Mor Salkımlar ve Altın
Bugün kendi zamanımı yarattım. Adına da 'Mor Salkımlar Zamanı' dedim. Şöyle yaptım: Dışarıda yürürken, algı süzgecimden yalnızca sevdiğim şeylerin geçmesine izin verdim. Demir çitlerin üzerinden atlayarak yola doğru uzanmış olan mor salkımlar, bulutlar ve serin rüzgar geçebildiler süzgecimden. Diğer her ne varsa hepsi süzgece takılı kaldı. Süzgeçten geçenleri zaman ve düş gücüm ile harmanladım. Ve ortaya ne çıktı dersiniz? Güzel bir rüya, veya hoş bir ütopya...
Sonra altını düşündüm. Bizi düşündüm. Simyanın amacının diğer metallerden altın elde etmek değil de, bizzat altına dönüşebilmek olduğunu... İnsan çalıştıkça ışıldar çünkü, iyilik ürettikçe arınır. İnsan kendinden verdikçe, temizlenir. Belki de bunun son noktası altınlaşmaktır. Altın gibi saf, parlak, dayanıklı ve iletken olabilmek... Ne güzel değil mi?
Bugün, Mor Salkımlar Zamanımda yürürken, fark ettim ki, bütün olumsuzlukların arasına saçılmış güzellikler var. Yoğun trafiğin ve egzozun arasına serpiştirilmiş çiçekler, kurak gökyüzünü ara sıra da olsa ziyaret eden bulutlar, sıcak havayı alıp götürecek serin rüzgar... Sevindim. Ve yaratıcıya teşekkür ettim.