Jack London “Demir Ökçe”

Jack London “Demir Ökçe”

A+ A-

Merhaba sevgili okuyucular.

Bir kitap değerlendirmesi ile karşınızdayım.

 “Zavallı cılız kahraman; ben ayırdında bile değilken o bir dev gibi çarpışıyordu. Milyonlarca benzeri arasında yapayalnız sürdürüyordu savaşını.”

Demir Ökçe, nedir? Kapitalist ve iktisadi sistem eleştirisi, sosyalizm-kapitalizm çatışması, politik bir hiciv, oligarşik yönetim, emekçi kitlelerin dayanışması ve örgütlenmesi, işçi sömürüsü, sınıf ayrımı ve çatışması, emek(ezilen)-sermaye(ezen) çatışması, gelir eşitsizliği, sosyal adaletsizlik, açlık ve yoksulluk…

Demir Ökçe, neyi temsil etmektedir? Kitaba adını veren “Demir Ökçe” kavramı ezen sınıfı, oligarşiyi, despotik yönetimi temsil eder ve önüne kattığını yok eden, kitleleri dize getiren oligarşinin baskı ve yok edici gücü olarak tarif edilmektedir. Jack London “Demir Ökçe”  kavramı ile faşizmin dehşet verici yükselişine ve oligarşik sınıfın insanlık üzerindeki ezici etkisine vurgu yapmaktadır.

Eserin ana karakteri Ernest Everhard: Hitabet gücü yüksek, felsefe, sosyoloji, siyaset, hukuk, medya ve tarih gibi çeşitli alanlarda donanmış, cesur ve kararlı ideal bir devrimci/sosyalist tipi sembolize etmektedir. İçerisinde yaşanılan hâkim siyasi düzene karşı düşünsel ve fiziksel mücadeleye girişmiş olan aktivist(eylemci) olarak tasvir edilmektedir. İşçi sınıfına mensuptur, sendika yöneticisidir ve alt sınıfların savunuculuğunu üstlenmiştir. İşçi sınıfının maruz kaldığı adaletsiz muameleye karşı, geniş halk tabakalarına önderlik ederek kitlesel bir bilinç uyandırma teşebbüsü içerisindedir. Uçurum İnsanları(Ezilen sınıflar)’na, köylü sınıfına, işçi sınıfına, küçük burjuvaziye, teröristleşmiş emperyalist burjuvaziye karşı birlikte mücadele çağrısı yapmaktadır.

Demir Ökçe, distopik ve fantastik kurgu türündedir. Distopya edebiyatının ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Jack London, Demir Ökçede distopik bir toplumu tasvir etmiş ve kapitalist sistemi eleştirmiştir. Demir Ökçe zamana meydan okuyan, geleceğe seslenen bir yapıttır. Yazar I.Dünya Savaşı, II.Dünya Savaşı ve sonrası dönemde gelecek olan oligarşik despotik yönetimleri tahmin etmiştir.

Demir Ökçede Amerikan faşizminin yükselişi ve sınıf çatışması işlenmiştir. Eserde, sosyal olarak parçalanmış bir Amerikan şehrini, kurumsal kapitalizmin devletin kontrolünü nasıl ele geçirdiğini ve demir ökçenin işçi sınıfını nasıl ezdiğini görmekteyiz. Eser, toplumsal adaletsizliklere ve sınıf ayrımcılığına odaklanırken, insanların özgürlük ve eşitlik için nasıl mücadele ettiğini anlatmaktadır.

Eseri, yazarın hayatından bağımsız bir şekilde ele almak mümkün değildir. İşçi sınıfı içerisinde büyüyen Jack London, beden gücüyle birçok işte çalışarak çalışma hayatının zorluğunu görmüş yoksulluk yaşamış ve Sanayi Devrimi’nin bu anlamda getirdiği yıkıcılığa çok yakından tanık olmuştur. Yazar, İçinde yaşadığı dönemin toplumsal, siyasi, iktisadi ve kültürel sorunlarına karşı edindiği duyarlılığı eserine yansıtmıştır.

