Olgu
'Sen, o bildiğim bütün aşk bahçelerinin en nadide çiçeğisin' diye söylüyor ya Tarkan, çok güzel bir şarkısında. Evet, ben böyle birini tanıyorum. Onun adı, Olgu.
Onu, tam elli iki yıl önce tanıdım. Doğduğu gün. Sararan yaprakların dökülmeye başladığı güneşli bir Eylül gününde, güneşin çok sevdiği bir güney şehrine, sapsarı saçları, yemyeşil gözleri ve incecik ruhu ile doğdu. Güzeller güzeli annesinin fedakâr kollarının arasına... Doğduğu mevsimde, güneş kuzey yarıküreden uzaklaşmakta olduğundandı belki, evimizi o ısıtsın, o ışıtsın diye gönderildi bize evren tarafından. Isıttı da, ışıttı da...
Biz, iki kardeş, birlikte büyüdük. Birimiz siyah saçlı, diğeri sarışın, dış görünüşte de, iç tarafta da farklıydık birbirimizden. Ama farklı kutuplar birbirini çeker, farklı parçalar birbirini tamamlar ya, bizde de öyle oldu. Elele tutuştuk ve mahallemizin daracık, yasemin ve hanımeli kokan sokağında birlikte yürüdük, birlikte oynadık. Birlikte düştük, birbirimizi kaldırdık. Ağladım, gözyaşlarımı sildi. Üzüldü, başını omzuma yasladı. Yoklukta, yoksunlukta giysilerimizi birbirimize verir, sen giy, sen giy ne olur diye birbirimize yalvarırdık. Beni hiç incitmedi, vurmadı, kırmadı. Huysuzluklarımı hoş gördü. Ablasına ablalık etti çoğu kez. Canımın içi oldu, yüreğimin en özel köşelerinden birine tahtını kurdu.
Olgu'm, incem, düşüncelim, özverilim, naziğim, nahifim, zarif ruhlum oldu.
Estetik anlayışına hayranım. Eli sihirli bir değnektir, neye, nereye, hangi şeye dokunursa, onu güzelleştirir, ondurur, iyileştirir, daha bakılası, daha görülesi, hayran olunası bir hale getirir. Yeşertir, canlandırır, değiştirir, dönüştürür, yüceltir.
Kaç hayvan kurtardı acımasız sokaklardan, kaç hayvana evini açtı, sayısını unuttum. Elinde mama paketiyle dolaşır. Bir kedi gördü mü, yanına çöker, hayvanla konuşur, hal hatır sorar, mama yedirir. Yaralı, hasta olanlarını veterinere götürür. Acizleri gördüğünde yüreği erir. Güçlü bir empattır.
Nahiftir, ama güçlüdür. Soğukkanlıdır. Sabırlıdır. Asla da pes etmez. On-on iki yaşlarındaydık. Dışarıda oynarken mahallenin oğlanları bize sataşmışlardı. Hiç korkmadan onlara kafa tuttuğunu anımsıyorum. Kavgadan kaçmaz. Cesurdur. Nahiflikle gücü, zarafetle cesareti çok güzel dengelemiştir. Denge, belki de bir terazi kadını olduğundan, onun imzasıdır.
Velhâsıl, yolda yürürken sarı, uzun saçlı, yemyeşil gözlü, ille de güzel giyimli, kanatsız bir melek görürseniz, o Olgu'dur. Trendy, modern tarzıyla ve bütün o klas duruşuyla, caddelerde yürür, kafelerde oturur, şık mekânlarda yemek yer, ama kimselere öyle kıyamaz ki, vegandır. Kendi adına pek az şey alır. Az yer, az içer, kendi kendine yeter. Kimselerden bir şeycik istemez. Tüketmez, kirletmez, üzmez, incitmez, bitirmez, sömürmez, kötüye kullanmaz. Dünya'ya, doğaya ve canlılara saygı ve sevgi duyar çünkü.
Düşünüyorum da, Olgu, eğer gezegenlerden birisi olsaydı, Venüs, tanrıçalardan biri olsaydı, Afrodit olurdu. Orantılı bedeniyle gün batımında, yüzünü turuncu pembe mavi ufka dönmüş, çok sevdiği denize doğru yürüyen, aşk bahçelerinin en nadide çiçeği bir Afrodit...Kızkardeşime sevgiyle...