Güçlü Yazarları Okumak

Güçlü Yazarları Okumak

A+ A-

Uzun süredir kurgu yazmıyorum. Yarım bıraktığım öyküler, romanlar var. Onları şimdilik tamamlamak istemiyorum. Yeni açılan bir yayınevine iki kitap dosyası söz verdim ama yarım bıraktığım dosyalar için klavye başına oturmuyorum. Yazmayı özledim ama bir müddet yazmasam iyi olacak.

Ne olduysa emekli olduktan sonra oldu. Okumayı ertelediğim kitaplar vardı. Onları okumaya başladım. Hazar Sözlüğü belki on yıldır duruyordu kitaplığımda. Demek ki benle dört defa taşınmış. Taşınmak için dört defa koliye yerleştirilmiş. Dört defa çıkarılmış yerleştirildiği koliden, yeni evlerde. Okumayı sürekli ertelediğim bu kitabın öneminin farkındaydım. Yine de okurken çok etkilendim. Hayranlık duydum kitaba.

Yazarını daha önce hiç okumamıştım. Hazar Sözlüğü' nün henüz ilk maddesini okurken anladım nasıl bir dünyanın penceresine baktığımı. Paviç' i ilk kez okuyordum ama çok tanıdık geliyordu bazı sahneler. İhsan Oktay Anar' ın eserlerindekine benziyordu okuduğum büyülü kurgunun atmosferi. Masaldı yazılanlar. Hayaldi. Harikulade hayaldi. Gerçekten daha güzel ve daha korkunçtu kitapta anlatılanlar. Ancak bir rüyada karşılaşabileceğiniz harikulade çelişkilerle doluydu kitabın sayfaları. Aralara serpilmiş deha taşıyan cümleler gökyüzündeki takımyıldızları gibi kararlılıkla parlıyordu.

Yeniden ve yeniden anlatılan mükemmel kurgulanmış sahnelerde incecik dahiyane dehlizler, görkemli uçurumlar çıkıyordu karşıma. Bunların peşine düşüp Paviç' in tuzaklarına yakalanmadım. O kadar güzel cümleler, o kadar güzel sahneler vardı ki kitapta, bir yazar gibi değil bir okur gibi okumaya çalıştım. Tekniğine ve kitapta yarattığı atmosferi nasıl sağladığına odaklanmadım. Sıradan bir okuyucu gibi ilerledim satırlarda. Kitap zaten rüya kurgusundaydı. İlk sayfalardan itibaren tuhaf bir dalgalanmayla duygu durumunuza hitap ediyordu metin. Anlatılanlar zekanız için değil hisleriniz içindi. Rüyalar da öyle değil midir? Korkuturlar, eğlendirirler, coştururlar bunları da bir olay örgüsüyle değil olay örgüsünün atmosferiyle yaparlar. Paviç, rüya atmosferini düzyazı kurgusuyla yaratmayı başarmıştı. Bitmese diye okudum Hazar Sözlüğünü ama sayfalar bir kaç günde tükendi.

Türkçedeki kitaplarının peşine düştüm sonra. Sahaflardan getirttim kitaplarını. Çok ama çok büyük bir yazardı Paviç. Daha önce de söylediğim gibi nasıl yaptığını anlamaya çalışmadım. Ne yaptığını merak ettim. Diğer yazdıkları da rüya kurgusundaydı. Bu rüyaları da takip ettim.

Paviç, benim yazarlığımı etkileyecekti bundan emindim. Bu yüzden uzun süre kurgu yazmadım. Verilmiş sözüm olmasa bir süre daha yazmaya oturmayacaktım ama söz sözdür.

Paviç, hayranlık duyduğum ilk yazar değil. Boris Vian da Alice Munro da Metin Kaçan da Cortazar da hayranlık duyduğum yazarlardı.

