Çoğunluğa Uymak

Çoğunluğa Uymak

A+ A-

                Zor zamanlardan geçiyoruz, insanlığın hep geçtiği gibi. Bütün zamanlar zordu. Tarihe dönüp bakarsanız, insan için kolay zamanların olmadığını görürsünüz. Sadece zorlukların niteliği değişmiştir. Ama zorluklar daima var olmuştur ve hep var olacaktır.

                İnsan, sadece nefes alıp veren, vücuduna kan pompalayan, yiyip içen bir varlık değildir. Bunun daha ötesidir. İnsan, düşünür. İnsan, öğrenir. İnsan, öğrendiklerinden sonuçlar çıkarır. İnsan, yargılar. İnsan, kararlar verir. Ve yine insan, verdiği kararların doğuracağı sonuçların sorumluluğunu taşır. Hür iradeye sahiptir. Bunun hem tadını çıkarır, hem de hür iradenin omuzlarına yüklediği sorumluluğun ağırlığını taşır.

                Yaşamda aslolan, dengedir. Her varlık, canlı veya cansız, dengeye ulaşmak ister. Evren, karmaşadan doğmuş olup, dengeli bir konuma ulaşmak üzere devinir. Öyleyse, evrenin bir parçası olan insan için de denge, esas olmalıdır.

                Gariptir, insanlık tarihi, dengesiz insanlar nedeniyle ortaya çıkan kaotik olaylarla doludur. Savaşlar, ihtilaller, dökülen kan, katliamlar... Kutsal kitaplara bakacak olursak, Şeytan adlı isyankar varlık da denge karşıtı, karmaşa taraftarı bir varlık olarak çıkar karşımıza. Tanrı'ya, onun iyi kulları haricindekileri doğru yoldan çıkarma, Tanrı'nın yarattığını değiştirmeleri için onları aldatma, yeryüzünde 'bozgunculuk' çıkarmaları için onları ikna etme hususlarında çalışacağını belirtir.

                Yine kutsal kitapta, Tanrı, insanı, aklını kullanma konusunda uyarır. Aklını kullanma konusu, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Elbette burada geçen aklını kullanma, bol bol matematik problemi çözme veya zihin egzersizleri yapmanın ötesinde bir bahistir. Aklını kullanma, özgün olmayı anlatır.

                Kurtlar, puslu havayı sever. Çünkü göz gözü görmezken, karambolde daha rahat çalışırlar. Havayı puslandırmak için de, aklını kullanmayanların üzerinden hareket ederler. Aklımızı kullanmadığımızda, biçimimizi yitiririz. Amorf oluruz. Kurtlar, bu amip benzeri, amorf yapıdakileri, değişik yöntemler kullanarak aynı şekle sokmayı arzu ederler. Kendi arzu ettikleri şekle. Herkes birörnek olsun, herkes aynı şekilde hareket etsin isterler. Hür iradeden haz etmezler. Kurtlar, sürüyü ister. Sürüden ayrılanı değil. İşte, özgün olmak, kendi arzuladığı şekle girerek onu koruyabilmek demektir. Özgün olan birey, çoğunluğa, sırf çoğunluk öyle yapıyor diye uyacak değildir. Önce bakacak, düşünecek, karar verme aşamasına gelince de kendi doğrusuna göre kararını verecektir.

                Bir örnekle açıklayalım: İş çıkışı vakti, saat 17 sularında, büyük bir şehrin kalabalık bir caddesine gidelim. Cadde arabalarla dolu olacaktır. Her arabadaki şoför, evine bir an önce ulaşmak istemektedir. Bu nedenle kimse kimseye yol vermemektedir. Aksine, birbirini sözle taciz etmekte, pencereyi açıp birbirine çıkışmaktadır. Aralarından bir şoför, olaylara farklı bir açıdan bakmaktadır. O, işlerin bu şekilde daha da çıkmaza girdiğinin farkında olandır. Bu konuda fazla bir şey yapamayacağını bilse de, mümkün olduğunca diğerlerine yol vermekte, sakinliğini korumaya çalışmaktadır.

                Bir başka örnek: Bir iş yerine torpille elemanlar alınmaktadır. Bunu bilen adaylar, kendilerine birer torpil ayarlamaktadır. O işe torpille girebilirse, başka birinin hakkını yiyeceğini göz ardı etmektedir. Çünkü 'herkes böyle yapmaktadır.' Mazereti, budur. Aralarından özgün olan bir birey, torpil aramaz. Belki o işe giremeyecektir, ama en azından gece rahat bir vicdanla yastığına başını koyacaktır.

                Kötülük, çoğunluğa uyanların üzerinden yürümeyi sever. Bu noktada, çoğunluğun isteğinin kabul edildiği bir sistem olan demokrasi de, yeniden sorgulanmalıdır. Amorf insanlar, yani çoğunluğa, sırf çoğunluk öyle yapıyor diye, yapılanları sorgulamadan uyanlar, kaybetmeye ve kaybettirmeye mahkumdur. Şeklini koruyan, özgün insanlar ise, bunlardan kısmen zarar görecek, ama doğru yolda yürümeye devam ederek kendileriyle barışık kalabileceklerdir.

                Sözümü, yine kutsal kitaptan bir cümleyle bitirmek isterim: 'İyilikler, kötülükleri giderir.' Sevgi ve aydınlıkla...


Kaynakça

Fotoğraf:Olgu Kavalcıoğlu

06-10-2023
Devrim Akalın

Devrim Akalın

Doktor

Soğuk bir kış sabahı, Silifke’de, anneannemlerin Rumlardan kalma, eski evlerinin alt katındaki büyük odada dünyaya gelmişim. Yaşamımın ilk beş yılı, Tarsus’ta, sabahtan akşama kadar mahallemizin çocuklarıyla sokakta oynayarak geçti. Ardından Ankara’ya taşınma, ilkokul yılları...Ortaokul ve liseyi TED Ankara Koleji’nde okudum. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Göğüs hastalıkları ve tüberküloz uzmanıyım.

Sanatın her dalı ilgimi çekiyor. İyi sanat eserleri hep etkilemiştir beni. Sanatla haşır neşir olan insanın, gönül telinin daha çok titreştiğini, kendi gönül sazını giderek daha iyi çalmaya başladığını düşünüyorum.

İyilik ve nezaketin altın değerlerimiz olduğu, bu değerleri yitirmememiz gerektiği inancındayım. Sanat, bu değerlerle yoğrularak sofraya getirildiğinde, sanatçının kendince bir misyonu da tamamlamış olabileceği görüşündeyim.

Mythos yayınlarından çıkmış bir romanım var: HÂLÂ SEVENLER KULÜBÜ

MELANKOLİYE TUTULMAK adlı öykü kitabım da yolda, geliyor.⭐

saintdevrim@gmail.com

Devrim Akalın