TARIM MI SANAYİ Mİ

TARIM MI SANAYİ Mİ

A+ A-

Yıl 1845, yer İrlanda.

Ülkede yetiştirilen ana tarım ürünü patates.

Gerek halkın gerekse hayvanların temel besin kaynağı olan patatesler 1845 yılında bir mantar hastalığı nedeniyle tarlalarda çürümeye başlar. Hastalık kısa süre içinde ülkedeki tüm tarlalara yayılır. Sadece tarlalardaki ürünlere değil ambarlardaki hasat edilmiş patateslere de mantar bulaşır ve ülkenin şimdiye kadar yaşadığı en büyük felaket başlar.

1847 yılında hiç ürün elde edilemez. Kontrolündeki ülkeyi tabiri caizse iyice “terbiye etmek” isteyen İngiltere adayı kuşatır ve dış yardım ulaşmasını da engeller.

İrlanda tarihinde “Büyük Kıtlık” olarak adlandırılan kitlesel açlık ve buna bağlı hastalık ve göç dönemi tam yedi yıl sürer.

Bir milyondan fazla kişi yetersiz beslenme ve benzeri nedenlerden dolayı ölür. Yaklaşık iki milyon kişi başka ülkelere göç eder. Nüfus 8,4 milyondan 6,6 milyona düşer.

Ülkede etnik çatışmalar başlar. Bağımsızlık yanı sıra İngiltere’ye bağlanma talepleri gündeme gelir.

Patates üretiminde yaşanan sorunla başlayan bu yedi yıllık dönem bir ulusun tarihinde yaşadığı en büyük kaos olarak tarihteki yerini alır.

                    

Bu anıt halen ülkenin başkenti Dublin’de yer almakta olup “Büyük Kıtlık” da hayatını kaybedenlerin anısına yapılmıştır.

Günümüze gelirsek…

Sebep kimi zaman bir hastalık, kimi zaman bu yıl Trakya’da ayçiçeklerini istila eden tırtıllar gibi zararlılar, kimi zaman savaşlar, göçler, kimi zaman küresel ekonomik krizler ve artık hayatımızın bir parçası olan küresel ısınmanın sonuçları… ancak sonuç aynı; stratejik tarımsal ürünlerde kendi kendinize yeterli değilseniz büyük risk altındasınız… Kıtlık, açlık, hatta bağımsızlığınızı kaybetme riski.

Bu gerçekler altında yıl 2022, yer Türkiye.

Uluslararası raporlara göre iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan küresel ısınmanın dünya üzerinde en etkili olacağı bölgelerden biri de Türkiye.

Ekilebilir arazilerimizin toplamı 24 milyon hektar. Günümüzde bunların ancak 6,7 milyon hektarında sulu tarım yapılabiliyor. Bu alanlarda da suyu “yönetmek” yerine kontrolsüzce “kullanıyoruz”. Mevcut su kaynaklarımızı bilinçli kullanabilsek aynı miktar su ile iki misli alanda sulu tarım yapma ve birim alandan elde edilen verimi dört, beş kat kadar artırma olanağımız var.

Bu yıl Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş nedeniyle gıda üretiminde kullanılan buğday, mısır, ayçiçeği gibi ürünlere erişimde dünya genelinde yaşanan büyük zorluklardan ülkemiz de etkilendi. Diğer birçok etkenle birlikte sonuç olarak gıda ürünlerinde yıllık TÜFE artışı Temmuz 2022 itibariyle TÜİK’e göre %94, TÜRK-İŞ ‘e göre %128,4 oldu ve Türkiye G20 ülkeleri içinde gıda enflasyonunda ilk sırada yer aldı.

Pazar ve marketlerdeki yüksek sebze ve meyve fiyatları ile tüketici satın almada zorlanıyor, üreten çiftçi ise para kazanamıyor, para kazanamayınca ekmiyor, tarlasını satıp kentlere göç ediyor, tarımsal üretim yapı değiştiriyor, kırsal boşalıyor, yeni sosyal sorunlar ortaya çıkıyor.

Ve son olarak gündeme gelen, üst düzey bir bürokratın “Tarım tarım diye bağırıyoruz çağırıyoruz da sonunda bize getirdiği para 50 milyar dolar, sanayinin getirdiği para şu anda 300 milyar dolar” demeci.

Peki sanayide durumumuz tarımdan farklı mı? Hiç detaya girmeye gerek yok, yanıtı aynı bürokratın demecinde bulabiliriz. “Türkiye 280 bin hektar sanayi alanıyla, 8 bin 500 dolar gayri safi milli hasıla üretiyor. Yani fakir bir ülke. Oysa İtalya’nın 650 bin hektarda 31 bin dolar, Fransa’nın 922 bin hektarda 39 bin dolar, Almanya’nın 1,5 milyon hektarda 46 bin dolar gayri safi milli hasılası var. Eğri belli, bu eğriyi düzeltmek lazım”.

Yıl 2022, yer Türkiye.

Bütüncül kalkınma politikalarını hayata geçirmek yerine hala sanayi mi, tarım mı kararsızlığı / plansızlığı içindeyiz. Naif naif sormadan edemiyor insan, iki alanda da (elbette diğer birçok alanda da) güçlü yönlerimizi ve fırsatları da değerlendirerek kapasitemizi neden kullanmayalım? Yüksek teknoloji kullanımı ve katma değeri yüksek ürünler üretmek tarımda mümkün değil mi? Dünyada bunun onlarca, yüzlerce örneği yok mu? Konya büyüklüğündeki Hollanda’nın tarımsal ürünler ihracatı Türkiye’nin yaklaşık altı katı değil mi?

Ne tarımdaki ne sanayideki verim düşüklüğü, dışa bağımlılık ve yüksek teknolojili ürünler üretimindeki yetersizliğimiz birbirinin sebebi ya da sonucu değil.  Nedenler de çözüm yolları da belli. Özetle önce “plan” sonra “pilav”, tersi olmuyor işte.

Son olarak; hala tarım mı, sanayi mi tartışması yapanların Büyük Kıtlık Anıtı’ndaki insanların bir deri bir kemik hallerine ve gözlerindeki çaresizliğe bakmalarını öneririm.

               


Kaynakça

- https://iyikigormusum.com/irlanda-patates-kitligi

10-08-2022
Nuri Göktepe

Nuri Göktepe

Tarım

Ankara doğumlu olup üç yaşımdan itibaren İzmir’de yaşamaktayım. Ortaokul ve Lise’yi Bornova Anadolu Lisesi’nde tamamladıktan sonra ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun oldum.

Çalışma hayatıma başta tarımsal sulama olmak üzere çeşitli amaçlara yönelik basınçlı plastik boru üretimi konusunda yurt çapında faaliyet gösteren aile şirketimizde başladım. Daha sonra iş yaşamımı kurucuları arasında olduğum damla sulama boru ve parçaları üretimi ile sulama projeleri tasarımı ve uygulaması konusunda uzmanlaşan şirketimde sürdürdüm. Tarım, sulama, gıda, kırsal kalkınma konularında çalışmalar yapan STK lara üyeliklerim yanı sıra 2018 yılından bu yana kurucuları arasında bulunduğum Basınçlı Sulama Sanayicileri Derneği Genel Sekreterliği görevini sürdürmekteyim.

Otuz yılı aşkın birikimlerime dayalı düşüncelerimi sizlerle paylaşabilmek adına buradayım.

Umarım birlikte düşünür, birlikte üretiriz..

ngoktepe@gmail.com