Sistem
Bir önceki yazımda ülke olarak karşı karşıya olduğumuz sorunlar hakkında “Neden?” sorusunu sormuş ve sonuçta hepsinin birbiriyle ilişkili olduğunu ve çözüm için “düzen değişikliği” gerektiğini dile getirmiştim.
Peki düzenden kastım nedir? Ve nasıl sağlanacak bu değişim?
Aslında yazının başlığını önce “Nasıl?” koydum ama, sonra daha uygun olacağını düşünerek “Sistem” olarak değiştirdim...
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “Sistem” kelimesi;
- - Düzen
- - Bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni
- - Yol, yöntem
olarak tanımlanmış.
Biraz daha detaylı bir tanımla Sistem; birbirleri ile ilişkili etkileşimli olarak bir bütün oluşturmak üzere, bir dizi kurala göre hareket eden öğeler/elemanlar topluluğu olarak tanımlanabilir.
Örneğin Güneş sistemi bir sistemdir. Dünyamız Güneş sisteminin bir alt sistemidir. Dünya da kendi içinde birçok alt sistemden oluşmaktadır. İnsan vücudu da bir sistemdir ve o da Sinir sistemi, Solumum sistemi, Dolaşım sistemi gibi birçok alt sistemden oluşmaktadır. Gerek bu alt sistemleri oluşturan öğeler (örneğin dolaşım sisteminde kalp, damarlar, kan, kanı oluşturan alyuvarlar, akyuvarlar gibi öğeler) gerekse birer öğe olarak düşünülecek alt sistemlerin kendileri, birbirleri ile ilişki ve etkileşim içinde, ayrı ayrı işlevleri yerine getirerek insan vücudu bütününü oluştururlar.
Ülkeler de bir sistem gibi görülebilir, sistem olarak değerlendirilebilir. Bir ülkenin “yönetim sistemi”, “eğitim sistemi”, “sağlık sistemi”, “ulaşım sistemi”, “mali sistemi”, “hukuk sistemi”, “kalkınma modeli/sistemi” de aslında birer alt sistemdir ve o ülke sistemini/bütününü oluştururlar. Bu alt sistemlerin her biri de kendi içinde daha küçük alt sistemleri ve öğeleri içerir. Kalkınma sisteminin Sanayi, Tarım, Enerji, Turizm, Çevre Yönetimi gibi alt sistemleri, bunların her birinin de kendi içinde politikalar, kanunlar, yönetmelikler vb. kural ve düzenlemelerden oluşan öğeleri içermesi gibi.
Sistemin üç özelliğine tekrar dikkatinizi çekmek isterim; “Bir bütün oluşturmak amacı”, “birden fazla öğeden oluşması” ve “öğelerin birbirleri ile ilişkisi, etkileşimi”.
Bu üç özelliğe dikkat etmeden yürütülen bir sistemin doğru çalışması ya da çalışmasında aksamalar olan bir sistemin bu özellikler dikkate alınmadan onarılması mümkün değildir.
İnsan vücudu örneğinde, bir hastanın dolaşım sistemindeki bir sorun vücudun bütünü (alt sistemler ve aralarındaki etkileşim) dikkate alınmadan tedavi edilmeye kalkılırsa dolaşım sistemindeki sorun giderilemeyeceği gibi zaman içinde diğer organlar ve sonuçta vücudun tamamı etkileyecektir.
Sadece faiz artırarak enflasyonun düşmesini beklemek, döviz kurunu kontrol altında tutabilmek için hazinenin döviz satması ve bankalar üzerinde baskı uygulaması, alım gücünü artırmak için asgari ücreti yükseltmek, ekonomik krizle mücadele adına KDV indirimleri, birkaç yılda bir uygulanan vergi ve varlık barışları, borç ertelemeleri, sanayide, tarımda, turizmde, kentte, köyde hemen her konuda havada uçuşan çeşitli yardımlar/destekler/teşvikler/primler, bu öğeler arasındaki ilişki ve etkileşim dikkate alınmadan, bir bütün oluşturmadan uygulanırsa hiçbir işe yaramamaktadır, yaramayacaktır.
