Klişeler, Neşe ve Utanç

Klişeler, Neşe ve Utanç

A+ A-

İnsanların ne düşüneceğini önemsemeden çılgınca hareketler yapan neşeli kişi arketipinin etrafına ilham vermesi artık bir klişedir.

Malum kişi dans eder, şarkı söyler, zıplar ve yoldan geçen, yüz ifadelerinden rutine kapılarak günlerini geçirdiği belli olan insanlar ona şaşkınca bakar. Kendisi neredeyse hayatın ritmini hisseden ve neşeyi dağıtan bir kahramandır.

Peki bu iyi kalpli, coşkulu, sevgi patlaması yaşayan karakter, bazılarımıza neden böyle itici görünür ve utandırır?

Erikson, insanın psikososyal evreler içinde gelişimini devam ettirdiğini ileri sürer;

1.Temel Güvene Karşı Güvensizlik Duygusu (0-1 Yaş)

2. Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç Duygusu (1-3 Yaş)

3. Girişimciliğe Karşı Suçluluk Duygusu (3-6 Yaş)

4. Başarılı Olmaya Karşı Yetersizlik Duygusu (7-11 Yaş)

5. Kimlik Kazanmaya Karşı Kimlik Karmaşası (11-17 Yaş)

6. Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık (17-30 Yaş)

7. Üretkenliğe Karşı Durgunluk (30-60 Yaş)

8. Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (60+ Yaş)

Bana kalırsa bebekliğimizden başlayıp, 30’lu yaşlara kadar olan evrede yaşanan travmalar hayatımızın bütününe yayılan bir tavır kazanmamızı, bir ego kalıbı oluşturmamızı sağlıyor.

Nihayetinde bu karakterden rahatsızlık duymam, onun adına utanıyor olmamdan kaynaklı diye düşündüm. Bahsettiğim sahnede yer alan karakterle ilgili hissettiğim utanç, tavırlarından duyduğum rahatsızlık bana 1-7 yaş aralığımda bir utanç travması yaşamış olabileceğimi düşündürdü.

Erikson’a göre 3.evre olan ‘girişimciliğe karşı suçluluk’ evremde bir utanç yaşayıp yaşamadığımı düşündüm ve çok kez utandırıldığımı fark ettim, o kadar çok ki düşününce ‘’kolay pes etmemişim’’ diyorum.

Bir kız çocuğuna oranla daha ziyade bir erkek çocuğu kadar saldırgan, özgüvenli, daima mizaha meyilli ve özgün davranışlarım sebebiyle çok kez yadırganmıştım ve artık hayatımın bir sonraki gelişim evresine geçtiğimde bu yönümü gizlememin vakti gelmişti.

Muhtemelen benim bu sahneyi utandırıcı bulmamın tek nedeni bu sahnenin klişeleşmesi değil belki de ‘’kendim olduğumda utandırılma’’ anılarını bastırmam ve kendisi olmaktan utanmadığı vurgulanan bu karakterin bende bu gömüyü tetiklemesiydi. 

Kim bilir?

İnsanlar genellikle ömürleri boyunca karanlık taraflarıyla yüzleşemeyerek yaşadıkları hayattan göçer giderler. Kabul görme ihtiyacımız, sevilmeye olan bağımlılığımız, özgüvensizlik, kendimizle yüzleşemeyip anı kurtarmak için zihnimizde neredeyse bir fraktala dönüşmüş kendini kandırma kalıpları gibi negatif ancak bizimle olması son derece doğal yönlerimiz, çoğu zaman bizi ele geçirmiş gibidir. Bir şekilde alenen kötü olmak kimsenin kolay üstlenebileceği bir rol değildir. Belki de asıl kahraman bize nasıl olunmaması gerektiğini gösteren kötülerdir. Zor olan, insanların onun hakkında ne düşüneceğini önemsemeden tüm duruşu ile kötü olmaya cesaret etmektir. Belki bu kişilerin de kendi karanlık kalmış tarafları çok saf, sevgisiz kalmış ve pamuk kalpli oluşlarıdır ve biz müziğin ritmini her an yakalayan, naif, sanatçı ruhlar, utanmaz şeytanı bile alt etmek isteyen birer vahşiyizdir?

Kim bilir?

En iyi biz biliriz :)

O zaman karanlık yanlarına ışık tutup, negatif ve pozitif olarak adlandırdığımız bu iki boyutlu gerçekliğin birbirini götürmesini sağlayıp, tüm sıfatlardan özgürleşmeli ve genişlemeli insan.

Ne kadar özgür olursak o kadar kendimiz oluruz ve belki de kendini gerçekleştirmekle ilgili hepimiz için ortak olan nokta budur.

Tüm bunlara rağmen çılgınlık standartlarının, insanın neşesini göstermesi, oturulacak yere çıkılıp dans edilmesi, sadece o anlığına herkesin yapmadığı bir şeyi yapıyor olunması kadar sığ tutulduğu bir düzlem, toplum ve bireysel hareket, benim gibi insanlıktan daha fazlasını bekleyen birisi için itici olmaya devam edecek :)

 

10-10-2023
Yeşim Tangana

Yeşim Tangana

Sanat Tarihiçisi ve Sosyoloji Öğrencisi

Dünyanın en özel ve karmaşık merkezlerinden biri olan İstanbul’da doğup büyüdüm. Sanata olan ilgim, ait olduğum uyruk ve sosyo-ekonomik koşullar birleşince kendimi Marmara Üniversitesi’nin Sanat Tarihi bölümünde okurken buldum. Sonrasında formasyon eğitimi de alarak Marmara Üniversitesi bahçesinden uzaklaştım.

Staj dönemime ek olarak, çeşitli okullarda çocuklar için boyama ve resim atölyesi derslerini sürdürerek öğretmenliğin tadına baktım ve kendimi adama şansı olan bir alan oluşundan dolayı çok da sevdim. Çocuk tiyatrosunda rejisör olarak, müzede önemli ressamların sergi rehberi olarak çalıştım. İlgi alanlarımın çokluğu ve deneyimlemeyi sevmemden kaynaklı, kendimi ‘’hangi işi yaparken daha çok keyif alıyorum?’’ sorusuna cevap verirken keşfetmekten hala sıkılmadım. İdari işler, kategori yöneticiliği, içerik yazarlığı, operasyon ve online satış sorumluluğu gibi bir çok ayrı rolde görev aldım. Ancak ben kendimi daha çok psikoloji, sinema, antropoloji, astroloji, alternatif ve tamamlayıcı iyileştirme yöntemleri gibi insana mercek tutan alanlarda geliştirdim.

Tüm bunlara ek olarak 2018 yılından beri kendimi Usui Reiki ile destekliyor ve isteyenlere Reiki eğitimi ve terapisi vermekten keyif alıyorum. Fotoğraf çekmeyi, doğa ile temas halinde olmayı, taşlar ve bitkiler toplamayı, aklımın aldığınca yaşamla, evrenle akış halinde olmayı, onun varlığını hissetmeyi, sınırlarını gözlemlemeyi seviyor, topladığım bilgileri kendi üslubumla aktarmaktan keyif alıyorum.

Müzik Listesi

spotify.link/qWGLzmzakBb


 

 

yesimtangana2@yahoo.com