Eserde çeşitli kavram, tema ve konular işlenmiştir. Bunlar; kapitalizm eleştirisi, ekonomik oligarşinin tahakkümü, sınıf çatışması ve örgütlenme, yoksulluk ve ölüm, sosyal adaletsizlik…

Kapitalizm Eleştirisi:

“Sanayi makinesinin çarklarında büyük kapitalistlerin dışında kimse hareketlerinde özgür değildir.” “Hepimiz sanayi makinesinin çarklarında tutsağız.”  Kapitalizm, bireyin özgürlük alanını kendi ölçütleri dâhilinde kararlaştırdığı ve yönetim mekanizmasının belirli bir zümrenin otoriter iradesine teslim edildiği bir sistemdir.  20. yy.’ın başlarında kapitalizm, özgürlük vaadinde bulunmasına rağmen toplumsal tabakalar arasındaki hiyerarşik yapının daha da belirginleşmesine neden olmuştur. Bu suretle endüstrileşmenin neden olduğu sosyal ve ekonomik dengesizlikler, sınıf çatışması, sosyal adaletsizlik, işsizlik, açlık, yoksulluk gibi argümanlar, toplumun temel sorunları haline gelmiştir.

London için kapitalizm iktisadi boyutları aşan ve toplumu kültürel, sosyal ve politik açıdan da şekillendiren genel bir olgudur.  Yazarın kapitalist düzen karşısında edindiği eleştirel tavrın genel hatlarını 'emek', 'sermaye', 'proleter tabaka', 'sömürü', 'örgütlenme' ve 'sınıf bilinci' gibi kavramlar çizmektedir.  

“Kapitalist sınıf kötü yönetimin tek suçlusudur.” Yazar bu eser aracılığı ile kapitalizmin gerçek yüzünü göstermeye çalışmıştır. Kapitalizm her alan da (dini, askeri, hukuki, siyasi, ekonomi…) Demir Ökçe ye dönüşüp halkı ezmektedir. Jack London bu eserinde kapitalist sistemin ezici gücü ve sömürüsünden söz ederken, bencillik duygusunun ortadan kalkmadıkça ideal sosyalizmin de bir düş olduğunu vurgulamaya çalışmıştır.  Eser özellikle faşist yapılanma ve kapitalizmin ürünü olan oligarkların, dünyayı nasıl vahşete sürükleyeceğini ve bunun karşısındaki devrimci duruşun nasıl olması gerektiğini anlatmaktadır.

Ekonomik Oligarşinin Tahakkümü:

Kilise, hukuk, siyaset, ekonomi, eğitim, medya, asker kapitalist sistemin ve oligarkların elindedir ve işçilere her alanda baskı uygulamakta ve sömürmektedir.  Demir Ökçede de anlatıldığı gibi iktidarın ideolojisini yaymak amacıyla din adamlarına, eğitimcilere, basın mensuplarına, varlıklı ailelere propagandalarını yaptırmaktadır.  Eğer propaganda yapmayan olursa işinden atılır, yükselmesi engellenir, yoksullaşmaya maruz bırakılır. Örneğin: Avis Everhard’ın oligarklara karşı olan profesör babası istifaya zorlanmış ve basın yoluyla onun hakkında karalamalara gidilmiştir.  “Siz gazete yöneticilerini hesaba katmıyorsunuz. Onların alacakları ücret izledikleri siyasete bağlıdır ve bu siyaset de kurulu düzeni tehdit edecek tek bir satırı gazeteye koymamaktır.…Birleşik Devletler basını mı? Bu kapitalist sınıfın üstünde boy atan ve gittikçe semiren parazit bir urdur. Görevi kamuoyuna yön vererek egemen sınıflara hizmet etmektir.”

Ernest’e göre kâr, sermaye sınıfı ile işçi sınıfı arasında adil bölüşülmemektedir. Bu düşüncesini de Karl Marx’ın artı değer(işçinin sırtından elde edilen sömürü payı) teorisine vurgu yaparak işçilerin emeklerinin karşılığını alamadığını ve adil bir ücretlendirme olmayışından bahsederek anlatmaktadır.  “Eğer modern insanın üretim gücü, mağara insanınkinden bin kat daha yüksekse, o zaman neden bugün ABD’de yeterince beslenemeyen ve konut bulamayan on beş milyon insan ve fabrikalarda çalışan 3 milyon çocuk bulunuyor?” “6,7 yaşlarında küçücük çocuklar 12 saat süren gece vardiyalarında çalışıyorlar. Kutsal güneş ışığını görmekten bile yoksunlar. Ve sonra sinekler gibi ölüyorlar. Kârlar onların kanlarıyla besleniyorlar.”  