Alice Munro' nun yeniden yarattığı kurguda ilerlemek için girdiği patikalar okura, güzel manzaralar izletmekten başka bir işe yaramaz son sayfa hatta bazen son paragrafta çözülüveren düğümün de o noktaya kadar güzel manzaralar izleyerek gelen okur için bir önemi kalmazdı. Oldukça etkileyici düğümlere ve onlardan daha etkileyici çözümlere hükmetse de hayran olunası yeteneği okuruna sunduğu yol kılavuzluğundaydı Alis Munro' nun.

Cortazar, yazdıklarından çok yazmadıklarıyla dehşete düşürürdü. Her öyküsü deneyseldi. Kurguyla oynadığı da olurdu dille oynadığı da. Gerçeklikle her zaman oynardı. Ölülerden gelen telefonlar, çam ağaçları gibi tasvir edilen cadılar, mektupların satır aralarına sıkışan hayaletler Cortazar' ın uslubu kadar ürkütücü olamazdı. Çehov' a çok benzetirim Cortazar' ı. İkisi de kahramanlarına mesafelidir. Dehanın, dahiye yüklediği kibir gereği olsa gerek. Her ikisinin eserlerinde de empati kuracak birini bulamazsınız. Hayran olunacak tek gerçek yazarın dehasıdır.

Metin Kaçan, bu topraklarda yetişmiş özgün tek yazarımız olabilir. Birbirlerini destekleyerek ayakta ancak durabilen edebiyat camiamızda bu rakam bile mucizedir. Yeniye ancak gölgelerindeyse tahammül edebilen devlerimiz günışığından mahrum bıraktıkları filizlerin büyümediklerini görüp gülümserler ve o filizleri elleriyle havaya kaldırıp ölmüş ödülleriyle onurlandırırlar. Hepsi ölüdür. Canlıymış gibi yaparlar. Sevişebilecekmiş gibi yaparlar. Nefeslerinin aynaları buğulandırmadığını fark ettiklerinde Nazım Hikmet' e, Yaşar Kemal' e, Ahmet Hamdi' ye sığınırlar. Sonra gölgelerindeki yeni filizlere zar atarlar. Günışığı yakalamış filiz görürlerse uzaklardan... Onların üzerlerine basarlar. Metin Kaçan, özgün olabilmiş tek yazarımızdır ona yol açan kitabını basan Sırma Köksal' ı da anmadan geçmemeli.

Yapay zekaya metin yazdırıyorlar artık. Fena da olmuyor. Bir çok yazarımızdan daha başarılı metinler ortaya koyabiliyor yapay zekalarımız. Zaten onları kıyasladığımız yazarlar da yapaydı biraz. Yakında kurgu eserlerini de göreceğiz yapay zekaların. işte Boris Vian, bu noktada önem kazanacak. İnsan hayal gücünün ulaşılmazlığını gösterecek eserlerden bir kaçı Boris Vian' dan olacak. Boris Vian, Günlerin Köpüğü'nde kurduğu rüya dünyayla mucize yaratmıştı. Belki ileride makinelerden farkımızın kıstası bu eser olacak.

Yazmak lazım. Kurgu da yazmak lazım. Belki yayınlananların çoğunu çöp kutusuna göndererek yeniden yazmak lazım.

 

 

 

 


Kaynakça

Kullanılan görsel Olgu Kavalcıoğlu' na aittir

21-11-2023
Osman Akalın

Osman Akalın

Öykü Yazarı

Bünyan doğumlu yazar Ankara'da yaşamaktadır. Turuncu ve yeşile gönül bağı vardır. Yıkanmış beton kokusunu ve leylak kokusunu önemser. Bu kokularda çocukluğunu ilk gençliğini muhafaza eder. Öfke, intikam duygusu yoktur. 'Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına' şarkısına müpteladır. Kızarmış patatesi ve beyaz peyniri çok sever. Hayal gücünün, sabrının ve hoşgörüsünün sınırları henüz kendisi için de muammadır. Asla pes etmez. Mucizelere inanır. Profil resmi Uğur Akalın' a aittir

osmanakalin38@gmail.com