Hayata Kırılmak
Bir hayal kırıklığı ne kadar bölünebilir parçalarına? Çatırdamalardan ne kadar işitilebilir bir güvenin daha kırıldığı ? Selen yağmurun habersizce bastırdığı telaşlı Beyoğlu’nu evinden izlerken böyle düşünüyordu. Dün gece Sebahatle yaşadığı gerilimden sonra kendini alkole vermişti. Yağmurun camına vurduğu mırıldanmaya uyanmış, Cemin yaptığı kahveden fincanına koymuş ve kanepeye geçmişti. Cemsiz güne uyanmak ne kadarda huzurlu hissettirmişti. Ağrıyan başını ovuşturdu bu korkunç hissiyatıda silmek istercesine. Ilık kahveyle güne uyanmak isteyeceği son şeyken yalnızlığın huzur verici dinginliğinde umursayacağı son şeye dönüşmüştü. Cemden ayrılmalıydı. Çatırdayan ilişkilerinde zaten bunalmış, heyecanı yitirmişken Sebahatin kıskançlıkları da eklenince Selen dahada kırılmıştı kendi içinde. Hayatındaki her bir hayal kırıklığı Seleni daha da kırıyor, kırılmaz duvarlarını delip geçiyordu. Hayatımızdaki kırılmaz dediğimiz duvarlar delindiginde hayata kırılmaya başlarız .Hayata kırılmaksa geçmişin zehirli dikenine elimizi kolumuzu batırmaya benzer.
Kanayan bir yürekle olacakları temiz tutabilmek mümkün müdür ? Selen korkuyordu kanamaktan, ne Cemden ayrılmak ne de Sabahatle arkadaşlığını bitirmek geliyordu içinden. Zehirli dikenler vücuduna battıkça kaçınılmaz olan geliyordu . Bardağı taşıran son damla damlamış , vedalama treni gelmişti. Küçükken de abisi böyle söylerdi onunla oynarken. "Vedalama treni geliyor, çuf çuf , yolcuları kırmızı çizgiden uzak tut Selen." Kahvesinden son damlayı aldığında kırmızı çizgiyi düşündü Selen. Trendekiler miydi veda eden; kırmızı çizgidekiler miydi veda edilen? Selen ne vedalardan hoşlandı ne de abisiyle oynadığı bu oyundan. Ne o kırmızı çizgide durmak istedi ne de o trene binmeyi . Başka seçenekler , yollar, çizgiler yarattı hep .Oysaki tek bir gidiş , tek bir yol vardı . Kırmızı çizgide durmazsan tren ezer , trene binmezsen tren kaçar. Tavana baktı Selen. Cemin evindeki tek canlı motife.
Kocaman bir gül dallarını tüm tavana sarmış , tek bir dikeniyle ona bakıyordu sanki. Diken olmayı düşledi Selen. Dokunanı sokmak , canını acıtmak istedi . Ne de kolaydı diken olmak. Oysaki Selen bir gül gibi dallarını yaymak , sevgilemek istemişti . Sevgilemek teslimiyetinde hayal kırıklıkları dikenlerini batırmıştı işte. Teslimiyet bir kırmızı çizgiyse hayal kırıklıklarıda tren olmalıydı . Birbirini yakan can alıcı veda yerini abisiyle yıllarca oynamıştı Selen . Bunu düşünerek dinen yağmurda evin karşısındaki çam ağacına bakıp acı bir şekilde gülümsedi. Seçimini yapmıştı. Teslim olmayı değil teslim etmeyi seçecek , yolcularını yolculayacaktı. Ve bekleyecekti bir sonraki treni. Kim bilir , belki bir sonraki treni vedalamak gerekmezdi. Şu çam ağacı gibi dallarını budaklarını korkusuzca uzatabileceği, yapraklarını umarsızca dökebileceği, en zarif çiçeklerini açabileceği ve en lezzetli meyvelerini verebileceği bir limana götürecek bir tren gelirdi .
Kaynakça
Pexels.com.tr