London bu eserinde; sömürülen işçileri, gerçeklerden bahsettiği için deli damgası yiyen insanları, görevden uzaklaştırılan piskoposlar ve öğretim görevlilerini, iktidara hizmet eden medya kuruluşlarını, kargaşa ve kaostan çıkar sağlayanları, gizlenen sorunları ve yasalarla kılıf bulun yolsuzlukları anlatmıştır. “Tutuklamalar, sürgüne göndermeler, bir yanda alçaltmalar, öte yanda onurlandırmalar... Oligarşinin en büyük gücü yaptıklarının doğru olduğuna inanmasıdır. “

Sınıf Çatışması ve Örgütlenme:

Ernest toplumsal sınıfları üçe ayırmıştır; plütokrasi(sermaye sahibi yönetici sınıf), orta sınıf(küçük burjuva sınıfı) ve proletarya(ücretli emekçilerden oluşan sınıf)dır.

Karl Marx’a göre toplumsal sınıflar ikiye ayrılmaktadır; üretim araçlarını elinde bulunduran sermaye sınıfı ve sadece emeğe sahip olan işçi sınıfı. Bu iki sınıf arasında süregelen çekişme de sınıf çatışmasını oluşturmaktadır. “…toplumların tarihi sınıf mücadelesi tarihidir.…ezen ile ezilen birbirleriyle kesintisiz bir biçimde karşı karşıya gelmiştir, her seferinde ya toplumun bütünüyle yeniden kuruluşu ya da çatışan sınıfların ortak yıkımıyla sonuçlanan bir savaş içerisinde olmuşlardır” (Marx ve Engels)

“…sınıf kavgası, ücretleri ödeyen sınıfla ücretli sınıf arasında patlak verir.” Sınıf çatışması, ekonomik ve kültürel temellere dayanan ayrımın kaçınılmaz bir sonucudur.  Toplumsal tabakalar ekonomik güç ekseninde ayrıştırılarak bağımsız birer 'sınıf' haline getirilmektedir. Emek ve sermayenin sınıf olarak çatışması kapitalist ekonominin temel yasası olan artı-değer kavramı ile doğrudan ilişkilidir.  Kapitalizm içerisindeki bu ortak ürün paylaşma sorunu, sınıf çatışmasının temelini oluşturmaktadır.

Eserde Sanayi Devrimi’nin getirdiği fabrikalaşmanın olumsuz sonuçlarını görmekteyiz. Yoksulluk, aşırı üretim baskısı, çalışma koşullarının kötü olması gibi nedenler, işçilerin tepki göstermelerine neden olmuştur. İşçilerin gösterdiği bu tepkiler grevleri, sendikalaşmayı da beraberinde getirmiştir. Bunun sonucunda işçiler örgütlenme çabasına girişmiş ve işçi sınıfı oluşmaya başlamıştır. Örgütlenen işçi sınıfı karşısında sert yaptırımlar ve insanlık dışı uygulamalar ortaya koyan sermaye sınıfı; sınıf çatışmasının yaşanmasına sebebiyet vermiştir. İşverenlerin sert tutumları, grevlerde şiddet yanlısı grev kırıcıların bulunması kanlı çatışmalara zemin hazırlamıştır. İşveren ile oluşan sorunlar karşısında işçi kuruluşlarının, sendikaların genel olarak birlikte hareket ettikleri görülmüştür. İşçi ve sermaye sınıfı arasında ki bu çatışmaların gelecekte de sürmesi olağan gözükmektedir: “Bu, emekle sermaye arasındaki çıkar çatışmasıdır. Emekçi ve sermayedar var olduğu sürece paylaşma konusunda kavga sürecektir.”

İşçi sınıfı tarih boyunca çeşitli örgütlenmeler aracılığıyla seslerini duyurmuştur. Sermaye sınıfının baskısı her zaman için işçiler üzerinde bir gölge gibi dolaşmıştır. London, eserinde işçilerin çalışma koşulları hakkında önemli bilgiler vererek sanayileşen toplumun yıkıcı sonuçlarını göstermiştir. “18.yy sonlarına doğru toplum yaşamına makinenin girmesi ve sanayileşmenin başlamasıyla, emekçi yığınları topraktan söküldü ve eski çalışma düzeni bozuldu. Köylerinden ayrılan insanlar sanayi kentlerine doluştular. Aile düzeni bozuldu. Şartlar korkunç ağırlaştı. Gözyaşı ve kanla yazılmış bir tarih sayfasıdır bu. “

Yoksulluk ve Ölüm:

Eserde işlenen toplumsal sorunlardan 'açlık', 'yoksulluk', 'geçim kaygısı' ve 'işsizlik' gibi kavramlar aracılığı ile yazar, emeği sömürülen geniş halk kitlelerinin kapitalist düzen içerisinde giriştikleri var olma mücadelesini ortaya koymaktadır. Bu noktada söz konusu müşterek sorun yoksulluktur ve yazar bu kavram üzerinden kapitalizmin küresel ölçekteki etkilerine göndermede bulunmaktadır.

