Suya Paha Biçmek

Suya Paha Biçmek

A+ A-

“Paha” Türkçemize Fars dilinden gelmiştir. TDK’ ya göre “değer, fiyat, eder” anlamı taşımaktadır.

“Paha Biçmek” de “değerini tahmin etmek, değerini ya da fiyatını belirlemek” manasında kullanılan bir terimdir.

22 Mart tarihi, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen karar gereğince her yıl “Dünya Su Günü” olarak kutlanmaktadır. Her yıl farklı tema ile yapılan etkinliklerin amacı, yaşamın olmazsa olmazı olan su kaynaklarının korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması ve suyun her geçen gün artan önemi konusunda farkındalık yaratmaktır.

Dünya Su Günü bu sene tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de “Suyun Değeri” ya da benim tercih ettiğim ifadeyle “Suya Paha Biçmek” temasıyla kutlanıyor.

           

Peki, Suya paha biçmek mümkün mü?

Dünya üzerindeki suyun sadece %2,5 u tatlı su kaynaklarından oluşmaktadır. Bu miktarın da üçte ikisinden fazlası buzullar ve buz tabakalarında donmuş haldedir.

Suyun değeri fiyatından çok daha fazlasıdır. Su; evlerimiz, kültürümüz, sağlığımız, eğitimimiz, ekonomimiz, gıda güvenliğimiz, doğal çevremizin bütünlüğü, kısacası yaşamın her noktasında muazzam ve karmaşık bir değere sahiptir. Bu değerlerden herhangi birini göz ardı edersek, bu sınırlı, yeri doldurulamaz kaynağı yönetemez ve yaşamımızı riske atarız.

2000’li yılların başından itibaren bir yandan küresel ısınma, bir yandan dünya nüfusundaki hızlı artış ve gelişen endüstri ile artan su ihtiyacı, diğer yandan ekosistemi gözetmeden sürdürülen faaliyetler sonucunda günümüzde bu risk ile hiç olmadığı kadar karşı karşıyayız.

Birleşmiş milletlere göre bugün dünya nüfusunun ancak;                                                                                     -       % 45’i güvenli bir şekilde yönetilen temizlik hizmetinden faydalanabiliyor,                                                     -       % 60’ı temel hijyen gereksinimi olarak ellerini yıkayabilme imkanına sahip,                                                     -       % 71’i güvenilir içme suyu kullanabiliyor.

Başka bir açıdan baktığımızda yine BM’ye göre dünya üzerindeki 2,2 milyar insan temiz suya erişemiyor.

       

Şimdi gelin ülkemizdeki tabloya bir göz atalım.

Tablonun varlıklar, kaynaklar tarafına baktığımızda Türkiye’nin su fakiri bir ülke olma yolunda ilerlemekte olduğunu görmekteyiz.

Ülkeler, kişi başına düşen su miktarı ölçütü üzerinden “su zengini” veya “su fakiri” olarak nitelendiriliyor. Kişi başına düşen yıllık su miktarı 8.000 m3 ve üzeri olan ülkeler “su zengini”, 2000 m3 den az olan ülkeler “su kıtlığı yaşayan ülkeler”, kişi başına düşen yıllık su miktarı 1000 m3 den az olan ülkeler ise  “su fakiri ülkeler” olarak kabul edilmektedir. DSİ verilerine göre Türkiye’de kullanılabilir yerüstü ve yeraltı toplam tatlı su rezervi 112 milyar m3 dür. Ülkemizde 2020 yılında kişi başına düşen su miktarı 1.339 m3 olup, artmakta olan nüfus ve sabit -hatta kirletildiği ve aşırı kullanıldığı için maalesef azalan- su kaynaklarımız dikkate alındığında on yıl sonra su fakiri ülkeler arasına girmemiz beklenmektedir.

Tablonun diğer tarafına yani tüketime baktığımızda ülkemizde en fazla suyun tarımda sulama amacıyla kullanıldığı görülmektedir. Yıllık tükettiğimiz 57 milyar m3 suyun 44 milyar m3’ü (toplam tüketimimizin %77 si) sulama için kullanılmakta, kalan miktar sırasıyla endüstriyel amaçlı ve içme suyu olarak tüketilmektedir.

Görüldüğü üzere tablo pek iç açıcı değil… Peki bu gerçekler ışığında hayati bir değere sahip olan suyu korumak ve bizden sonraki kuşakların da güvenle kullanabilmesini sağlamak için ne yapmalıyız? Ya da neyi farklı yapmalıyız? 

 

Öncelikle ifade etmek gerekir ki son yirmi - yirmi beş yıl içinde dünyada hemen hemen tüm iş modelleri değişti. Endüstrilerin yapıları, meslekler, iklim, her şey değişti.. Disiplinler arası bütünleşme arttı… Sanırım biz ülke olarak bu değişim ve dönüşüme aynı hızla uyum gösteremedik... Temel sorunumuz bu.

