Koşullu Öğretilmiş Zaman

Koşullu Öğretilmiş Zaman

A+ A-

Günümüzde yaşanan tüm sorunların, tüm çıkmazların temelinde "sevgisizlik"  olduğunu düşünüyorum. Sevgi benim için her şeyi dönüştürebilen yegâne şeydi, kalbim kaskatı olup, tepkisizleşinceye kadar.  Oysa dönüp dolaşıp yine o şifaya sığınıyor insan, onunla iyileşiyor. Sevgi, tıpkı zifiri karanlık bir hücreye ışık tutmak gibi. İnsan aydınlanmadan yönünü görebilir mi? Yönünü göremezse çarelerini nasıl arayacak? Büyük eksiklik sevgi dedim de peki sevmek nedir, ne kadar doğru biliyoruz sevgiyi? Yanlış sevilen çocuklar olarak, sevgi olmayan birçok şeye sevgi diyerek büyüdük biz. Birey olarak, kendini sevmenin, sevilmek için bir şey yapmanın gerekmediğinin ne kadar farkındayız? Her şeye rağmen salt biz olduğumuz için sevileceğimizi öğrendik mi mesela koşulsuz ve kendiliğinden? Kendini koşulsuza sevmeyi öğrenememiş bir insan başkasını nasıl sever? Ya da bu şekilde bir sevgi olur mu? İhtiyaç duymanın, sığınmanın, alışkanlığın, yalnızlıklarımızdan kaçışların adına "sevgi" deyip duruyoruz. Kimimizin farkında ama kabullenmiş kimiz kendine sormaya bile korkar halde. Bağlı ile bağımlı olmak arasındaki sığ denizde boğuyoruz birbirimizi.

Manipüle ediyoruz oysa manipülenin olduğu yerde sevgi yoktur! Baskılamadan, zorlamadan, manipüle etmeden sevmek gerçek bir sevgiydi unuttuk. Şimdilerde ise sevgi için bir ıkınma hali, kendiliğindenliğin yitimi mevcut yalan mı? Öylesine sıkıca kavramışız ki birbirimizi nefes aldırmıyoruz. Beni sevecek mi anksiyeteleri ile dolan bir sürü zindan. Kendimi sevmeyi yeterince öğrenecek miyim demek olayı çözüyor aslında da kimse orada değil. Çünkü zor iş tabii!  Bizi yetiştirenler, bilmedikleri için bize de öğretemediler ama bizler yetişkiniz, öğrenmek bizim sorumluluğumuz. Bir kitapta okumuştum diyordu ki “ Eğer evinizde yiyecek bir sürü yiyeceğiniz ve en leziz pizza varken, kapı çaldığında gelen kişi, size pizzayı vermek için koşullar sunuyorsa teşekkür ederim deyip kapıyı kapatmaz mısınız? Evet, çünkü zaten eviniz pizza ile dolup taşmış, ona ihtiyacınız yoktur. İşte sevgi de böyledir, sizde yeterince varsa kimsenin koşullu sevgisine evet demezsiniz”

Sevgi ile ilişki kurmak, yerini hayatta kalma içgüdüsüyle, zorunlulukla, fayda temelli şirketlere dönüştürdükçe, özümüzde var olan sevgi ile bağımızı kaybettik. Bunun bambaşka adları olabilir ama sevgi asla.

Durumlar değişiyor, zaman geçiyor ve sevgimizin ilk günkü gibi kaldığını söylüyoruz. Zaten sevgi bile olamayan şey nasıl aynı kalsın ki? O olsa olsa tutku, arzu ve hazdır. En çok kendimize söylüyoruz bu yalanı. Bir zaman sonra, başka insanları merak eder ve ister de oluyoruz bazen. Biliyorum bu cümleleri duymak hiç hoşunuza gitmiyor ama gerçek.  Bir değişimin olmadığını söylemek arsız bir kibirden öte olamaz. Bir korkaklık bu sıcağına sığınılan. Sevgi olmadığını bildiğimiz, adına sevgi dediğimiz biricik oyunumuz.  İçimize dürüst bir itirafta bulunup, artık sıcacık bir sevgiden öte, çıkar ve konfor verici bir alışkanlığın kucağında olduğumuzu söylesek ya yüreklice.

 

 


Kaynakça

https://www.pexels.com/tr-tr/arama/sevgi/

03-01-2024
Burcu Özcan

Burcu Özcan

Tiyatro Sanatçısı

1985 Ankara doğumlu. 2009 yılında Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı-  Sahne Sanatları-Oyunculuk bölümünden mezun olmuştur. İlerleyen yıllarda Devlet Tiyatrolarında, farklı illerde yer alan şehir tiyatrolarında ve özel tiyatrolarda görev almıştır. Aynı zamanda çizgi film, dizi ve reklam seslendirmesi yapmıştır. Çeşitli özel kuruluşlarda eğitmenlik, sanat koordinatörlüğü ve bölüm başkanlığı gibi görevler almıştır. Çankaya Sahne oyuncuları arasında yer almakta ve eğitmenliğe devam etmektedir. Aynı zamanda Bahçeşehir Üniversite’sinde Öğretim Teknolojileri üzerine yüksek lisans yapmaktadır.

brccozcan@gmail.com

@brc0zcn

burcu0zcan