Neyi Beklediğimizi Bilmeden Bekliyoruz …

Neyi Beklediğimizi Bilmeden Bekliyoruz …

A+ A-

 Nereden başlanır, nasıl anlatılır bilmiyorum ... Sadece içimdekileri biraz olsun dökmek istiyorum buraya. Sancıyan ruhumun kalıntılarıyla devam etmeye çalışıyorum.

 5 Şubat akşamı son kez sıcak evlerimizde yemeklerimizi yedik böyle bir felaketi yaşayacağımızdan bir haber. Asrın felaketi diyor kamuoyu ve günlerdir sosyal medyada sarsıntının şiddetini izliyorsunuz ancak yıkıcı şiddetini sadece tahmin edebilirsiniz.

 Kelimelerin boyut kazandığı bir felaketi gördüm.

 "Yıkım" kelimesi bana çok dramatik gelen bir kelimeydi depremden önce.Kale gibi hissettiğiniz, içine girdiğiniz zaman dünyanın en konforlu yeri olan ve ruhunuza maske takmak zorunda olmadığınız tek yerin sarsılarak yerle bir oluşu yıkımdır mesela. Kendinize geldiğinizde başınızı kaldırıp o güvenli kalenin yerinde olmayışı da "yıkımın" boyut kazanmış halidir.

 "Çaresizlik" vardır mesela. Sevdiklerinizi koruyacak güçten yoksun olmak diye geçiyor şu sıralar benim için. Elinizdeki son ekmeği ve suyu bitirdiğinizde neşenizi kaybetmeden moralle erzak aramaya çıkmak da "çaresizliğin" boyut kazanmış halidir.

   "Umutsuzluk" sadece hayallerin gerçekleşmeyeceği yerlerde olmuyormuş, güvendiğin ve arkanı yasladığın dağ gibi devlet büyüklerinin, seni koyuyacağına emin olduğun güvenlik güçlerinin yokluğunda da boyut kazanıyormuş.

 Asrın felaketi diyorlar, doğru bu öyle bir felaket ki farklı dünya görüşlerine sahip ve tamamen zıt siyasi fikirli insanlarla aynı battaniyeyi paylaşıyorsunuz, aynı çorba sırasına giriyorsunuz ve sevdiklerinizi koruyup bir yardım eli bulabilmek ümidiyle ağzınızdan olumsuz tek bir kelime çıkaramıyorsunuz çünkü nefes alabildiğiniz için şanslı sayılıyorsunuz.

 -15 derecede, elektriksiz ve susuz saatlerce süren bir bekleyiş yaşadım mesela. Dünyadan habersiz ve en kötü senaryonun ne olabileceğini bilmeden. Doğup büyüdüğüm, yaşarken keyif aldığım güzeller güzeli şehrimin yerle bir oluşuna tanık oldum ve sadece çaresizce bekledim.

 Felaketin ardından günler geçti ama hala ilk günkü gibi taze o çaresiz bekleyiş. Giden canlarımız için "helallik" istediler bizden. Toprağın üzerinde nefes alabiliyoruz diye yaşıyoruz sanıyorlar. Bu acının, öfkenin ve kaybın bir tarifi yok. Ne kadar yazılıp çizilsede aynı coğrafya da kilometrelerce uzakta felaketin aynı günü hayat devam etti ve ateş düştüğü yeri yaktı.

20-03-2023
Ceren Gündüz

Ceren Gündüz

Veteriner Fakültesi - Öğrenci

Malatya’da doğdu. Eğitimci bir ailede büyüdü. Veteriner Fakültesinde öğrenim görmektedir. Yazarın en büyük hedeflerinden biri “iyi bir gözlemci” olabilmek.

e.crngndz@icloud.com

eddoer0