Suyu en çok kullandığımız alan olan Tarım’ın bugün sadece bir bakanlığın yetki alanına girecek bir sistem olmaktan çıktığını, bunun geçmişte kaldığını düşünüyorum. Aynı eskiden köylünün geçim kaynağı olarak görülen Tarım’ın bugün bir iktisadi faaliyet olarak kabul edilmesi gereği gibi. Günümüzde Tarım, Sanayi, Çevre ve Şehircilik ve Enerji gibi farklı konularındaki birçok faaliyet iç içe geçmiştir.

Sulama’da %70 oranında kullandığımız “Vahşi Sulama” yöntemi ile yılda yaklaşık 18 milyar m3 suyu israf ederken, su kıtlığı nedeniyle tarımsal üretim ve gıda güvenliğimiz tehlikeye girmektedir. Bu arada milyarlarca lira harcayarak yeni su rezervuarları inşa ediyoruz… Yine Vahşi Sulama nedeniyle sadece GAP bölgesindeki dokuz ilde tarımsal sulama için kullanılan elektrik enerjisi miktarı Atatürk barajının bir yıllık elektrik üretiminin %35-40 ını buluyor… TUİK istatiklerine göre Türkiye’de 2018 yılındaki sera gazı emisyonunun %12,5’u tarımsal faaliyetler sonucunda oluşmuştur… Halen ülkemizde kullanımı %30’u geçmeyen basınçlı sulama sistemlerinin iki katına çıkarılması halinde doğrudan ve dolaylı olmak üzere yılda toplam 7 milyar KWh enerji tasarrufu sağlayarak 111.600.000 ağacın bir yılda soğurduğu CO2 salınımını (2.429.000 ton CO2/kWh) bertaraf etmek mümkündür… Diğer yandan Türkiye’de sulanmayı bekleyen yaklaşık iki milyon ha. tarım arazisinde yapılacak sulu tarımla iki milyon kişiye istihdam yaratma olanağı vardır…

Görüleceği üzere günümüzde tarım çok boyutlu ve stratejik bir sektöre dönüşmüştür.  Sulama ve diğer tarımsal faaliyetlerinin birçok farklı disiplinle bütünleşik bir yapıda ve ortak ilkeler doğrultusunda yürütülmesi, su kaynaklarımızın korunması kadar sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam için de hayati önem taşımaktadır. Bu çerçevede sulama sistemlerinin dönüştürülmesi ile milyarlarca m3 su tasarrufu sağlanabilmesi, henüz sulu tarım yapılamayan tarım arazilerin de hızla suya kavuşturulabilmesi için;

-         İklimle, doğayla, hayvanla, insanla, bitkiyle böcekle, suyla, toprakla, havayla, ormanla, dağla, denizle, kısacası tüm ekosistem ile dost ve doğanın bize sunduğu kaynaklardan fazlasını tüketmeyecek bir üretim, tüketim ve yaşam modeli karar vericilerce esas kabul edilmeli, yasalaştırılmalı ve hatta bu konuda anayasaya bir madde eklenmelidir.

-         Barajlar, göletler vb. yeni su rezervuarlarının inşası yerine, suyu çok daha kontrollü ve tasarruflu kullanacak modern basınçlı sulama sistemleri ülke çapında hızla yaygınlaştırılmalıdır. Bu amaçla; “Tarımsal Sulama Sistemlerinin Dönüştürülmesi” konusu ülkemizde öncelikli gündem maddesi olarak kabul edilmeli ve bu konuda gerekli siyasi irade ortaya koyulmalıdır.

-         Sektörünün tüm paydaşlarının ve yukarıda bahsi geçen sektörlerden de gerek üretim gerekse işletme, gerekse planlama ve sistem geliştirme alanlarında başarı öyküsüne sahip, konularında uzman kişilerin yer alacağı doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı bir Üst Kurul kurulmalıdır.

-         Kurul;  su ve sulama ile ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, STK ların, özel sektörün, birlik ve kooperatiflerin, diğer paydaşların mevcut rollerini, yapılarını, bütçelerini gözden geçirmeli ve sonuç olarak etkin bir sulama yönetimi için yeni bir yapılanma ve iş planı oluşturmalıdır. Plan, Cumhurbaşkanlığının onayıyla hayata geçirilmelidir.

Sulama yönetiminde günümüz koşullarına, gerçeklerine uygun yeniden yapılanma ve koordinasyon sağlanmadan ve gerekli bütçe ayrılmadan “Su Fakiri” ülke olmaktan kurtulmamız mümkün değildir.

