Çok geç olmak üzere...

Çok geç olmak üzere...

A+ A-

İki yıl önce yazdığım “Yepyeni Normalimiz: Kuraklık ...!” başlıklı yazımda ülke genelinde yaşanan Meteorolojik Kuraklık (belli bir dönem içinde ortalama yağış miktarında meydana gelen azalma) ve alınması gereken önlemler konusuna değinmiştim. O dönemki meteorolojik kuraklık maalesef bu sonbahar kış döneminde ülkemizin kimi bölgelerinde Tarımsal Kuraklığa (bitkinin büyüyüp gelişmesi için kök bölgesinde yeterli miktarda su bulunmaması) kimi bölgelerinde de uzun süreli yağış eksikliği sonunda yerüstü ve yeraltı su kaynaklarındaki azalma ve eksiklikler olarak tanımlanan Hidrolojik Kuraklığa dönüşmüştür.

Meteoroloji Genel Müdürlüğünce hazırlanan Ekim 2022-Aralık 2022 dönemi kuraklık haritasında ülkenin büyük bölümünde yaşandığı görülen şiddetli kuraklık ACİL DURUM olarak tanımlanmaktadır. Ülke genelindeki yağış miktarı son üç ayda %68, Aralık ayında da % 54 azalmıştır.   

      

Bu durum sürpriz mi? Bence hayır…

Uzmanlar, kontrolsüz sanayileşmeye bağlı olarak artan sera gazı emisyonları ile birlikte yaşanmaya başlanan iklim değişikliğinin sonuçlarından biri olan kuraklık ve aşırı yağış riski hakkında yıllardır uyarılarda bulunuyor. Riski yönetebilmek adına 1979 yılında ilk kez toplanan Dünya İklim Konferansı’nda iklim değişikliği küresel sorun olarak tanındı. Küresel ölçekte iklim değişikliği ile mücadele etmek amacıyla 1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) kuruldu. 1997 yılında ilk sera gazı azaltma hedeflerini içeren Kyoto Protokolü kabul edildi. Kyoto Protokolünün sona ermesi üzerine 2015 yılında aynı amaca yönelik Türkiye’nin de içinde bulunduğu 175 ülke tarafından Paris Anlaşması imzalandı. Ve tüm bu süreç boyunca yağış rejimlerinde yaşanacak dengesizliklerin en temel insan ihtiyacı olan gıda güvenliğini de tehdit ettiği dile getirildi. Son olarak da üç sene önce yaşadığımız pandemi, toprak ve su başta olmak üzere doğal kaynakların korunması ve buna bağlı olarak erişilebilir gıdanın önemini bir kez daha yüzümüze çarptı.

Peki ders aldık mı? Gerekli önlemler alınıyor mu? Yapılması gerekenler yapılıyor mu?

Kuraklık denince doğal olarak aklımıza ilk gelen konu su, su kaynaklarımızın durumu ve su tüketimi. Ülkemizdeki durumu biraz rakamlarla incelemeye çalışalım;

    -Yıllık kullanılabilir su miktarımız 112 milyar m3. Bunun 57 milyar m3’ünü kullanabiliyoruz.

    -Bir yılda kullandığımız suyun yaklaşık %75’i tarımsal sulama, kalanı evsel ve sanayi amaçlı kullanılıyor.

    -Tarımsal sulama amacıyla bir yılda kullanılan 44 milyar m3 suyun yaklaşık 20 milyar m3’ü (10 Yusufeli Barajı) eski sulama altyapıları ve tarla içinde yapılan sulamanın %65’ini oluşturan vahşi sulama yöntemi nedeniyle israf  ediliyor.

   - Yine vahşi sulama ile yılda yaklaşık 7 milyar KWh (1 Atatürk barajı) enerji israf ediliyor.

   - İklim değişikliği, nüfus artışı ve sanayileşmeyle su ihtiyacımız her geçen artarken yağış miktarı ve akarsularımızın debisi azalıyor, dereler ve göller kirleniyor, kuruyor özetle su kaynaklarımız hem azalıyor hem de niteliği bozuluyor.

   - 2020 yılında 1.346 m3 olan kişi başına düşen yıllık su miktarının 2030 yılında 1.000 m3’ün altına düşmesi ve Türkiye’nin su fakiri olarak kabul edilen ülkeler arasına girmesi beklenmekte.

    - YAS olarak bilinen yer altı suları ile yapılan sulamalarda kullanılan 100 kuyunun 70 tanesi ruhsatsız, halk diliyle kaçak.

    - Basınçlı sulama sistemlerinin kullanıldığı alanların yarısında “planlama, yönetim, izleme” eksiklikleri nedeniyle gereğinden fazla su kullanmaya devam ediliyor.

     - Göçmenler ve turistler dahil yaklaşık 115 milyonu doyurma ihtiyacımız var, ancak kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde birim alandan elde edilen verimde önemli kayıplar söz konusu.

    - Son 20 yıl içinde ekilebilir arazi toplamımız 26 milyon hektardan 23,6 milyon hektara geriledi.

     - 2019-2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planındaki “sulamaya açılacak alanlar” ve “tarla içinde basınçlı sulamaya geçilecek alanlar” konusundaki hedeflere maalesef ulaşılamadı.

