Hayalet

Hayalet

A+ A-

Huzuru, bir başkasında buldum. 

Hatırlıyorum, yaşamak, yaşadığımı hissetmek için okuduğum şiirlerde bir hayalet atfı vardı, romanlarda ortaya çıktı, sahnelerde göründü, bazıları ürkünçtü, insanları korkuttu. Görünen hayaletler birçok şeyden biriydi, bazen bir hatıra, bazen bir suçluluk anında yanılsama, birkaçında özlem vardı, ama çoğu da bir dileğin gerçeğe yansımasıydı. Hayalet çağıramazdınız, ama hayalet oluşturabilirdiniz. Gerçekten görmeyi çok istediğiniz her şeyi görebilirdiniz. Bu yüzden hayatın size sunduğu tuhaf insanlar da sizdiniz sanırım. Kendinizle yeteri kadar vakit geçirirseniz içinizde insanlarınızı bulurdunuz. Bunun böyle olduğuna inanmayı seçmiştim, çünkü tersi, bir domino taşı gibi dizilme, dağılma, ve zar atımı sonucu tanışmalara dayanacaktı, ve bu kaotik evrende bile, bir düzenin var olduğuna inanmam gerekti. Her öğretmen, kendinize yalan söylemenin yapabileceğiniz en kötü şey olduğunu söyler, bense seçeneklerin ikisi de griyse birine gerçekten inanıyormuş gibi yapmanın zarar getirmeyeceğini iddia ediyorum. Çünkü iyi veya kötü, devam etmemiz için bir şeylere inanmamız gerekiyor, insanoğlunun en güzel, en zararlı zafiyetlerinden biri.

En güzeli, kendinize inandığınızdaydı, çok kısa bir dönem yaşadım bunu, güzel bir duygu olmaktan öteye gitmedi, sıradandı, ve beni olduğumdan daha da burnu havada yaptı. Her zaman yeteneğime inandım, ama tümüyle kendime inanmak biraz daha zordu.

Öte yandan, en zararlısı, başkasına inanmak. Çünkü sevmek, ve geri sevildiğini bilmek. Yaşanan onca trajedi, gözyaşı, ihanet. (ihanet, hiç değişmedi./bastığınız toprak parçasında,/ Brütüs’ten Sezar’a/ buluttan kopan yağmur damlasında/ ve yaşlı gözlerinde,/ aldanmış bir kadının/ sinsice belirdi/ herkesçe görüldü/ ve değiştikçe mevsimler/ yenilendikçe tarih/ bulutlar kaybolup, yaz gelince/ açılıp kapandıkça ve dillere destan güzelliği parladıkça o kadının,/ ruhu kırılmış olmasına rağmen/ utanıp kaçtı;/ çirkin bir yüze,/ doğal bir felakete yaraştı./ her gören tanıdı onu/ ev sahibesi sessizce kabullendi/ kovmak gelmedi kimsenin aklına, dualarına girmedi/ bu çirkin yüz, kırılmış, güzelliği bilmeden/ tüm hayatı boyunca,/ iki kişilik nefes alıp verdi)

Ruhumu en çok hissettiğim gecelerdi, huzuru.

Bu, yaşadığım en kırmızı duyguydu. Kırmızı, aşktaki gibi. Kırmızı, kandaki.

“Kan. Kanıyor musun?”

Gözlerindeki endişe görülmeye değerdi. Elimi tutarak kendimi attığım sandalyeden bakıyordum ona. Üstüme eğilmiş, simsiyah saçları gözünün önüne düşmüştü. Gözbebekleri büyüyüp küçülüyor, tehlikeyi anlamaya çalışıyordu. Onları yalnızca çok yakından bakarsanız görebilirdiniz. Horatio’nun mürekkep siyahı gözlerinde hareler şeklinde kahverengiler vardı. Gördüğüm en tuhaf gözler ondaydı. En güzelleri.

“O bıçağı kullanma demiştim” zaten beyaz olan teni gerginlikle parşömenimsi bir sarıya dönüşmüştü. Abartmamasını söyledim, nasılsa geçerdi, parmağım kopmamıştı ya, avucumdaki bir kesikten fazlası değildi. Kanaması yarım saat kadar sonra durdu.

İkna olmamış bir şekilde yatağa dönerken sırtındaki kasların yavaşça rahatlamasını izledim. Saat çok erkendi. Boşu boşuna gerilmişti. Canımın acısı geçti, o gece karanlığı gözler kaldı. Kanama durdu, izi kaldı. Dönüp yatağa yattı, her ne yapmayı hedeflediysem o bıçakla, tost, kahvaltı, cinayet, intihar, gün doğarken, o sabah her ne vardıysa aklımda, planlarım uçup gitmişti. Kaynarken çay suyu bitti, ben zaten takılı kalmıştım onda, dünya da yansa fark etmeyecekti.

Parmaklarını avucumda gezdirdi, kesik yerlerde, ve ben daldıkça gözlerine; sözlerine, o fısıldadıkça. Parmak uçlarımdan başlayıp dudaklarıyla bir yol çizince avucuma, kesiğin o belli belirsiz sızısı da geçmişti, döndüm, omuz omuza, aynı tavan gökyüzümüzken, beni anlamaktan fazlası da vardı onda, beni yaşıyordu,

Camın pervazına oturduğumda karşıma geçti,

“Atlarsam atla.” dedim şakasına

“Atlarsan atlarım.” hayatımın her anı için bir müzik seçebilirdim, ama kendi sessizliğimiz, bizi iyi yansıtıyordu.


Kaynakça

fotoğraf: pinterest

24-04-2024
Defne Atacanlı

Defne Atacanlı

Psikoloji - Öğrenci

Ankara doğumlu, şu anda Hollanda, Groningen’de psikoloji okuyor. Yazmayı öğrenmeye görsün, birçok peçeteye birçok mısra karaladı. Mürekkebi hem iyiye, hem kötüye kullandı, yazarken hem yazdıklarına, hem kendine, hem ortaya çıkanlara şaştı…

defneatacanli@gmail.com

defneatacanli

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir