Kırıntı Toptancısı

Kırıntı Toptancısı

A+ A-

En ufak kırıntıya tahammülüm kalmadı. Her sabah yedide kedim Tommy’nin mırıldanmasına, ayaklarıma dokunuşuna uyanıyorum. Önce tüylerini okşayıp beni yalamasına izin veriyorum. Sonrada başlıyorum kırıntı toplamaya. Ve gözlerimi uykuya teslim edene kadar devam ediyorum. Evet, ben bir kırıntı toptancısıyım. Sadece evimde değil, gittiğim her yerde diken üstünde oturup gözümün kestirdiği ekmek, toz, tüy kırıntılarını temizlemek istiyorum. Kırıntılar beni kaşındırıyor, hücrelerimde geziniyor, damarlarımda süzülüp beni yakalamaya çalışıyor gibi hissediyorum. Her kırıntının bir enerjisi olmalı. Sinsilik barındıran, küçük adımlarıyla beni çağıran bir düğüm. Açtıkça kapanan bir düğüm. Konuştukça, anılar paylaştıkça, sessizliğinizi gürültüsüyle kirleten; sevincinizde, hüznünüzde sizi sıradanlaştıran insanlar gibi. Eğer bir düğüm açıldıkça çözüyorsa kendini, yelkenlinizi bu gözlerde limanına bırakabilirsiniz. Açtıkça kapanıyorsa düğümler, soyuldukça kitleniyorsa kapılar, kasıldıkça daralıyorsa duvarlar kaçmalısınız. Yoksa kitlenen kapılar yüreğinize bir çıkmaz açar ve bir yılan gibi yuvasını kurmak için oyar. Oyulan yüreğinizi diken üstünde oturtmaya, kırıntı toplayarak onu doldurmaya çalışırsınız.                             

Artık en ufak kırıntıyı toplamak istemiyorum. Sabahları Tommy’min ayaklarımda dolanmasına aldırış etmeyip yatağıma gömülmek, kırıntıları düşünmemek istiyorum. Kesmek istiyorum düğümlerimi. Atmak, silkelemek, kirpiklerimden çıkarmak istiyorum o ağır yükleri. Sizin için her şeyin en iyisini bilen, iyiliğinizi, kötülüğünüzü, varoluşunuzu ve kayboluşunuzu dahi reçeteleştirmiş insanlar size yük yüklüyorlar. Reçete ellerindeyse deva olmaları gerekmez miydi? Yüreğimden düğümlerin iplerini yolmaktan gözlerim kirlendi. Gürültülü boğuk gözlerde dikilip zamanı yitirdiler çünkü.                                                               

Yitik zamanlarda, solgun ruhlarda gezinmek istemiyorum artık. Kesmek istiyorum düğümlerimi. Bıraksınlar dibe düşeyim, beceremeyeyim, takıntılı, hassas, alıngan ve başarısız olayım. Onları dinlemediğim, istedikleri gibi davranmadığım için pişman olayım. Olur muyum ki? Kirlenen gözlerim şüphesiz en ışıltılı sabaha uyanır ve ışıldardı. Bağlarımı onlardan bir bir kopardıkça, yüreğimdeki oyuklardan yılanları çıkardıkça, hayatı renklendirmenin bilmecesini çözerdim. Dibe her düştüğümde ve her yükselişimde uçardım belki. Kendi reçetinizi kendiniz yazdığınız bir çöküşte uçmak kaçınılmaz değil midir?

İnsanlar gökyüzüne bakmıyor artık. Yıldızlar geceleri hala parlıyor. Ay, güneş kendini çektiğinde kendini hatırlatmak istercesine hala gösteriyor silüetini. Kuşlarda hala ötüyor. Ama insanlar uçmuyor. Kanatlar dolaplara saklanıyor, en ışıltılı, gösterişli pelerinler örtüyor kanat deliklerini. Taşlarla, tüylerle kaplanıyor omuzlar, sıradanlık kırıntıları dokunduruluyor bakışlara ve gülüşlerede bir tutam düğüm. Güldükçe başkalarında daha çok düğümlenmek için. Ne zaman pelerininizi çıkarıp, gömleğinizin düğmelerini açmak istediğinizdeyse kırıntı toptancılığı uçuşan pelerinler salonunun en gösterişli tepesinden, soyunarak iniyor. Evet ben bir kırıntı toptancısıyım. Ve kesmek istiyorum düğümlerimi.

 

 


Kaynakça

unsplash.com

15-06-2023
Beyza Sarımeşe

Beyza Sarımeşe

Edebiyat

İstanbul’da doğdu. Kocaeli Üniversitesi İngiliz dili ve Edebiyatı bölümü okuyor. Viktorya dönemi klasiklerine ve psikolojik-gerilim filmlerine tutkulu. Stanley Kubrick, Dario Argento, David Lynch, Ryan Murphy ve çok daha fazlasının yapımlarıyla yakından ilgileniyor. Melankolik ruh hallerini kısa öykü, deneme ve düz yazı yazarak hayal gücüyle körüklemek en büyük heyecanlarından biri.

byzsrms@gmail.com

beyzasarimese

Beyza Sarımeşe