Yaralı Barbie

Yaralı Barbie

A+ A-

Çocukluğum boyunca hayali bir partnerim oldu. Kendisi; beni seven, koruyan, izleyen yakışıklı bir kardeş ve sevgiliydi.

Peki neden vardı böyle biri? Korunmaya mı ihtiyaç duyuyordum? Belki evet.
Ebeveynlerimin harika bir ikili olmasından ilhamla ben de ikili olmaya heves edip kendi eşimi, dostumu mu arıyordum? Evet.
Arkadaşa ihtiyacım vardı ve yalnızlıktan sıkılıyor muydum? Kesinlikle evet.

Kendisini çok benimsiyor olmasam da yeri gelmişken bir bakış sunayım; Erich Fromm’a göre aşk, yalnızlığa tahammül edemiyor olmamızdan ve sürekli güvenlik ihtiyacından dolayı ötekiyle birleşme istediğimizden kaynaklanıyor :)
Bazen bu hayali diyalogların yaşandığı romantik oyunlarımda hayali arkadaşımın yaralarını bazen de gerçek dünyaya dönüp sahiplendiğim veya sokakta yaşayan minik hayvanların yaralarını iyileştiriyordum. Okulda da her yıl yüksek coşkum ile seçilmiş olduğum ‘ilkyardım kolu’ olmamdan kaynaklı sınıf arkadaşlarımın yaralarını iyileştiriyordum. 

Yeşilçam ve Hollywood filmlerinde gördüğüm sahnelerin kafamda harmanlanmasının ve bu yaraların sarılması anında kurulan yoğun yakınlığa duyduğum ihtiyacın bir sonucu olarak bebeklerimle oynarken, Barbie avatarım bir kurşun sonucu yaralanıyor, erkek bebek, Barbie’yi kollarının arasına alıyor, ‘’ Ölme, dayan!’’ diyerek, onu iyileşebileceği bir yerlere taşıyordu. O ana kadar aralarında oluşmuş platonik durum, bu yaralanma sonrası son buluyor ve derin bir tutkuya dönüşüyordu.
Rasyonel tarafım sebebiyle bebek genellikle eklemlerinden ya da omzundan vuruluyordu; aksi halde ölebilirdi. Cinselliğin alenen keşfinden sonra ise artık bu durum daha erotik sahnelerle son buluyordu. Ne de olsa beynimiz, hikâyeyi ya da başlayan bir süreci tamamlamaya koşulluydu.
(O zamanlar fotoğraftaki elbisenin çıt çıtlı kısmı bazen arkaya değil öne gelerek senaryoya eğlence katılıyordu)

Yıllar sonra oyuncaklarımın olduğu büyük bir kutunun açılmasıyla, Barbie avatarımın omzundaki kurşun yarası ile göz göze geldim. Zaten hafızamda olsalar da bununla birlikte birçok anı ve düşünce tetiklenmiş oldu. Tüm bu anılara ellerimle dokunduğumda büyülendim ve kendime hem gülüp hem de biraz daha sevdim. Ancak bu iyileştirici rolünü, şifacı misyonuma bağlıyordum ve bu konuda daha derin bir sorgulamaya girmemiş olacağım ki asıl sebebi ile henüz şimdi daha derin bir idrak yaşıyorum.

Çocukluğumda yemek yerken, ‘’yutamama’’ sorunum annemi çok yoruyordu. Dolayısıyla benim için de yıpratıcı oluyordu. Bu durum 9-10 yaşlarına kadar, yani yıllar boyunca bitmek bilmeyen bir tatsızlık ortamı yaratmıştı.
Ancak annem bana ne kadar kızarsa kızsın, ben ağladığım için terlediğimde veya hasta olma ihtimalim oluştuğunda, bu durum onun tüm öfkesinin önüne geçiyor ve bana şefkat göstermeye başlıyor, benimle yakından ilgileniyordu.
Bağışıklığım zayıf olduğu için sürekli hasta oluyordum, Erenköy’de kliniği olan tüccar çocukluk doktorum antibiyotik ve kalça iğnelerini okunmayan yazılı bir kâğıt parçası ile üzerimize fırlattıkça, bu durum asla onarılmıyordu ve anne sütü de içememiş olan ben, sürekli hasta oluyordum. Sona yaklaştıran hastalıklar geçirdiğim de oldu.
Hasta olduğumda annem, benim için çok endişeleniyor bana çok yoğun bir ilgi ile temas edip bazen ben ateşler içinde yatarken benim için gizlice ağlıyordu.
Sanıyorum ki bana kızılması ve benim için çok endişelenilmesi döngüsünde geçip duran çocukluğumda annemden sevgiyi en yoğun alabildiğim anlar hasta olduğum anlardı.
Ben sevgiyi almayı en çok, yoğun yakınlık, temas, endişe, yaralarını sarma (tekrar hasta olmamam için atletimin değiştirilmesi) anlarında yaşıyordum. Bir krizin yakın temas ve yoğun duyguların dışa vurumuyla çözülmeye gitmesi ile oluşan sevgi ortamı benim için elzem bir habitat olmuştu.