Ayrıca çiftçiye güncel koşullara uygun; ekolojik tarım, yeni teknolojiler ve akıllı tarım uygulamaları, pazarlama, marka oluşturma, finansal okuryazarlık, işletme yönetimi, kooperatifçilik vb. konularda eğitim verilmeden, uygun finans kaynaklarına erişimi sağlanmadan, ilgili tüm kurumlarla koordinasyon içinde havza bazlı üretim planlaması yapılmadan, kooperatifçilik yaygınlaştırılmadan özetle tarımsal üretim modeli değiştirilmeden çiftçinin suyu da, toprağı da doğru kullanarak artı değer yaratacak bir üretim yapabilmesi mümkün olmayacaktır. Sulamada ve tarımsal üretim modelinde gerekli dönüşüm sağlanmadıkça da köylerin boşalması, şehirlere göçün sürmesi, büyükşehirlerde işsizlik, altyapı, konut, sağlık, ve trafik başta olmak üzere her konuda yaşanan kaosun artması, gıda fiyatlarının yükselmesi kaçınılmazdır.

Yaşamakta olduğumuz pandemi ile mücadele kapsamında açıklanan destek paketlerinin toplamı yüz milyar TL yi aşmıştır. Sadece yıllık aşı bütçesinin (belki de her yıl aşı olacağız) on milyar TL nin üzerinde olduğu hesaplanmaktadır. Öte yandan uzmanlar, ülkemizde tükettiğimiz suyun %77 sini kullandığımız sulamada, % 50 su tasarrufu sağlayacak modern basınçlı sulama sistemlerinin kullanılması ve kayıp kaçakların önlenmesiyle birlikte yıllık 38 milyar m3’e varan su tasarrufu sağlanabileceğini ifade etmektedirler. Ancak modern basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaşması için 2019 yılında devlet desteği sadece iki yüz elli-üç yüz milyon TL kadar olmuştur. 2020 yılında hiç destek verilmemiş, bu yıl destek uygulaması tekrar yürürlüğe koyulmuştur

Türkiye’nin sulama, dolayısıyla su sorununun çözüme kavuşturulabilmesi için; Tarım’ın ve tarımsal sulamanın öncelikli sektör olarak kabul edilmesi (GÜÇLÜ SİYASİ İRADE),  ilgili kurumların yeniden yapılandırılarak koordinasyonlarının sağlanması (GÜÇLÜ KOORDİNASYON) ve sulama sistemlerinin dönüştürülmesi için gerekli bütçenin ayrılması (HEDEFE UYGUN BÜTÇE) yeterlidir.

Son söz olarak; tarlalara, fabrikalara, evlerimize suyun ulaşmasında emeği olan ve suyu değerini bilerek tüketen herkesin Dünya Su Günü kutlu olsun. Su gibi aziz olun…

 

 

 

 


Kaynakça

https://www.sdg6data.org/#Search_country

https://www.greenfacts.org/tr/water-resources/water-resources-foldout-tr.pdf

https://www.un.org/en/observances/water-day

https://cdniys.tarimorman.gov.tr/api/File/GetFile/425/KonuIcerik/759/1107/DosyaGaleri/DS%C4%B0%202020-yili-faaliyet-raporu.pdf

https://www.ntv.com.tr/turkiye/tarimsal-sulama-sisteminin-degismesiyle-38-milyar-metrekup-tasarruf-edilebilir,nk12-uOoikeMob8fPKbNOw

https://tuikweb.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33624

https://basusad.org.tr/

https://www.pexels.com/tr-tr/

 

19-03-2021
Nuri Göktepe

Nuri Göktepe

Tarım

Ankara doğumlu olup üç yaşımdan itibaren İzmir’de yaşamaktayım. Ortaokul ve Lise’yi Bornova Anadolu Lisesi’nde tamamladıktan sonra ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun oldum.

Çalışma hayatıma başta tarımsal sulama olmak üzere çeşitli amaçlara yönelik basınçlı plastik boru üretimi konusunda yurt çapında faaliyet gösteren aile şirketimizde başladım. Daha sonra iş yaşamımı kurucuları arasında olduğum damla sulama boru ve parçaları üretimi ile sulama projeleri tasarımı ve uygulaması konusunda uzmanlaşan şirketimde sürdürdüm. Tarım, sulama, gıda, kırsal kalkınma konularında çalışmalar yapan STK lara üyeliklerim yanı sıra 2018 yılından bu yana kurucuları arasında bulunduğum Basınçlı Sulama Sanayicileri Derneği Genel Sekreterliği görevini sürdürmekteyim.

Otuz yılı aşkın birikimlerime dayalı düşüncelerimi sizlerle paylaşabilmek adına buradayım.

Umarım birlikte düşünür, birlikte üretiriz..

ngoktepe@gmail.com