Yazılarımın ana konusu tarım olmasına rağmen bu yazıda farklı bir noktaya geldiğimin farkındayım. Ancak eğer bir ülkeyi bir sistem olarak değerlendirirsek unutmayalım ki tarım o sistemin sadece bir alt sistemidir ve bir alt sistemin başarıyla çalışması için sistemin bütünü dikkate alınmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti sisteminin sorunları da ayrı ayrı ele alınarak çözülemez.
Örneğin tarım alt sisteminin bir öğesi olan tarımsal sulamaya bir göz atalım. Bu öğeyi incelediğimizde günlük kullandığımız suyun %75’inin sulama amacıyla tarımda kullanılmakta olduğu, bunun da yaklaşık yarısının yetersiz sulama altyapısı ve verimsiz sulama sistemi kullanımı nedeniyle israf edilmekte, boşa harcanmakta olduğu görülmektedir. Devlet, daha az su harcayan basınçlı modern sulama sistemlerinin kullanımını yaygınlaştırmak için yıllardır teşvikler, destekler vermekte, yeni alt yapı yatırımları yapmakta ancak bu yatırımlar, teşvik ve destekler sistem yaklaşımı içinde planlanmadığı yürütülmediği için hedeflere bir türlü ulaşılamamaktadır.
Tarım alt sisteminin temel öğelerinden biri olan çiftçiye 2022 yılında 29 milyar TL tarımsal destek sağlanmasına rağmen, içinde bulunduğu ekosistemi dikkate almayan sanayi ve enerji politikaları, tarımsal üretimin planlanması denetlenmesi ve izlenebilirliğindeki eksiklikler, plansız kentleşme ve imar uygulamaları, küresel ısınma gibi tarım alt sisteminin etkileşim içinde olduğu diğer alt sistemler ve öğeler arasındaki uyumsuz politikalar ve uygulamalar nedeniyle ekilen tarım alanları ve tarımsal üretim azalmakta, kırsal kalkınma bir türlü gerçekleştirilememekte, sonuç olarak tarımda hedeflere ulaşılamazken bu amaçla ayrılan kaynak da israf edilmiş olmakta ve gerek tarım alt sisteminde gerek ülke sisteminde mevcut sorunlara bir önceki yazımda örneklediğim yenileri eklenmektedir.
Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeter bir ülke olma hedefi bir bütün olarak ele alınmadıkça, sanayide hammadde ve ara malı üretimi yerli kaynaklarla gerçekleştirilmedikçe, bu iki alt sistemdeki sorunların çözümü mümkün değildir. Enerji ve sanayide ithalata bağımlı yapıyı değiştirmeden de mali alt sistemimiz rahat nefes alamaz. Mali alt sistem rahat nefes alamazsa solunum sisteminde sorun alan bir hasta misali vücudumuzun diğer öğelerinin de sağlıklı çalışması mümkün olmaz, olamamaktadır. Benzeri cümleleri birçok farklı konu ve alanda da kurabiliriz. Tüm bu alt sistemler ve onları oluşturan öğeler, küresel ve yerel koşulları da dikkate alarak belli bir amaca yönelik bir bütün oluşturacak şekilde işletilmeden karşı karşıya olduğumuz sorunların kalıcı çözümü olamayacaktır.
Görüleceği gibi bir önceki yazımdaki “Neden?” lerin, “Nasıl?” sorusu karşılığının tek bir yanıtı var. Sistemin, sistem özellikleri dikkate alınarak yeniden tasarlanması ve yürütülmesi. Biliyorum zaman alacak ama, günü değil, geleceği düşünüyorsak tek çözüm bu. Bunu yapmadığımız her gün daha geç kalıyoruz…
Siyasiler bu konuda bugüne kadar hep yetersiz, hatta siyaset anlayışları gereği kayıtsız kaldılar... Bundan sonrası için de şahsen farklı bir beklentim yok.
Türkiye Cumhuriyeti sisteminin yeniden kurgulanabilmesi ve sistem anlayışı içinde yürütülebilmesi için tüm entelektüellerin ve sendikalar, vakıflar, dernekler, üretici birlikleri, meslek odaları gibi STK’lar başta olmak üzere toplumun tüm örgütlü kesimlerinin günlük çıkarlarına yönelik taleplerini bir kenara bırakıp bu konuda öneriler, modeller geliştirmesi ve siyasiler üzerinde baskı uygulaması şarttır.
Kaynakça
- www.pexels.com