartlarına göre kurulmuş ve başarılı olmuş bir imparatorluktu. Yüzyıllar boyu temelde Türk halkının askerliği ve çiftçiliği, ilaveten fethedilen topraklardan gelen vergi gelirleriyle rahat bir yaşam sürdürmüştür. Ancak maalesef batı dünyasında Amerika’nın keşfi ile gelen artı değerle daha da hızlanan teknolojik devrimi yakalayamamış, geri düşmüş, güç kaybetmiştir.

Dünyanın en güçlü devletiyken, herkes gidiyorsa biz de Hindistan’a gideriz deyip, iç deniz kadırgaları ile yola çıkıp, yolda gemileri batırınca İran üstünden eşek sırtında İstanbul’a dönen Kapta-ı Derya’mızı pek yazılmasa da unutmak mümkün değildir. Çok şey anlatır.

Bunun üstüne bir de gene batı dünyasında başlatılan milliyetçilik akımları ise, deyim yerindeyse Osmanlı’yı evdeki bulgurdan da etme yoluna sokmuştur. Rusya imparatorluğu da benzer yapıda olmasına rağmen Rus’lar, teknoloji devrimini yakalamıştı ve o sırada çıkan komünizm ideolojisini, işçi sınıfını da kullanarak, can simidi yapıp, ortak platforma çevirdiler. Sonuçta, ülke bütünlüğünü, komünizm platform üstünde koruyabildiler.

Osmanlı da, bunu İslam platformu üzerinde gerçekleştirmeye çalıştı ama en başta; bir yenilik, bir umut getirmediği için bunu başaramadı. Bunun üzerine Osmanlı aydınları köklü bir arayış içine girdiler, hepimizin bildiği pek çok süreçten geçildi ve sonunda Mustafa Kemal, bir gurup arkadaşı ile birlikte devleti de yenileyerek çok köklü ve hızlı bir değişim sürecine girdi.

Atatürk Devrimleri dediğimiz değişim bazen şekilsel görülse deo kadar temelden bir değişimdi ki, bunu köylüye, geniş halk kitlelerine anlatmak, benimsetmek yaşanan zaman süreci içinde mümkün değildi. Atatürk sonrası CHP kadroları ile de bu devrimler, gerektiği zaman baskı yoluyla yürütülmüş ve geniş halk kitlelerinde de dışa vurulamayan büyük bir iç tepkiyi de yaratmıştır.

Atatürk, Köy Enstitüleri ile kitlelerden kopukluk sorununu aşmaya ve kırsaldan başlayan bir aydınlanma getirmeye çalışmış ancak kendisinden sonra CHP, kendi içinden de gelen tepkilerle bunu sürdürememiştir. DP ile başlayan çok partili demokrasi hayatı, bu devlet-geniş halk kitleleri kopukluğunu biraz yumuşatmıştır. Ancak CHP sürecinde, II. Dünya Savaşı şartlarının ekonomik zorluklarında alınan sert tedbirlerin hatırası üstüne, DP devrinde de askerler tarafından sürdürülen, sadece kurallar olarak ezberlenmiş bir Atatürkçülük dayatması ile tam kaynaşma hiçbir zaman sağlanamamıştır. Esasen DP de, büyük ölçüde bu halk kitlelerinden beslendiği için çağdaş toplumsal yapının ne olmasını gerektiğini de anlayamamış, kalkınmayı, her mahallede bir zengin yaratmak olarak görmüş ve halka bunu vadetmiştir.

AKP iktidarı, bu sorunun çözümünde son nokta olmuştur. Geniş halk kitlelerinin bu tepkilerini temsil eden ve aynı zamanda bir kısım aydın geçinen kitlelerin batı kültürü içinde ülkeye iyice yabancılaşmasına karşı çıkan AKP ile bu kitleler, askerin düzen üzerindeki otoritesini de bildiğimiz çeşitli olaylar sonucu ortadan kaldırarak iktidara gelmişlerdir.

AKP’nin iktidara geliş sürecinde yeni siyasi kadroların destek ihtiyacından ve acemiliklerinden yararlanıp ülkeyi parçalamaya kalkan dış destekli PKK, FETÖ vb örgütlerin verdiği zarardan da epey yüksek bir maliyetle kurtulunmuştur.

Sonuçta, aslında AKP, demokrasi içinde, bir Anadolu Halk İhtilali gerçekleştirmiş ve ezilmiş kitleleri iktidara getirmiştir. Doğal olarak da bu noktada yeni sorunlar ortaya çıkmıştır.

AKP yönetiminde yaşanan başlıca sorunlar şöyle kısaca özetlenebilir :

-Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülke sanayileşmesinde yer alan en büyük sermaye gurupları çoğunlukla eski Osmanlı azınlıklarının elinde kalmış, bunlar yeni devirde Batı dünyası ile ilişkilerini daha da kökleştirmişlerdir. AKP bunlardan sermayeyi, yerli halk kitlelerine kaydırmaya çalışmıştır ancak bu kitlelerin böyle bir geçmişi, deneyimi ve hatta niyeti olmadığı için aktarılan sermaye büyük ölçüde tüketime gitmemiş, yatırıma dönüşmemiştir...

-Büyük kısmı köyden şehre göçen geleneksel kesim için adı konmamış da olsa yeni bir aydınlanma, ‘Köy Enstitüleri’ projesi başlatılmış, çok sayıda üniversite açılmış, en azından genç nesil için, olabildiği kadar da olsa, yüksek öğretim ve interneti kullanarak ve tüm Türkiye ile de tanışarak çağ atlama fırsatı yaratılmıştır. Bu, büyük ölçüde başarılı olmuş, yepyeni, çok aydınlık bir nesil yetişmiş ancak bu sefer ülkede ara eleman açığı doğmuş, bunu kapatmak için de dışarıdan eğitimsiz kitlelerin göçüne izin verilmiş, bu da bildiğimiz yeni sorunlara neden olmuştur.

