Aşk Felsefesi

Aşk Felsefesi

A+ A-

Aşk nedir? Bu soruya cevap bulmak imkânsızdır. Cevap aramadan önce problem edinilen konuya yöneltilecek soruyu, cevap bulabilecek şekilde tekrar formüle etmek gereklidir. Aşk kavramını varoluşsal olarak ele almadan önce ontolojideki halini ortaya koymalıyız. Doğa, kendi düzeninin devamlılığını getirirken üreme, çoğalma kısaca bilginin aktarım yolunu kullanır. İnsan da doğanın parçası olan yanı ile aşkın ontolojik tarafını bilgi aktarımı sağlamak amacıyla yaşar. Aşk kavramına yönelttiğimiz sorumuzu formüle etmeye çalıştığımız yapı ile ontolojiden varoluş alanına yönelmeyi hedef almak gerekir. İnsanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde aşk kavramının yeri yoktur. Bu insan için yaşamda ihtiyaç olmayan ve ihtiyaçtan daha fazlası demektir. İnsanın ihtiyacı sevgidir. Sevmek, sevilmek, kabul görmek… Aşk kavramının bu noktada sevgi ile ayrımını yapabiliriz.

İnsanların aşk kavramını yanlış kullanımı bizim için aşkı bulunamaz kılmamıştır. Bu yanlış kullanım aşk kavramının örtük kalmasını sağlamıştır. Varoluşsal olarak aşka yönelttiğimiz sorunun formüle edilmesinde, aşkın kendisini ortaya çıkarttığı alanı sorunun yapısına koymak gereklidir. Aşk kavramı varoluş probleminde, insanın varoluşunun dışında davranış göstermelerinde, kendisini ortaya çıkartır. Varoluşun dışında davranış, dışsal etkilerin uzağında, tam ters olarak insanın içinde olandır. İnsan beyninin karmaşık yapısı içinde, kendisinde olup hem de karşıtı olan bu kavramın ne olduğunu sorgularken, diğer ontolojik alanda var olanlara yönelttiğimiz sorulardan farklı bir soru yöneltmek gereklidir.

Karmaşık yapıda olan insan beyni için doğa neden böyle bir yaratımda bulunduğu sorgusunun incelenmesinde, beynin hem kendinden olan hem de kendisine karşı olan aşk kavramından önce, karmaşık beyin yapısının varoluşsal durumunu ortaya koymak gereklidir. Doğa neden kendisini anlamlandırmak için karmaşık bir yapı ortaya çıkarttı? Sorumuzu bu yapı içerisinde sorduğumuzda istenilen cevaba halen bizi ulaştıramaz. Sorumuzu amacından saptırmadan, canlı hücrelerin gelişim ve amacı üzerinden hareketle sorarsak, ontolojik bir cevaba ulaşabiliriz. Canlı hücrelerin oluşması ve devamlı olarak gelişmesiyle bir öncekinden daha üstün ve daha karmaşık bir yapıya ilerleme söz konusudur. Bu gelişimin şuan ki son haline beyin dersek hata etmiş olmayız. Ontolojik yapısı gereği daha da karmaşık ilerleme devam etmektedir. Aslında beyin şuan kendisinden daha üstün olanı yaratma peşindedir. Doğa kendisini anlamlandırmak için daha karmaşık bir yapıya büründü ve şimdi bu karmaşık yapıyı anlamlandırmak için çabalıyor. Bunun ilk taslağı tanrıdır. Taslak halinde olan bu daha karmaşık yapı, varoluşsal olarak ontolojik yapıya geçme hedefindedir. İnsanın amacı tanrıya, tanrısallığa ulaşmaktır. Yaratıcılık özelliğinin alt basamaklarını gerçekleştiği yetilerimiz oluşmuştur. Tanrı olma, tanrıya ulaşma hedefinde, karmaşık yapıdaki beyinde ortaya çıkan hata, aksama aşk olarak ontolojide kendisini gösterir.

Aşk kavramını, beynin kendisini anlamlandırma çabasında hata olarak görmek, aşk kavramını kötü kabul etmek zorunluluğu doğurmaz. Ontolojik yönden hata olan bu kavram, varoluşsal olarak, hayatın anlamında insanın karmaşık beyin yapısından ve hergünkülüğüden dışarı çıkmasıdır. İnsanın bu hergünkülüğüden dışarı çıkması, insanın ontolojik özelliği olan hıçkırmadır. Hıçkırık, aşk kavramının varoluş yapısında, beynin daha karmaşık yapıya geçmesidir. Daha karmaşık yapının oluşum yapısının taslak olarak, insan bilincinden bağımsız şekilde ortaya çıktığı andır. İnsan âşık olduğunda, karşısındakine anlam yüklemesi değildir, bu anlam yükleme sevgidir. Tam tersi insan âşık olarak hıçkırdığına aslında karmaşa atfeder. Bu karmaşa atfediş karşısındakini tanrısallaştırmaktır. Koşulsuz şartsız kendisini adar insan.

Hiç âşık olmayan insan, şuan ki yaşam ve beyin karmaşasına kendisini çok kaptırmıştır. Burada yapılması gereken ayrım, aşk kavramının ontolojik yapısını oluşturan özelliklerden birisi olmayan sevgi, evlilik, birlikte yaşama gibi özelliklerdir. Bunlar aşk değildir. Aşk kavramı insanın tanrı yaratması, tanrısallaştırmasıdır. Evliliğe, birlikte yaşama anlam katamama sebebi ile âşık olamadığını ya da bu nedenlerle aşkı kötü gösteren kişi hata yapar. Aşk varoluşsal yapısı gereği içinde sosyal kabulleri barındırmaz. Aşk kavramını hiç yaşamamış insan bu karmaşık yapıya çok hâkimdir ya da bu karmaşık yapıdan daha karmaşık halini yaratabilecek ve onu yaşayabilecek varoluş yapısına henüz ulaşmamıştır.


Kaynakça

resimler dipnot: https://tr.pinterest.com/pin/736057132860303178/

26-05-2022