Undone: Zamanın Ötesine Bir Yolculuk
Bilim kurgu, dram, aile ilişkileri ve akıl sağlığı gibi unsurları bir araya getiren animasyon türündeki Undone hem ele aldığı konular ve üzerinde durduğu baskın temalar hem de bunları işleyiş tarzıyla farklı bir şeyler izlemek isteyenler için bir fırsat sunuyor.
“Hiç kendini bir tiyatro oyununun içinde gibi hissettiğin oldu mu? Bunun bir oyun olduğunu bilen tek kişi olman ve diğer herkesin oynaması gereken rolü oynuyor olması dışında”.
Hikâye, Alma (Rosa Salazar) ve Alma’nın zaman içerisindeki sıkışmışlığı ile başlarken Alma’nın neredeyse ölümüne yol açan bir trafik kazası geçirmesi ile bambaşka bir yöne evriliyor.
Kaza sonrası yıllar önce ölen babası Jacob’ı (Bob Odenkirk) görmeye başlayan Alma’ya babası bir seçenek sunuyor: Alma’yı içine hapsolduğu ve artık oynamak istemediği tiyatro oyunundan kurtaracak bir seçenek.
“Tüm bunları bir kenara bırakmayı seçebilir ve yaşamakta olduğun hayata geri dönüp onu yaşamaya devam edebilirsin ya da farklı bir şey deneyerek rakamlara dayalı bir zaman çizgisini ya da herhangi bir zaman çizgisini takip etmeyen bir hayat yaşayabilirsin”.
Babasının sunduğu teklifi kabul etmesiyle Alma’nın sadece gerçeklik anlayışı ve zaman algısı değişmekle kalmıyor aynı zamanda ölmeden önce başarılı bir fizikçi olan babasının yardımıyla zamanı manipüle etme yeteneğine de sahip oluyor.
Bütün yaşananlara ek olarak dizinin özellikle ilk sezonunda asıl olarak merkezde yer alan olay ise Jacob’ın ölümü ardındaki gizemi ortaya çıkarmak oluyor.
“Zaman sınırlı bir deneyim biçimidir”.
Kullanılan animasyon stili, karakterler ve olay örgüsü haricinde diziyi farklı bir konuma yerleştiren ise kuşkusuz zamanın ele alınış biçimi olarak özetlenebilir.
Zamanın özü, onun akıp gidiyor olmasıdır[1]. Undone’da zaman, Bergson’un düşüncesinde olduğu gibi doğrusal, dışsal ya da maddi bir şey olarak ele alınmıyor; aksine oldukça dinamik “yaşayan” ve ancak sezgi (intuition) yoluyla kavranabilen olarak tasvir ediliyor. Bu bağlamda dizinin anlatı yapısı ve Alma’nın zamanla ilgili yaşadığı deneyimler özellikle ilk bölümlerde birbirinden kopuk ve anlaşılmaz bir şekilde sunulurken bölümler ilerledikçe özellikle de ikinci sezonda Alma sahip olduğu zaman algısı ve özel yetenekleri giderek daha yetkin hale geliyor. Bu noktada dizinin ikinci sezonunun ilk sezon kadar etkileyici olmadığını da belirtmekte fayda var. Her ne kadar ilk sezondaki olayların düğümü ikinci sezonda çözülüyor gibi görünse de ikinci sezon, izleyiciyi diziye bağlayan ilk sezondaki gizemi korumakta başarısız kalıyor.
Sonuç olarak ikinci sezonda bilinmez olanın büyüsü kaybolsa da Alma’nın yaşadığı benzersiz yolculuk geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanı iç içe geçirmenin ötesinde izleyiciyi alışılmış zaman algısına meydan okuyan bir yolculuğa çıkarıp hayattaki seçimlerin ne kadar önemli olduğunu da gözler önüne seriyor.
Kaynakça
[1] Bergson (2015) Madde ve Bellek s. 103.