Sınırlara Sahip Çıkalım!

Sınırlara Sahip Çıkalım!

A+ A-

     Geçen gün tanıdığımız bir çift evlilik yıldönümleri için plan yapıyorlar ve ailecek şık bir restorana gidiyorlar. Yarı yolda ailenin tanındıkları arıyor ve misafirliğe geleceklerini söylüyor, gönülsüzce “Tabi, buyurun gelin.” demek durumunda kalınıyor. Hikaye bu kadardı.

     Şimdi bu parçayı birlikte ele alalım:

-Eşler birbirlerine değer verdiklerini göstermek için yemeğe çıkıyorlar.

-Eşler için özel bir güne çocuklar ve büyük ebeveynler dahil oluyor.

-Misafirler, ailemizin müsaitlik durumunu göz ardı ederek geleceklerini bildiriyorlar.

-Anne, aile bireylerinin fikrini sormadan misafir kabul ediyor.

-Yemek iptal, aile üyeleri şok.

      Siz olsaydınız ne yapardınız? Muhtemelen bir kısmımız örnekteki gibi davranacak diğer kısmımız ise başka bir gün gelmelerini rica edecek. İki farklı davranış örüntüsünün ortaya çıkmasının sebebi elbette ki bizleriz; ailemiz, memleketimiz, okulumuz, mesleğimiz ve en nihayetinde kişiliklerimiz kendimize has. Ancak hepimizi kapsayan bir gerçeklik var ki yalnızca iki davranış örüntüsünün ortaya çıkmasına sebep olmuş: “SINIRLAR”.

     TDK’ye göre sınır, iki komşu devleti birbirinden ayıran çizgi demek. Devlet egemenliğinin hüküm sürdüğü ve halkın bağımsızlık içinde yaşayabileceği, güç kontrolünün kendilerine ait olduğu ve kaynak yönetiminin tek bir elden idare edilmesi gibi çeşitli unsurları içinde barındırıyor. İnsan ilişkilerindeki sınır da aşağı yukarı aynı anlama geliyor; devletler birer insan, çizgiler ise görünmez oluyor. Birey kendi içerisinde çeşitli duygu-düşünce-davranış örüntülerine sahip ve sahip olunan bu kaynakları kendisi kontrol altına alır. Örneğin hayatımız boyunca yalnızca iki adet benzin depomuz olduğunu varsayalım, tekrar doldurma imkanımız yok. Kime, ne şekilde, ne zaman ve ne kadar harcama yapacağımız o kadar önemlidir ki doğru olmayan bir dış kaynağa gereğinden fazla yükleme yaptığımızda depomuz düşüşe geçer. Ömrümün sonuna kadar yetirilmesi gereken iki depo için harcayacağım fazlasıyla benzinim var diyorsanız tabii, yakıt sizin...

     İlk paragraftaki örneğimize gelirsek, eşler birbirine yatırım yapmak isterken farklı bir kaynaktan gelen bildirimle o kaynağa doğru akıyorlar. Bu durum özellikle doğu toplumlarında çok fazla gözükür çünkü batıda ilişki iki kişilik doğudaysa ikiden fazla. Çocuklar ve misafirler burada ikincil aciliyet durumdalar. İkincisi misafirler müsaitlik durumunu sorgulamıyor, olması gereken ilişki kuralları göz ardı ediliyor. Karşı taraftan bu şiddetle bir atak geldiğinde aynı şiddetle geri savurmanın mantıklı olduğunu düşünüyorum, örneğin sebep sunarak başka güne ertelemek gibi.

– Atakların bağlama göre değişebileceğini de unutmayalım, insan ilişkilerinde yumrukları değil cümlelerimizi konuşturalım ????-

     Anne gelen misafirleri ailesine danışmadan onaylıyor, sınırların yalnızca dışarısı ile değil aile üyelerinin kendi arasında da olması gerektiğinin bir kanıtı da bu kısım. Son olarak planlanan yemek iptal oluyor, sınır çizgisi tabelaları sökülüp genişletiliyor. Heyy, nerede bu devlet? Size söylüyorum size, devlet sizin ta kendiniz.

     Yalnızca fiziksel değil duygusal ve zihinsel olarak da sınırlara sahibiz. Yanında kendimizi rahat hissetmediğimiz, abluka altında sıkıştığımız ya da içimize kaçtığımız unsurların bulunduğu her an depomuz tükeniyor. Mesela bazen bazı insanlarla 5 metre uzaktan konuşmak isterim ben, uzaktan konuşsun ki duyamama bahanemi kullanayım. Çünkü her kim olursa olsun sınırlar iyidir, onlar hep var olsun!

                                                                                                                                                                 Sevgiler....


Kaynakça

https://www.youtube.com/watch?v=nMZP4Gyc_U8

14-03-2024
Melike Nur Tefenli

Melike Nur Tefenli

Psikolog

Merhabalar, ben Melike. Hayatımın 18 yılı küçücük bir Karadeniz ilçesinde geçti, son yılları şu an için Ankara’da devam etmekte. Psikolog olmak için çabalıyorum, bilişime ilgim var. Yaşıyor olduğumu hissettirecek aktiviteleri yapmaktan keyif alırım; kitap okurum, gönüllülük yaparım, seyahat ederim. 20 küsur yaşındayım, hem topluma hem kendime en fazla faydayı nasıl sağlayabilirim diye düşünüyorum. Kelimeleri zihnimi toparlamaya yardımcı olmaları için kullanıyorum, yazdıkça kabuklarımı aşıp çekirdeğime yaklaşıyorum.

A bir de düzenli olarak her şeyi unutuyorum.

Sevgiler…

meliketefenli@hacettepe.edu.tr

www.linkedin.com/in/melikenurtefenli