Eserde işlenen ölüm kavramı, içinde yaşanılan çağın sosyal sorunlarını sembolize eden bir metafordur. Ölüm kavramı; sosyal hayattan izole edilen bireyler, aydınlar, yoksul halk ve işsiz kesim için bir tür son çare olarak sunulmaktadır. Eserde ölüm, yeni bir sosyal düzen tesis etme amacı doğrultusunda mücadele veren devrimcilerin plütokrasi tarafından susturulma yöntemlerini ifade eder.

Sosyal Adaletsizlik:

Eserde işlenen adalet kavramı, ekonomik temelde gelişen sosyal bir vaka olarak belirmektedir. Sosyal adalet kavramı ile yazar, toplumsal eşitsizlik, ekonomik farklılık ve sınıfsal ayrım gibi belli başlı toplumsal olgu ve hadiselerin önceden tahmin edilebilir sonuçlarına işaret etmektedir. Bu durumda sosyal adalet, bir tür toplumsal talep olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal adaletsizlik toplumsal taleplerin yerine getirilmemesidir. Örneğin eserde işçilerin ağır çalışma koşulları anlatılırken,  makine tarafından kolu koparılan Jackson adlı işçinin yaşadıkları. “ Jackson kolunu dokuma tezgahlarında kaybetti ve siz de sakatlanmış bir at gibi onu ölmesi için sokağa saldınız.”

Demir Ökçede Jack London, kapitalizmin yoksullaştırarak sosyal hayattan izole ettiği halk kitlelerinin yaşantısını ele almaktadır. Eserde, kapitalizm ve oligarşi ne kadar acımasız olursa olsun,  haklı olan insanların davalarından asla vazgeçmemeleri ve direnmeleri işlenmiştir.

Yazar, içinde yaşanılan düzene karşı toplumun sosyal şuurunu canlandırma eğilimi içerisindedir. London ekonomiyi, siyaseti, dini, hukuku, askeri yapılanmayı ve medyayı elinde bulunduran kapitalist sistemi ve oligarşik yapılanmayı eleştirerek, işçi sınıfının bu yapılanma altında ezileceğine dair bizleri uyarmıştır.   Yazar romanını; sistemin kandırdığı insanların bir gün uyanacakları, üzerlerine serpilen ölü toprağını silkeleyip, başkaldıracakları, bencilliklerinden sıyrılıp biz olmayı becerebilecekleri bir dünyanın özlemiyle yazmıştır.  Yazar eserinde; kardeşliğin, birliğin, barışın hakim olduğu güzel bir dünyanın kurulacağına, işçi sınıfının birleşeceğine, demir ökçelerin bir gün parçalanacağına dair umutlarını, hayallerini ve devrime olan inancını yansıtmıştır.

İktidarın tahakkümüne ve manipülasyonuna boyun eğmediğimiz, emeğimizin sömürülmediği,  'yoksulluk', 'geçim kaygısı', 'işsizlik', ‘sosyal adaletsizlik’ ‘toplumsal eşitsizlik’, ‘ekonomik farklılık’, ‘sınıfsal ayrı’ gibi toplumsal sorunların olmadığı, kapitalist sistemin çarklarından kurtulup özgür olabildiğimiz, her zaman doğru bildiğimiz şey için mücadele ettiğimiz, tüm ayrıştırmalardan uzak biz olmayı başarabildiğimiz bir toplum dileği ile…

Umarım yazımdan memnun kalmışsınızdır. Tekrar görüşene dek özgür kalın.
Sosyolog Nazmiye KIRIK


Kaynakça

*London, Jack,(2019) “Demir Ökçe”, Dorlion Yayınları, Ankara ( Çeviri: Göksu Birol) *Nazlı,Ogün,(2020), “Jack London’ın Eserlerinde Sınıf Çatışması”, Yalova Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, Sosyal Politika Tezli Yüksek Lisans Programı, Yalova

*Budan,Cem Yılmaz,(2011),“Jack London’ın Romanları Üzerine Bir İnceleme”, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Edebiyatı Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Edirne

*Görseller: https://www.pexels.com/tr-tr/ (1.Emreezer, 2.Carsten ruthemann, 3.Pixabay, 4.Guimaraesm, 5.Coriemmalea)

12-08-2024