     - Hem verim hem de buna bağlı olarak gelir artışı sağlayan “sulu tarıma” açılmayı bekleyen en az 2 milyon hektar arazimiz var. Yine en az 1 milyon hektar arazideki sulama altyapısının yenileme projeleri hazırlanmış olup uygulanmayı bekliyor. Mevcut sulamaya açılmış alanlarda %50 ye varan su ve %20-25 e varan enerji tasarrufu sağlayan modern basınçlı sulama sistemleri kullanımının %30-35 den  %60-65 e çıkarılabilmesi için yaklaşık 2 milyon hektarda da çiftçilerin bu sistemlere yatırım yaparak vahşi sulamadan damla, yağmurlama, pivot ve tamburlu sulama sistemleri gibi basınçlı sulama sistemlerine geçmesi gerekli. Tüm bu yatırımların tutarı da bugünkü döviz kurları ile yaklaşık 550 milyar TL.

    - T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan yıllık yatırım planları incelendiğinde son on yıl içinde sulama yatırımların (suyu rezervuarlardan tarlaya kadar ileten altyapı yatırımları olup tarla içi basınçlı sulama sistemleri hariçtir) merkezi yönetim yatırım bütçesi içindeki paylarının aşağıdaki gibi olduğu görülmekte.

                 

    - Görüleceği üzere sulama yatırımlarının yatırım bütçesi içinde payı hayati öneme sahip olmalarına rağmen umulanın aksine azalmaktadır. Sulama yatırımlarının merkezi yönetim yatırım bütçesi içindeki payı 2014 yılında %9,24 olarak gerçekleşirken, 15 Ocak 2023 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2023 yatırım bütçesinde %5,23’e düşerek sadece 23.748.775.000 TL olmuştur. Tarla içi basınçlı sulama sistemlerinin kurulumu için ayrılacak hibe ve destek tutarıyla birlikte toplam kaynağın 25 milyar TL civarında olacağı kabul edilebilir. Aynı  oranda ayrılacak kaynakla yukarıda belirtilen sulama yatırımları ancak 22 yılda tamamlanabilecektir.

   - Mali kaynağın yetersizliğinin yanı sıra, toprak ve su kaynaklarının korunamaması ve verimli  yönetilememesindeki temel neden istikrarlı ve bütünleşik bir tarım politikamız olmaması, mevcut organizasyon ve mevzuattaki yetersizlikler, kurumlar arası koordinasyon eksiklikleridir. İlginç olan bu  konuda çiftçi örgütlerinin, ilgili STK ların, akademisyenlerin ve kamu kurumlarının hemen hemen aynı görüşte olmasına rağmen sorunların çözümüne yönelik gelişme sağlanamamasıdır.

Mevcut durum ile ilgili daha birçok detay sıralanabilir, ancak özet olarak ifade etmek gerekirse bugün toprak ve suyu “yönetemiyoruz”. Yapılması gerekenler belli olmasına rağmen yapılamıyor. Bu durumda da kuraklıkla mücadele etmemiz ve başta gıdaya erişilebilirliğin güçleşmesi gibi olumsuz sonuçlarını önlememiz maalesef mümkün değil.

Tespitlerde bulunduğum her yazımın sonunda sorunların çözümüne, mevcut durumun iyileştirilmesine yönelik önerilerde bulunmaya çalışırım, bu sefer tek bir önerim olacak.

Başarılı olmayan yapılarda, yöntemlerde ısrar etmeden; kamu kurumları, akademisyenler, çiftçi örgütleri ve STK lardan, toprak ve sulama uzmanlarıyla birlikte planlama ve sistem geliştirme uzmanlarının yer alacağı bakanlıklar üstü bir Tarım Bilim Kurulu kurulmalı ve bu kurulca siyasi düşünce ve kaygılardan uzak, bütünleşik bir anlayışla uzun vadeli, istikrarlı tarım politikaları geliştirmeli, toprak ve su kaynaklarının yönetimi baştan sona yeniden planlanmalı ve idare bu doğrultuda yeniden yapılandırılmalıdır. Önerimin pek bizim kültürümüze, yapımıza uygun olmadığının ve uygulanabilirliğinin zorluğunun farkındayım ancak bir paradigma değişimi yaşanmadan çözüm geliştirilemediği ortadadır.

Umarım artık karar vericilerde de ‘’toprak ve su yönetimi”nin bir beka meselesi olduğu farkındalığı oluşur ve yatırım tercihleri/öncelikleri ona göre belirlenir. Aksi halde birkaç yıl sonra bu konudaki yazılara “Artık çok geç...” başlığı atılacaktır.

 

25-01-2023
Nuri Göktepe

Nuri Göktepe

Tarım

Ankara doğumlu olup üç yaşımdan itibaren İzmir’de yaşamaktayım. Ortaokul ve Lise’yi Bornova Anadolu Lisesi’nde tamamladıktan sonra ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun oldum.

Çalışma hayatıma başta tarımsal sulama olmak üzere çeşitli amaçlara yönelik basınçlı plastik boru üretimi konusunda yurt çapında faaliyet gösteren aile şirketimizde başladım. Daha sonra iş yaşamımı kurucuları arasında olduğum damla sulama boru ve parçaları üretimi ile sulama projeleri tasarımı ve uygulaması konusunda uzmanlaşan şirketimde sürdürdüm. Tarım, sulama, gıda, kırsal kalkınma konularında çalışmalar yapan STK lara üyeliklerim yanı sıra 2018 yılından bu yana kurucuları arasında bulunduğum Basınçlı Sulama Sanayicileri Derneği Genel Sekreterliği görevini sürdürmekteyim.

Otuz yılı aşkın birikimlerime dayalı düşüncelerimi sizlerle paylaşabilmek adına buradayım.

Umarım birlikte düşünür, birlikte üretiriz..

ngoktepe@gmail.com