Tek Kişilik Bulaşık Makinesi

Tek Kişilik Bulaşık Makinesi

A+ A-

Akşamları yalnızca birkaç tabak, bardak, kaşık, çatal mı kullanıyorsunuz? Ailenizi, arkadaşlarınızı evinizde ağırlamak istemiyor musunuz? Kendinizi telefon ya da televizyonla avutarak yediğiniz yemeğin bulaşığı normal bulaşık makinesini doldurmak için çok mu az? O halde kendinize tek kişilik bulaşık makinesi alın ve artık ağlayarak yalnızlığınızı kabul edin.

Bir mağaza broşüründe tek kişilik bulaşık makinesi reklamını görünce ne kadar hızlı yalnızlaştığımızı fark ettim. Reklamlara bakarak sosyolojik söylemlerde bulunmanın saçma olduğunu düşünebilirsiniz. Ben de size beş sene önceki bayram reklamlarıyla şimdiki bayram reklamlarını kıyaslamanızı öneririm. Bayram reklamlarını bir kenara bırakıp bulaşık makinemize geri dönelim. Normal bulaşık makineleri toplumda henüz tam anlamıyla yer almaya başlamışken tek kişilik bulaşık makinesi de nereden çıktı? Çıkabileceği tek bir yer vardı o da, az önce de bahsettiğim gibi, yalnızlık. 1+1 evlerin diğerlerine göre daha pahalı olması gibi anlamsız ama insanların istediği bir şeydi bu yalnızlık. Ya da istediğimizi sandık. İstedik veya öyle sandık, artık çok da önemli değil çünkü bir şey yapmazsak buna mahkumuz, bireysellik hayatımızın merkezine oturmaya başladı. Şimdi bireysellikle yalnızlığın aynı şey olmadığını da savunabilirsiniz tabi. Bu noktada da daha bireysel toplumlara bakarak oradaki yalnızlık durumunu şöyle bir inceleyebilirsiniz. Peki neden yalnızlaştık? Birazcık sosyolojiden çıkıp psikolojiye girmeliyiz bu noktada. Yalnızız çünkü aynı zamanda tahammülsüz insanlarız. ‘Birisi sana yanlış bir şey dediyse hemen çıkar hayatından. Aman kendi değerini düşürme. Hoşuna gitmeyen bir davranış gördüysen uyarmak, güzelce anlatmak falan boş ver bunları. Önce söv, sonra hayatından çıkar. Ne de olsa sen ilk taşı atabilecek birisin. Ne de olsa kendine değer vermelisin, önce kendini düşünmelisin, kendin rahat etmelisin, her şey senin istediğin gibi olmalı.’ Bireyselliğin dayattığı tüm bu köksüz düşünceler insanlar tarafından kabul görmeye başladıkça sağlıksız iletişim şekilleri ortaya çıktı. Bu düşünceler bir diğeri için de geçerli olduğuna göre ‘kendi’ler birbirleriyle çatışıyorlar. Kendine gereksiz bir değer atfeden birey de durumun ne olduğuna bakmaksızın karşısındakine tahammül etmekten kaçınıyor. Kaçındığımız şey de elimizden tutup yalnızlığa götürüyor bizi.

Elbette bize yapılan her hatayı sineye çekelim demiyorum. Ancak bu tahammülsüzlükle her evin içinde bir oda, her odanın içinde yalnızlığına ağlayan birileri olacaktır.

İnsanı hastalandıran, güçsüzleştiren hatta öldüren yalnızlık bizim gibi sosyal yapısı daha kuvvetli olan toplumlarda daha büyük yıkımlara yol açacaktır. Giderek artan intihar haberlerinin sebebini çok da düşünmeyin derim.

Hatalarımızı görüp düzeltebildiğimiz, başkalarının hatalarına önce tahammül edip sonra nazikçe uyarabildiğimiz, tek kişilik bulaşık makinelerimizin olmadığı, sağlıklı sosyal yapısı bulunan bir toplum inşa edebilmemiz dileğiyle.

 

21-04-2024
Yüsra Altay

Yüsra Altay

Edebiyat

İzmir’de doğdum. Konya’da sağlık meslek lisesini bitirdikten sonra tam burslu olarak kazandığım Nişantaşı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği programına iki sene devam ettim. Mühendisliği bırakıp tekrar sınava girerek psikoloji bölümünü kazandım. Dünya üzerinde hiçbir ayak bağım bulunmamaktadır. Uzun yürüyüşlerden ve rahatsız edilmemekten keyif alırım. Çok sıkılırım bu yüzden de sıklıkla başımı alıp giderim. Olanları da olduğu gibi kabul ederim.

yusraaltay0@gmail.com

@yusra.altay