İbadet ve Ahlak Felsefesi

İbadet ve Ahlak Felsefesi

A+ A-

 Eski günlerden beridir insanların toplumsal yaşamlarında gücü elinde bulunduranların tek hedefidir, iktidarını korumak. Güç muhafaza hedefinde kalabalığı etkilemek ve yönetmek istenir. Kitleyi yönetmek için ise birçok kavramın içeriği değiştirilmiş ya da boşaltılmıştır. Bu kavramları farklılaştırmanın amacı insanları birbirlerine muhtaç hale getirmektir. Böyle bir durumda insanların başkalarına ihtiyacı olduğuna ikna etmek yıkılmaz sistemleri ortaya çıkartmıştır. Sistemler uzun vadede kendisini yani iktidarını korumuştur.

 İktidar, iktidarını muhafaza etmek için can simidi olarak kendisine iki kavramı seçti. İki kavramında içerisini boşaltıp, örtük hale getirmesi tüm sistemi ayakta tutmaya yeterlidir. Kavramların içerisini boşaltmak için her ikisinin de kaynağını değiştirdiler. Daha sonra örtük hale getirmek için iki kavramı da aynı anlamı taşıdığına inandırdılar. Bu kavramlar ibadet ve ahlaktır.

 İbadet kavramı dışarıda gösterilemediği gibi varoluşsal da değildir. Bu nedenle ibadet sözcüğünün dildeki haline bakmamız gerekir. İbadet kavramı dil üzerinde tanrının kendi isteklerini bildirmesi ile gelmiştir. Dilde çıkışı tanrı buyruğu olan bir kavramın dogmatik yapısını zaman içerisinde tekrardan güncellemek maksadıyla şimdiye uyarlamak hatadır. Ne kadar iyi niyet ile de yapılsa ortaya çıkan sonuç kavramın kaynağını değiştirmek ve içini boşaltmak olacaktır. İbadet en yalın haliyle insanın inandığı din özerkinde, tanrısının kendisinden istediği ritüelleri yerine getirmesidir. Kavram, tanrı tekrar konuşana kadar insanlar tarafından yorumlanamaz. Tanrının sessiz kalması, uzun yıllar sonunda insanların tanrının isteklerini, sözlerini kendi halleriyle yorumlamaya yöneltti. İbadet ritüelinin yorumlanması faydalı-zararlı değerleri üzerinden saçmalamaya, bozmaya başladı. Hata ibadet kavramının ahlak kavramı gibi değerlendirilmesidir.

 İbadet ritüelinin bedensel ya da düşünsel yönden faydalı-zararlı olduğunu önermek kaynağı olmayandır. Amacı fayda-zarar üzerinden değerlendirmek, kaynağı insana taşımaktır. Tanrı isteği olan ibadet ritüelinin dogmatik yapısı fayda-zarar değerlerine kapalıdır. Ritüelin fayda sağladığını söylemek ibadeti insanın kendisini tanrıya adaması ilkesinden saptırır. Faydacılık yine merkeze bireyi almaktır. Bireyselci ve çıkar amacı güden ibadet anlayışı ritüelin ve inancın değişiminin başlangıcıdır. İnsan inandığı tanrı sözü karşısında sessiz kalmalıdır. İbadet insana zarar veren yapıda olsa bile kaynak sadece şunu söylemelidir, “tanrı bunu istedi”. Oruç tutmak zararlı ya da faydalı olabilir. Burada oruç tutanın tecrübelenmesi ya da sonucunda hissiyatı önemli değildir. tanrı oruç tutmanı istedi ve sende belirli süreler içerisinde belirli ritüelleri gerçekleştirdin, bu ibadete yaşam kalitesini arttırması hedefiyle bakamazsın. Sessiz ol- inan- ritüeli gerçekleştir. İbadetin yalın ve yozlaşmamış halinin varoluşsal düzlemde şeması bu üç öge üzerinden çizilebilir.

 İktidarın gücünü korumak için ibadet kavramı gibi ahlak kavramını da bozması gerekliydi. Bunu ahlak kavramını din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimi adı altında gerçekleştirdi. Ahlak kavramı da tıpkı ibadet gibi dış dünyada gösterilemeyen olduğu için, ontik teması olmaması kaynağını ibadet gibi dogmatik göstermek hatadır. Ahlakı dogmatik göstermek iktidarın toplumu yönetme isteğinin zeminin hazırlar. Ahlak, ilk tanrı sözü insana gelmeden önce toplum içerisinde vardı. İnsanların bir arada yaşamaya başlamasıyla beraber oluşan bir kavramdır. İnsanların kendi penceresinden, dış dünya ile etkileşimidir. Ahlak kavramını kavrayabilmek için süreç olarak tasarlamak gerekir. İnsan kendi penceresinden dışarıya açıldığı an ile yaptığı etkileşim süreç halidir. Bu süreç niyet-eylem-sonuç olarak ortaya çıkar.

 Kaynakları birbirinden bu kadar farklı olan bu iki kavramın aynı düzlem içerisinde, birbirini kapsar şekilde gösterilmesi toplumu inanca götürür. İbadet-ahlak özdeşliği yaratmak inancında sorgulanmasına neden olur. Kaynağı insanda olan bir kavramın, insan hayatını da etkilemesi kaçınılmazdır. Gücü elinde bulunduranların, gücünü korumak için ahlak kavramını kendisine kalkan olarak kullanması beklenendir. Ahlak kavramı burada kalkan haline getirme amacıyla değiştirmek ile hedeflenen üst ahlak yaratmaktır. Güçlünün uydurduğu ve iyi olarak gösterilen ahlak kavramı, kendi dışında kalanı küçümser. Bu küçümsemeyi ibadet kavramını ahlak kavramının kaynağı göstererek gerçekleştirdi. Tanrıdan gelen bir ahlak yasası, büyük bir kalkan oluşturmaktadır.

 Yeni kapitalizm döneminde kaynağı tanrı olarak görünse de aslında olan üst ahlak yapılanmasıdır. Kültür uyuşmaması toplumlar arası kültürü düşman olarak görmekten ziyade üst ahlak kavramına uymak zorunluluğu halini aldı. Milliyetçilik ve ırkçılık akımı post modern dönem içerisindeki evrimi olan üst-ahlak yapılanması, insana toplum içerisinde üst-ahlaktan olma baskısı yapmaktadır. Baskın yaşanan kültür yapısı, diğer tüm kültürleri eski-demode göstermektedir. Alt kimlikten gelen birisi, üst ahlaktaki cemiyetin içerisine girmek için çabalar. Öyle bir olayım ki, oradakiler bile beni oralı kabul etsin.

  Ahlak kavramı artık milletler, kültürler olarak değişiklik göstermez. Küçülen dünya da ahlak kavramı evrensel olarak üst alt kimlik oluşturmaktadır. Cemiyet halini alan şirketler ve ekonomiler ahlak kavramını kendi özerkliklerine aldılar. Ahlakın cemiyet haline gelmesi, ahlak kavramını da kimlik yapmıştır. İktidar, ahlak ve ibadet kavramlarını özdeşleştirirken alt kimlikteki kültürlere bunu dayatır ve kendi yarattığı üst kimlik cemiyeti ile de bu alt kimliğe bir hedef belirlemiş olur. toplum her zaman üst kimliğe geçme hedefinde yaşar.

 

 


Kaynakça

Görsel: www.pexels.com/tr-tr/fotograf/doga-kisi-el-degmemis-doga-tutmak-8929567/

25-01-2023