Eğitim Felsefesi Üzerine

Eğitim Felsefesi Üzerine

A+ A-

Eğitim kavramı tarihin başından beri içeriği değişmiş olsa da, kavramın amaç olarak hayatta bulunduğu yeri aynı kalmıştır; yeni doğanı hayata hazırlamak. Eğitim kavramı sadece okul, mektep ya da akademi gibi alanlarda öğrenim görmek olarak sade düşünülmemelidir. Bu kurumlar geleceğe hazırlayan bir yapıya sahiptir.

Eğitim kavramının ne olduğunu söylemek için önce devlete göre eğitim anlayışının ne olduğunu söylememiz gerekir. Devlet, toplumu eğitirken bireyi geleceğe kendi sosyal ve kültürel yapısına göre hazırlar. Bu bireyin geleceğe hazırlanırken, günün şartlarını kaçırması anlamına gelir. Dewey, eğitim kavramının tanımını yaparken, kendi dışında bir amacının olmadığını savunur. Bu eğitimin hayat deneyiminin bir parçası olması gerekir. Devletin buradaki rolü ise toplum yapısına uyarlanmış birey yetiştirmektir.

Tarihin başından beri insan yaşamı devamlı gelişen ve kendisini yenileyen bir yapı gösterirken eğitim halen bilgilerin öğrenciye bir sınıf ortamında verilerek, geri bildirimi istenmesidir. Geri bildirimli bir eğitim anlayışı toplumları uzmanlaşamaya yöneltmiştir. Bu uzmanların kafasında olanın öğrenciye aktarımı durumundadır. Öğretilenlerin zaman içerisinde insanlığa yetmeyeceği ve nasıl yenileneceği öğretilmemektedir. Üniversiteler ve yapılan tüm ölçme sınavları öğrencilerin uzman olmaya yatkın olmasıyla başarılı sayılmasını amaçlar. Uzman olmaya elverişli olan çocuk başarılı öğrencidir.

Uzmansal eğitimin sunulması ve geri istemi sisteminde karşıt olarak kuramcıları, kuramcı eğitim anlayışını gösterebiliriz. Kuramsal yöntem ile yetişmiş birey başarısını geribildirim olarak değil, ürün olarak ortaya koyar. Ürün koyma sancısını yaşayan bir toplumda, birçok farklı alanlarda uzman olmuş kişilerin bir araya gelmesi ile oluşan bu topluluk asla bir kuram ortaya koyamaz. Uzmanlık alanlarının birbirinden derin çizgilerle ayrılmış olması da alanların aynı ölçüde gelişmesini engeller. Bir uzmanlık alanında büyük girişim ve gelişme söz konusuyken bir başka alanda yerinde sayma görülebilir. Devletin bir alana yatırım yapması bile uzmanlıklar arasındaki gelişim dengesini kolay bir şekilde bozabilmektedir.

Uzman denilen kişi bir alanda başarılı olarak o alandaki o ana kadar ulaşılmış tüm bilgilere sahip olan kişidir. Bir şekliyle yaşayan ansiklopedi, ayaklı kütüphane de diyebiliriz. Ortaya konan bir kuramın doğru olup olmadığını denetleyen bir mekanizma görevi görmektedir. Kuramcı bir kuram ortaya koyar ve uzmanlar o kuramın kendi alanlarında deneyimlemesini yaparak o kuramın geçerliliğini kontrol eder. Eğitimdeki bu uzmanlık anlayışının önemli görülmesi ve kuramcılığın bireyin kendi imkanlarına bırakılması, toplumda bir kişinin çıkıp yeni bir fikir ortaya koyana kadar ve toplumu ortaya koyduğu fikir ile peşinden sürükleyene kadar olan bilgiler yeni nesile aktarılıp olağan halinde kalmaya devam edecektir. Bu durum sonunda toplumlar, tesadüfen başarılı olmuş dâhilerin gelip kendilerini kurtarmasını beklemekle geçirecektir.

Bireyin aldığı eğitimle kuramcı olması, sadece devletin bireylere sunduğu eğitim yüklemesiyle elde edebileceğini beklemek yanlış olur. Eğitim tek taraflı devletin topluma verdikleriyle tanımlanamaz. Biliyorum demek için uzmansal eğitim anlayışında yazılı belgeye ihtiyaç duyulur. Yazılı belge kazanan kişi alanında başarılı olduğunu, bilgili olduğunu kanıtlamış olur. Bir alanda uzmanlık belgesi kazanmış bireyin başka bir alanda fikir yürütmesi bilgi olarak kabul görmez. Kendisini yetiştirmiş bir kuramcı ise ortaya koyduğu bilgiyle ya da ilkeyle ile her yönü ile hesaplaşması gerekir. Tam anlamıyla sistemleştiremediği kuramı bilgi değeri kazanmaz.

Eğitim kavramı için hem devlet hem de birey üzerinden hareket ettik. Şimdi sormamız gereken eğitimin yapısının döngüsel mi yoksa ilerlemeci bir yapıda mı olduğuna bakmamız gerekmektedir. İlk çağda yaşayan bir insan için en büyük bilgi “sıfır” rakamıydı. Ortaçağda ise kurmalı, çarklı saatler ulaşılmış en büyük bilgi olarak görülüyor. Günümüze hazır olarak gelmiş bu bilgilerin üzerine yeni bilgiler koyuyor olmamız bize eğitimi ilerlemeci bir yapıdaymış gibi gösterebilir. Bilgi üstüne koyularak, eklenerek ilerleyen bir yapıdadır fakat eğitim kavramı döngüseldir. Birey ister kendi alanında ister kendi kuramında öncelikle kendisinden önce olanın bilgisine ulaşmalıdır. Kendisinden önceki tüm bilgi ile hesaplaşarak yeni bir bilgi ortaya koyabilir. Eğitimde birey öğrenim yaparken döngüsel olarak baştan başlamaktadır. Beyaz kuşak ile eğitime başlamış bir karate öğrencisi, siyah kuşağa ulaşarak eğitiminin en üst seviyesine ulaşır. Ustanın siyah kuşağı zamanla eskiyerek beyaza döndüğünü görür. Yani usta ne kadar zirveye çıkarsa çıksın tekrar öğrencidir ve döngüsel olarak eğitim devam etmektedir. Eğitimde bilginin ulaştığı son seviyeden öğretilmeye başlanmaz.

Bireysel ya da yönetimsel olarak döngüsel yapıda bir ürün ortaya koyma çalışması olarak ele aldığımız eğitim kavramında, bireyi ya da devleti tek taraflı değerli görmeyeceğimiz gibi bilgi ile eğitim arasındaki farkı da ortaya koyduk. Kişi kendisine verilen eğitim durumunun dışına çıkmak ile sorumludur.

16-07-2020