Hayali arkadaş zamanlarından, bebekle oynama dönemlerine, okul çağından, günümüze kadar hala insanların yaralarını iyileştirmek benim insanlara sevgimi gösterme biçimim olmuş olsa gerek.
İnsanlar kendim için farkında olmadan biçtiğim misyonu, hayvansal içgüdüleri ile sezebildikleri için daima bana daha iyi hissetmeye ya da iyileşmeye geliyorlardı ve ergenliğimde bu durumdan şikâyet ediyordum. Yine de bu yaşlardaki yaşamsal algıma sahip olmasam da bir şeylerin boşuna böyle olmadığını sezebiliyordum.

İnsanları eleştiriyor ve onları uyandırma niyetiyle olsa da bazen alaycı üslubumla onları tetikliyor olsam da biliyorum ki ben onları çok seviyor ve kendi potansiyellerine yakışmayan farkındalıksız tavırları onlara yakıştıramadığım için öfke duyuyor, onları iyileştirmek istiyorum. Başkaları ile olan ilişki biçimimizi, kendimizle olan ilişkimizin belirlediğini düşünürsek belki kendimi de her zaman bu itki ile aşıyorumdur. Asıl amaç bu olmasa dahi, başkalarını şifalandırırken mutlaka kendimiz de şifalanırız. Çocukluğumdan beri başkaları için sürekli bu rolde yer aldığım ve bunu kendimden ilhamla içgüdüsel olarak yaptığım için, iyileşme işi nasıl yapılır şükürler olsun ki çok iyi biliyorum.

Kardeşsiz olmanın eksikliğini her zaman hissetmiş bir ‘’tek çocuk’’ olarak tamamlanmayı dilerken yolumun kesiştiği, fikren bu noktada olmama vesile olmuş olan herkese sevgiler.
 

08-08-2023
Yeşim Tangana

Yeşim Tangana

Sanat Tarihiçisi ve Sosyoloji Öğrencisi

Dünyanın en özel ve karmaşık merkezlerinden biri olan İstanbul’da doğup büyüdüm. Sanata olan ilgim, ait olduğum uyruk ve sosyo-ekonomik koşullar birleşince kendimi Marmara Üniversitesi’nin Sanat Tarihi bölümünde okurken buldum. Sonrasında formasyon eğitimi de alarak Marmara Üniversitesi bahçesinden uzaklaştım.

Staj dönemime ek olarak, çeşitli okullarda çocuklar için boyama ve resim atölyesi derslerini sürdürerek öğretmenliğin tadına baktım ve kendimi adama şansı olan bir alan oluşundan dolayı çok da sevdim. Çocuk tiyatrosunda rejisör olarak, müzede önemli ressamların sergi rehberi olarak çalıştım. İlgi alanlarımın çokluğu ve deneyimlemeyi sevmemden kaynaklı, kendimi ‘’hangi işi yaparken daha çok keyif alıyorum?’’ sorusuna cevap verirken keşfetmekten hala sıkılmadım. İdari işler, kategori yöneticiliği, içerik yazarlığı, operasyon ve online satış sorumluluğu gibi bir çok ayrı rolde görev aldım. Ancak ben kendimi daha çok psikoloji, sinema, antropoloji, astroloji, alternatif ve tamamlayıcı iyileştirme yöntemleri gibi insana mercek tutan alanlarda geliştirdim.

Tüm bunlara ek olarak 2018 yılından beri kendimi Usui Reiki ile destekliyor ve isteyenlere Reiki eğitimi ve terapisi vermekten keyif alıyorum. Fotoğraf çekmeyi, doğa ile temas halinde olmayı, taşlar ve bitkiler toplamayı, aklımın aldığınca yaşamla, evrenle akış halinde olmayı, onun varlığını hissetmeyi, sınırlarını gözlemlemeyi seviyor, topladığım bilgileri kendi üslubumla aktarmaktan keyif alıyorum.

Müzik Listesi

spotify.link/qWGLzmzakBb


 

 

yesimtangana2@yahoo.com