Anne Baba Tozu

Anne Baba Tozu

A+ A-

Gecenin çıtırdayan sessizliğinde bir ıslık kırılır. Leyla, ürkek bakışlarıyla etrafına bakınır. Ne bir yaprak hışırtısı ne de gölge görür. Sadece çekildiği o ıslıkla yol alır. Adımlarıyla karanlığı sedeflerken, korkunun kırıntıları birer birer dökülür geceye. Merakla bekler bir sonu, Leyla. Bir görüntü, farklı bir ses görmek arzusuyla dolanır ıslığa.

Ve bir yemek masası görünür. Üstünde leziz yemeklerin olduğu o masada bir gariplik vardır. Konukların devasa bacakları, iri, siyah gözleri ve kocaman gövdeleri vardır. Antenleri sürekli oynaşmakta ve Leyla’ya bakmaktadırlar. Bir aile masasını andıran bu görünümde, Leyla; anne ve babasının izlerini görür. Babası gibi hızlı yiyen, karısıyla tartışan büyük böcekle; annesi gibi sakinlikle kocasını dinleyen küçük böcek. Ağızlarını şapırtadarak yemek yiyorlardır. Leyla, dönmek ister. Merakının sürüklediği bu ziyafette yer almak istemez. Böceklerde ailesini görmek mi; yoksa ailesinin bir böcek gibi onu rahatsız etmesi miydi huylandıran anlam veremez.

İnsan davranışları neden bu kadar çetrefilli ve çatallıdır? Tüm kaygıyı, stresi, öfkeyi, hüznü başkalarına yansıtmaktan ve paylaşmaktan neden haz duyarız? İçimizdeki sevgi ve şefkati, sevdiklerimize dağıtmak bu kadar zor olmamalıydı diye düşünür Leyla. Tüylerini diken diken eden o gerçeklikte, böceklerin o iri bakışlarında dans ettirilen çifti görebiliyordu. Dans etmezse kırbaçlanacak, rolünü oynamazsa cezalandırılacak bir çift. Ellerini, kollarını nereye koyacaklarını kestiremiyor, bacaklarını bir o yana bir bu yana zıplatıyorlardı. Gelecek olan sona kendilerini hazırlayamayan o çift, anne ve babasıydı. Ne rollerini oynamaktan bir an olsun tereddüt ettiler, ne de sahip çıkabildiler. Kendilerine sahip çıkamadıkları, dans etmekten yapış yapış oldukları o pistte, başka bir son düşünemediler. Korkunun, beklentilerin, toplumun ve bastırılan hayallerin en nadide dansıydı onlarınki. Üstlerine serpilen anne, baba tozlarıyla danslarına en güzel ritmi katmışlardı. Saçlarından dökülen beyazlar, ellerinde oluşan nasırlar, sırtlarındaki kambur, yapamadıkları emellerin, gerçekleşemeyen güzelliklerin kostümüydü. Spot ışıklarının gözdesiyse kostümlerindeki altın işlemedeydi. Dağıtamadıkları sevgi buruşmuş, baskıyla işlenmişti içlerine. Leyla gözlerini kapamış, bu geceden kurtulmayı istiyordu. Ayazlı soğuğu teninde hissediyordu. Gözlerini açtığında odasındaydı. Pencere açık kalmıştı. Rüyasından uyandıran, açık pencereden gelen soğuk olmalıydı. İyi ki uyandırmıştı. Peki, dans eden o çifti kim uyandıracaktı?


Kaynakça

görsel: unsplash.com

06-03-2024
Beyza Sarımeşe

Beyza Sarımeşe

Edebiyat

İstanbul’da doğdu. Kocaeli Üniversitesi İngiliz dili ve Edebiyatı bölümü okuyor. Viktorya dönemi klasiklerine ve psikolojik-gerilim filmlerine tutkulu. Stanley Kubrick, Dario Argento, David Lynch, Ryan Murphy ve çok daha fazlasının yapımlarıyla yakından ilgileniyor. Melankolik ruh hallerini kısa öykü, deneme ve düz yazı yazarak hayal gücüyle körüklemek en büyük heyecanlarından biri.

byzsrms@gmail.com

beyzasarimese

Beyza Sarımeşe