Benim Yazdığım İle Senin Okuduğun Aynı Değil

Benim Yazdığım İle Senin Okuduğun Aynı Değil

A+ A-

Okuduğumuz bir öykü ya da kitap… Kelimelerle oluşturulmuş bir yazı bütünü. Bir dilin alfabesiyle üretilmiş sessiz, durgun kodlamalar... Sevgi, nefret, acı, üzüntü, hareket, işitsellik, görsellik gibi duyu ve duyguların içinde gizlendiği kelimeler…

Basit bir olay düşünelim. Bir arkadaşınızın evine gideceksiniz ve bir bardak çay içip kalkacaksınız. Bu anı, detaylarıyla kâğıda döktüğünüzü düşünün. Her insan buna benzer bir anıya sahiptir. Fakat bu basit sahne ve-veya- diyalogları yazan her insan adeta parmak izi gibi birbirinden farklı yazacaktır. Bu denemenin yazarı olarak şimdilik bu kısa sahneyi yazma işini ben üstleniyorum.

‘‘Sıcak yaz akşamında arkadaşımın evine gittim. Çay yarım saat önceden demlenmiş ve ısınmak üzere ocağa bırakılmıştı. Mutfakta oturduğum sandalyede kısa bir sohbetten sonra balkona geçtim. Az sonra kapıda arkadaşım göründü. İkimiz de çayı şekerli içtiğimizden bir eliyle bardakları, diğer eliyle şekerliği tutmaktaydı. Kenarda bulunan küçük sehpayı önümüze çekip, içinden hafif buhar çıkan çaylarımızdan yudumlar almaya başladık. O sırada yoldan geçen kırmızı araba ani bir fren yaptı ve bir kediyi ezmekten son anda kurtuldu.’’

Şimdi okuduğunuz bu kısa an bana mı ait? Yazarı benim, daha önce buna benzer bir an da yaşadım. Fakat benim zihnimde oluşan görüntüyle sizin zihninizde oluşan görüntü birbiriyle tamamen aynı mıydı? Başlayalım:

Neden buraya geldim? Bir haber mi vereceğim? Haber iyi mi, kötü mü? Yoksa öylesine bir uğrama mıydı? Karşı dairede kim oturuyor? Şu an neler yaptığından haberimiz var mı? Peki karşı dairenin kapısını çalsak herhangi bir insanın çıkma ihtimali ne? Az sonra telefon çalacak mı? Ya telefondaki kişi bize kötü bir haber verirse? Arkadaşım nasıl? Nasıl bir ruh halinin içinde? Gerçekten beni ağırlamaktan mutlu mu?

Peki içsel durumları boş verip, nesnelere odaklanalım. Çaydanlık kelimesini okuduğunuzda zihninizde nasıl bir çaydanlık belirdi? Ya da şekerlik? Çay bardakları ince belli miydi? Mutfak masasının rengi ne? Peki aniden fren yapan kırmızı araba… Aklınızda hangi marka, hangi model bir kırmızı araba belirdi?

Görüldüğü üzere okuduğunuz o metin aslında gerçek değildi. Ben kelimeleri bazı kodlar olarak kullanıp beyninizdeki bazı şifreleri harekete geçirdim. Ve siz de bu şifrelerinin zihninizdeki yansımasıyla bazı hayaller kurdunuz. Bu kısa anı bütün detaylarıyla; evin hangi renk, kaç katlı olduğu, merdivenlerin mermer mi yoksa taştan mı olduğu, kapının biçimi ve kapı tokmağını anlatsaydım. Ardından içeri girdikten sonra arkadaşım olan kişinin bütün fiziksel ve ruhsal hallerini, mutfak masasının rengini, çaydanlığın biçimini, ateşin nasıl bir ocakta yandığını bütün detaylarıyla izah etseydim… Yetmedi; dışarıdaki bulutların görüntüsünü, havadaki rüzgârın şiddetini, balkonun biçimini, kendini arabanın önünde bulan kediyi ya da son anda fren yapan kırmızı arabanın ve sürücüsünün bütün ayrıntılarını yazsaydım, bu kısacık yaşam anını sıkılmadan okuyabilir miydiniz? Bence sıkılacaktınız. Çünkü ben bütün hayal gücümü size detaylı bir şekilde anlatmış ve sizin hayal gücünüze yer bırakmamış olacaktım. Böyle yapmış olsaydım, bu kısacık an sanırım bir roman kalınlığında olacaktı.

Bu yalnızca yazı yazmakla da sınırlı değil. Bir kişinin size bir anısını anlatması da buna çok benzer bir olay. Eğer bütün detayları anlatmaya kalksaydı onu asla dinlemeyecektiniz.

Yazarların, yazabilmek için sizin beyninize ihtiyacı var. Yazarlar tıpkı bir yazılımcı gibi kelimeleri, kodlar olarak kullanıyor. Bu kodların oluşturduğu şifreler ise sizin zihniniz ve hayal gücünüzle birleşerek beyninizde acı, sevinç, öfke, nefret, sevgi gibi duygu ve durumlarının oluşmasına sebep oluyor. Her birimizin ‘‘Kırmızı Araba’’sı farklı.

Konuya bu açıdan bakınca aslında okuduğumuz o kült eserleri, ne kadar da farklı yorumladığımızı görebiliyoruz. Hepimizin Suç ve Ceza’sı birbirinden farklı… Hepimizin Raskolnikov’u ve hatta tuttuğu baltası bile birbirinden çok farklı. Yazılan duygular ve nesneler aslında daha önceden gördüğümüz, hissettiğimiz, şahit olduğumuz ya da benzerleriyle karşılaştığımız şeyler. Öyleyse bu denemeyi de şu cümleyle noktalıyorum:

‘‘Kitap okurken, aslında kendimizi okuyoruz.’’

 

 

 

03-05-2023
Berke Bozkurt

Berke Bozkurt

Yazar

Merhaba. Ben Berke. Hikâyelerle önümü görüyor ve derdimi hikâyelerle anlatmaya çalışıyorum. Amacım biraz ilham almak ya da vermek.

Kitaplar:

Mahza (2020)

Eretna E-kitap (2023)

Kelebek Etkisi (2023)

bozkurtberke5@gmail.com

milenyum.yazar