Ouroboros Döngüsü

Ouroboros Döngüsü

A+ A-

İnsan, kendi düşünceleri kadardır ve ancak düşünebildiği kadar insandır. Bazı insanlar kendi düşünceleri içinde hapsolur ve bundan şikayet edemeyecek kadar yorulmuştur bir şeyleri çözmeye çalışırken. Bazı insanlar ise başkalarına bel bağlar ve onların düşünceleri ile yola çıkarak kendine yabancılaşır, kaybolur başkasının zihni ile meydana gelmiş labirentlerde. Fakat her halükarda insan kendine dönmeyi, özüne varmayı ve kendi olmayı bilendir.

Hayat dönüp dolaşıp kendi özümüzü ve düşüncelerimizi yakalamaya çalıştığımız, kaçınılmaz bir döngü değil midir zaten aynı Ouroboros gibi?

Bu konuya verilebilecek en iyi örnek olan Ouroboros’u ele alalım o zaman. Kendini yiyerek bitiren Ouroboros’u metaforik açıdan ele alacak olursak yeniden doğuşu, sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü sembolize etmektedir.

Temelde varoluş, ebedi döngü ve öz yaratımı temsil eden Ouroboros içinde felsefi, tarihi ya da mitsel ögeler barındıran bir semboldür.  Örneğin Antik Mısır ‘da ölen kişinin ruhunu koruduğuna inanılırken, tarihin tozlu sayfalarında iz bırakmış olan Simyacılar tarafından ise sonsuzluk ya da ölümsüzlük ile bağdaştırılmaktadır. Farklı kültürlerde, farklı şekillerde karşımıza çıksa da (Örneğin, Anka kuşu ve Lotus çiçeği gibi) anlatmak istediği şey aynıdır.

Meydana getirmiş olduğumuz düşünce sistemi ve ouroboros miti, tarih boyunca bahsi geçen diğer mitler gibi metaforik açıdan birbirini tamamlar niteliktedir. Ouroboros, bize tamamen yok olmanın mümkün olmadığını, her şeyin sürekli bir devinim içinde olduğunu ve er ya da geç yeniden meydana geleceğini ifade etmektedir. İnsan düşünen bir varlıktır, düşünmek ise insanın en kolay gerçekleştirebildiği eylemdir. Bazen bankamatik sırasında, bazen otobüs beklerken, bazen uykuya dalmadan önce, bazen de tuvalette düşünür insan. Fakat düşünmenin kolay olması beraberinde büyük bir karmaşaya sebep olur.

Düşünen insan ya kendi düşüncelerini baştan var eder ve ouroboros gibi yeniden doğar ya da başkalarının düşüncelerini var etmeye çalışırken kendini ouroboros gibi bir kısır döngüye sokar, özgünlükten uzaklaşır. İnsan özüne dönmeli ve kendi düşünceleri ile varolmalıdır ki sonsuz devinime ulaşabilsin.

Aynı Ahmed Arif’in şiirinde de dediği gibi düşünmek:

“To be or not to be değil.

Cogito ergo sum hiç değil...

Asıl iş, anlamak kaçınılmaz’ı,

Durdurulmaz çığı

Sonsuz akımı.”

Önemli olan bu değil midir zaten? Kendi kendini yiyen bir yılan gibi sona vardığını sanar zihninde ama sonsuzluğun başlangıcında bulur kendini insan daima.

 

 

 


Kaynakça

https://pixabay.com/tr/vectors/ouroboros-antik-sembol-uroboros-6291969/

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ouroboros Arif, A.(1994) Hasretinden Prangalar Eskittim, İstanbul: Cem Yayınevi, s.51

26-08-2023
Yılmazcan Akbaba

Yılmazcan Akbaba

Sanat Tarihçisi

Hayata gözlerimi Manisa'da açtım. İlkokul, ortaokul, lise ve Üniversite eğitimimi Manisa'da tamamladım. Manisa Celâl Bayar Üniversitesi’nde Sanat Tarihi bölümü üzerine eğitim gördüm ve şu an aynı üniversitenin Felsefe bölümünde eğitimime devam etmekteyim.

Eğitim hayatım dışında hobilerimden bahsedecek olursam; Türk edebiyatı ile ilgili şiirler okumayı, Türk - İslam mimarisi üzerine makaleler yazmayı, tarihi açıdan önemli yerlere geziler gerçekleştirmeyi, felsefi, psikolojik ya da sosyolojik araştırmaları incelemeyi ve amatör olarak fotoğraf çekmeyi seviyorum.

Çocukluğumdan beri en büyük hayalimin yazar olmak ve kendime has bir üslup ile yazıya dökmüş olduğum düşüncelerimi insanlara aktarmak olduğunu söyleyebilirim.

Bu platformda kendimi özgürce ifade etmek, hakim olduğum konular hakkında bilgimi okurlara aktarmak ve kendimi eksik hissettiğim alanlarda kendime bir şeyler katarak ilerlemek istiyorum.

0531 320 49 44

0531 320 49 44

ylmzcnakbn@gmail.com

https://www.facebook.com/profile.php?id=100009328439376&mibextid=ZbWKwL

@dontyearr

@ylmzcn.akbb/@lanscape.and.others