KİMLER “DÜŞÜNÜR” ?

KİMLER “DÜŞÜNÜR” ?

A+ A-

Felsefe en temel anlamda düşünme eylemine karşılık geliyor. Ortaya çıkışı Antik Yunan’a yani ortalama M.Ö. 6. yüzyıla dayanan felsefe; tarihinin ilk yıllarında bilim, matematik, siyaset ve etik birçok dalı kapsıyordu. Aslında felsefeyi en yalın haliyle “düşünmek” olarak tanımladığımızda hala daha bahsi geçen dalları içerdiğini söylemek mümkün. Tabii burada Wikipedia işlevine bürünüp felsefenin uzun ve çetrefilli geçmişinden, üzerine yazılmış düzinelerce kitaptan, makaleden ya da çok eski tarihlerden günümüze kadar tanınırlıklarını korumuş filozoflardan bahsetmeyeceğim. Benim “derdim” başka.

Bana kalırsa düşünülen ya da yazılan iki satır cümle bile olsa bir derdi olmalı. Anlattığı, dert edindiği şeyler olmalı. Zamanın filozofları zengin ve refah coğrafyasında bile nasıl ki dert edinecek bir şeyler bulmuşlar, var oluşu sorgulamışlar; yüzyıllar geçse de düşünmek ve yazmak hatta daha geniş tabirle bir eser üretmek bir dert gerektirir. Günlük tutarken dahi bir derdiniz olur. Mevzu bahis “dert” günlük anlamda kullandığımız dert tasa anlamında değil elbette. Günlüğünüze yazdıklarınız bile yazmaya değer bulduğunuz, derdi olan şeyler. Felsefeden buraya neden geldiğimiz konusu ise gayet net. Bu yazının derdi felsefe hakkında bilgi vermek değil felsefenin en çok kafa yorduğu, cevap aradığı soruları günümüzde sorabiliyor muyuz? Yani günlük rutinimizde durup da var oluşumuzu sorgulaya biliyor muyuz? İşte yazımızın da günümüzün de derdi bu.

Düşünmek ve sorgulamak ruhun ihtiyaç duyduğu, beslendiği şeyler. Yani herkesin zaman zaman “filozoflaşmaya” ihtiyacı var. Günümüzü düşünelim. 2024 yılında yani 21. Yüzyılda dünyanın içerisinde bulunduğu kaos ve ekonomik dengesizlik içerisinde yaşayan bir asgari ücretli çalışansınız. Eviniz yok kirada oturuyorsunuz, eşiniz de asgari ücretle çalışıyor. Ev kirası, aylık yeme içme masrafı, insanı bir başka ihtiyaç olan sosyalleşme masrafı derken kaldı elinize 2-3 bin lira. Bir de çocuklu versiyonu var bu hikâyenin. Hadi bakalım “düşünün” şimdi.

Farklı bir perspektiften bakalım. Yalnızca maddi kaygı değil dünyadaki tüm sıkıntıları düşünelim. Doğanın adeta eriyip bitmesi, son birkaç yılda ardı ardına gelen felaketlerin etkilediği psikolojik buhranlar, yaşanan deprem ve başka doğal afetlerin getirdiği yıkımlar ve daha nice şeyler derken sorgulayabiliyor musunuz var oluşunuzu? Küçük çocukların gözlerinde bile kalmadı o düşünme, sorgulama ve keşfetme heyecanı. Yaşamak derdinde çocuklar bile. Bakın insanca yaşamak değil yaşamak diyorum sadece. Okumanın, gezmenin, bir kahve içmenin bile lükse kaçtığı ve vicdani muhakeme gerektirdiği bir dönemde yalnızca temel ihtiyaçları gidermek derdinde olmak artık yaşamak. Tüm bunlar doğrultusunda soruyorum; yazının “derdi” olmalı derken aklına dert tasa, sıkıntı, mücadele ve kaygı gelmeyen kaç kişi kaldı şu dünyada?

 


Kaynakça

Görsel Adobe Stock'tan alınmıştır.

01-01-2024
Zeynep Özdemir

Zeynep Özdemir

Gazeteci

Merhaba, ben Zeynep. Adanalı bir ailenin beş çocuğundan en küçüğüyüm. Lise eğitimimi Adana’da Danişment Gazi Anadolu Lisesi’nde bitirdikten sonra 2019 yılında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümüne girdim. 2023 Haziran’da bölümümü bitirerek yüksek lisans hazırlığına başladım.

Gazetecilik ve medyaya karşı olan ilgi ve eğitimimin yanı sıra bir diğer tutkum da tiyatro. Üniversitemin tiyatro topluluğu olan Tiyatro Akademi’de 2019 yılından bu yana aktif olarak çalışmalarda bulunuyorum. Tiyatro hakkında okumayı, konuşmayı ve tiyatro “yapmayı” çok seviyorum. Bu sebeple yazılarımda tiyatroya dair fazlaca düşünceler, alıntılar ve göndermeler bulabilirsiniz.

Fotoğraf çekmek, mandala yapmak da beni dinginleştiren ve doyuran aktivitelerimden. Çok konuşan biri olduğum gibi çok da yazan biriyim. Son olarak burada, yalnızca bir gazeteci olan Zeynep’in değil; bir kadın, sıradan bir vatandaş, bir okur, bir izleyici ve hobileri, dertleri, hayalleri olan bir insanın düşüncelerini bulacaksınız…

zeyozdemir6@gmail.com

https://www.linkedin.com/in/zeynep-%C3%B6zdemir-502a77291/