Fabrika Ayarları

Fabrika Ayarları

A+ A-

Mutfakta bulaşıkları yıkıyordum. Temizlenen tabaklara bakınca, zihnimde bir şimşek çaktı. Tabaklar önce temizdiler, ardından kirlendiler. Onları yıkadım ve tataa! Yeniden eski hallerine döndüler.
Bulaşık yıkamak zihnimi harekete geçirmiş olmalıydı ki, aklıma zincirleme düşünceler gelmeye başlamıştı.
Biz de bulaşıklar gibiydik. Önce tertemiz doğuyorduk. Zamanla, acılar, sıkıntılar, ya da tam tersi, fazla iyi koşullar, para, mal, mülk ile bozulmaya başlayabiliyorduk. Yaşama kahrediyor, küsüyor, ruhsal dengemizi yitiriyor, hırçınlaşıyor, nobranlaşıyor, intikam peşinde koşabiliyor, veya şımarıyor, bencilleşiyor, benmerkezci olabiliyorduk. Bozulmanın pek çok yolu ve biçimi vardı.
Ne yazık ki bozulmayla birlikte başka olumsuz sonuçlar da ortaya çıkıyordu. Biz de bozmaya başlıyorduk. Çocuklarımızı doğru yetiştirmiyor, çevremizdekileri incitiyor, onlara yaşamı zorlaştırıyorduk. Doğaya zarar veriyor, çöplerimizi saçıyor, ihtiyacımızdan fazlasını alarak fazladan aldıklarımızın yükü altında eziliyorduk.
Verilen zarar, her zaman istemli olmayabiliyor elbet. Ama yaptığımız her hamlenin birden fazla sonuç doğuracağını unutmamak gerekiyor. Tek bir hamle, zincirleme olarak bir sonuçlar silsilesi yaratacak. Bunun farkında olmak şart.
Öz... Şimdilerde, buna "fabrika ayarları" diyoruz. Her varlık, fabrika ayarları ile doğuyor. Öz halimiz, kendimize ve çevremize zarar vermemek üzere programlanmış. "Önce zarar vermemek" sanıldığından çok daha yaşamsal bir değere sahip aslında.
Kutsal kitaplarda, "salih" olmaktan söz edilir. Yani, ıslah edici olmaktan. İnsana, salih işler yapma görevi yüklenmiştir. İnsan, düzeltmekle yükümlendirilmiştir. Yine kutsal kitaplara göre, kötülük, bozulmayı arzular. Bozulma için uğraşır. İnsan, bozulanı düzeltecektir. Ve mümkünse, onu orijinal durumuna geri döndürecektir. Neyi mi? Her şeyi. Doğayı, genetiği bozulan tohumu, gittikçe bozulan iklimi, zehirlenen toprağı, kirlenen atmosferi. Bozulan düzeni, haksızlığı, zulmü. Dayak yiyen hayvanı, sömürülen çocuğu. Her nerede özden sapma varsa, fabrika ayarları değişmeye başlamışsa, insan orada olmalıdır. Müdahale etmelidir. Zira yaratıcısı tarafından da insana verilen ödev, budur.
Ama hepsi bir yana, insan önce kendisini ıslah etmek zorundadır. Kendi yüreğini, kendi niyetini, kendi gidişatını, kendi işlerini. Bu kapasite, insana verilmiştir. Özüne yerleştirilmiştir. İnsanlar olarak her birimiz o yetimizi kullanmaya başladığımızda, Dünya da yaşanılır bir gezegen olacaktır. 

 

Kaynakça

FOTOĞRAF: DEVRİM AKALIN

01-03-2024
Devrim Akalın

Devrim Akalın

Doktor

Soğuk bir kış sabahı, Silifke’de, anneannemlerin Rumlardan kalma, eski evlerinin alt katındaki büyük odada dünyaya gelmişim. Yaşamımın ilk beş yılı, Tarsus’ta, sabahtan akşama kadar mahallemizin çocuklarıyla sokakta oynayarak geçti. Ardından Ankara’ya taşınma, ilkokul yılları...Ortaokul ve liseyi TED Ankara Koleji’nde okudum. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Göğüs hastalıkları ve tüberküloz uzmanıyım.

Sanatın her dalı ilgimi çekiyor. İyi sanat eserleri hep etkilemiştir beni. Sanatla haşır neşir olan insanın, gönül telinin daha çok titreştiğini, kendi gönül sazını giderek daha iyi çalmaya başladığını düşünüyorum.

İyilik ve nezaketin altın değerlerimiz olduğu, bu değerleri yitirmememiz gerektiği inancındayım. Sanat, bu değerlerle yoğrularak sofraya getirildiğinde, sanatçının kendince bir misyonu da tamamlamış olabileceği görüşündeyim.

Mythos yayınlarından çıkmış bir romanım var: HÂLÂ SEVENLER KULÜBÜ

MELANKOLİYE TUTULMAK adlı öykü kitabım da yolda, geliyor.⭐

saintdevrim@gmail.com

Devrim Akalın