-Sermaye aktarma ve internet üzerinden hızla dışa açılma sonucu, kitlelerde yaygın bir kültürel değerler kaybı yaşanmış, toplum bir değerler karmaşasına girmiştir. AKP, burada çözümü, eğitim sistemi üzerinden din temelli geleneksel eğitimde aramaktadır. Ancak günümüz iletişim ortamında, insanlara anlayamadığı metinler ezberlettirilerek, eski kapalı sistem eğitimi ile başarıya ulaşma şansı yoktur. Burada tek çözüm, hızlı ve etkin bir hukuk sistemi ile bozulan adaletin işler hale gelmesi, fırsat eşitliğinin bütün vatandaşlar için geçerli olması ve sonuçta insanların kendilerini güvende hissetmesi ve ülkelerini sevmesidir. Görüldüğü gibi ekonominin düzelmesi demiyorum çünkü yukarıdaki nedenlerden kaynaklanmayan ekonomik zorluklar ya dünya olumsuz şartlarından ya da yönetim beceriksizliğinden kaynaklanır, ki bu değiştirilir. Vatandaş kendini güvende hissettiği sürece ekonomik sıkıntı ikinci derecededir.

İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri ile net olarak görüyoruz ki CHP kadroları halkla bütünleşme sürecine girmiş, AKP’nin kendi tepkili kitlesi de rejimi, yaptığı düzeltmelerle sahiplenmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın, seçim öncesi verdiği son demeçler aslında Sayın İmamoğlu’na gizli bir desteğe dönüşmüştür ve bunun farkında olmaması da mümkün değildir. AKP devri artık işlevini tamamlamış ve bitmiştir, ismi yaşasa da misyonu değişecektir. Türkiye bundan sonra fikir tartışacak, iyi hizmet vereni seçecektir. Her ne kadar Türkiye bu süreçten, içerde bazı bakımlardan ayrıştırılmış gibi görünse de, gerek inançsal gerekse de etnik olarak bütünleşerek çıkmıştır. ülke içinde yaratılmaya çalışılan etnik milliyetçiliğin kimsenin yararına olmadığı, insan hakları maskesi altında bir dış kaynaklı bölücülük faaliyeti olduğunu artık en eğitimsiz kesim dahi görmüştür.

Diğer taraftan; Osmanlı’yı kuranların, içinden geldikleri ve en belirgin özelliklerinden birinin birbirleri ile kavga ederek parçalanıp yeni devletler kurmak olan bu kavimler topluluğunu iyi tanıyarak, yönetimi kendi eğittikleri devşirmeler kanalı ile yürütüp; sadece asker ve çiftçi olarak bıraktığı Türk halkından, bugün kendi başına teknoloji geliştiren, yeniliğe açık bir toplum doğmuştur. Bu, müthiş bir değişimdir.

Mustafa Kemal’in kısa bir insan ömründe başlattığı devrim yaklaşık 100 yılda tamamlanabilmiştir. Bunu inanılmaz bir öngörü ile başlatan Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kere daha şükran ile anarken, devrimi sancılı da olsa sürdürüp tamamlayan Türk Halkı’nın önünün çok açık olduğunu düşünüyorum.

 

03-07-2019
N. Halil Uğur

N. Halil Uğur

Farklı Bir Bakış

Orta Doğu Teknik Üniversitesi–Elektronik Mühendisliği’nden mezun olmuştur. 1973 yılında bilgi işlem ve iletişim teknolojileri alanında kendi işini kurmuştur. 1980 – 1984 yılları arasında Harvard Üniversitesi’nde işletme eğitimi almıştır. Kurduğu firma, 1973 – 1991 yılları arasında Türkiye’ye bilgi işlem teknolojisini getiren, bu alanda yurt dışına hizmet de ihraç etmiş, ilk ve en büyük yerli sermaye kuruluşu olarak bilinir. 1991 – 1994 yılları arasında Türkmenistan’ın Ankara İstanbul fahri konsolosu olarak görev yapmıştır. 1994 - 2000 yılları arasında Türkmenistan’ın Washington büyükelçiliği görevini üstlenmiş ve bu süre boyunca Amerika’da yaşamıştır. Türkmenistan’ın Amerika’daki ilk büyükelçisidir. Aynı süreler içinde Kanada ve Meksika’ya da Türkmenistan'ın büyükelçiliğini yapmıştır. 2000 yılı sonunda Türkiye’ye dönmüştür. Dönüşünden sonra da çiftçilik yapmaya karar verip ziraat ile ilgili 1926’dan bu yana devam eden ziraat/gıda aile işlerini devir alıp Halil Efendi Çiftliği’ni kurmuştur. İş yaşamına devam etmektedir. Seyahat tutkusu fotoğraf sanatına olan ilgisini arttırmıştır. Fotoğraf çekmeye lise yıllarında başlamıştır. Ana ilgi alanı insan ve kültürlerdir. Fotoğrafları yurt dışında büyük ajanslarca da satılmaktadır.

Büyükelçilik anılarını 'Rus Tanzimatı ve Türkmenistan / Sıradışı Bir Büyükelçilik Serüveni' adlı bir kitap olarak yayınlamıştır.

halil@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com/kategoriler/sanatci/halil-ugur

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir