RESİM
Zeynep Abacı
Resim
Sanatçı Hakkında
1990 yılında İstanbul’da doğan Zeynep Abacı 2013 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nden onur derecesiyle mezun oldu. Aynı üniversitenin Temel Sanat ve Tasarım programında yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamlayan Abacı, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim İş – Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
Sanatsal üretimlerini İstanbul Ortaköy’deki atölyesinde, mekân ve bellek ilişkisi bağlamında sahte anı kavramı üzerine sürdürmekte; pentür sanatının yanında, illüstrasyon, video art, dijital sanat gibi alanlarla ilgilenmektedir.
İlk solo sergisini 2021 yılında “False Memory” başlığıyla Galeri Kambur’da gerçekleştiren Abacı’nın eserleri CRR Konser Salonu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Osman Hamdi Bey Salonu, Paris Julio Gallery, Bina, Galeri Deniz, PG Art Gallery, Marmara Üniversitesi Atatürk Sergi Salonu, İstanbul Concept Gallery, İstanbul Planlama Ajansı/ İpa Kampüs, Bodrum Çağdaş Sanat Fuarı, Okan Üniversitesi Sergi Salonu, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Yuvakimyon Rum Kız Lisesi ’nde sergilendi.
Manifesto
Sahte anılarla gerçek anılar arasındaki fark, mücevherler ile aynıdır: Sahte olanlar her zaman daha gerçek, daha parlak gözükür.’’ S.Dali
Bazen boş bir koltuk, bazen bir ağacın gövdesi, çekmeceye gizlediklerimiz, bir koku ya da ses… bizi anılarımızın mekânına götürür. Belleğin, deneyimleri saklı olduğu yerden ortaya çıkarma sürecinin doğrudan mekânla ilgili olduğu düşünülür. Anıların imgeleri mekânla ortaya çıkarken, hatırlanan ‘şeyler’ kendi evrimi içinde değişime uğrayarak şimdiye doğru akar. Öyle ki Huyssen, belleğin şimdiki zamanda yapılan kültürel bir kurgu olduğundan bahseder.
False Memory için bir çeşit ‘’Oradaydım!’’ demek mümkün. Bize aktarılan hikayelerle oluşturduğumuz kişisel tarihimiz/mitolojimiz ya da hiç hatırlamadığımız o fotoğraf kareleri, belleğimizde ‘Oradaydım!’ diyebileceğimiz birer sahte anıya dönüşebilir ve çoğu zaman bunun farkına bile varmayız. Anının gerçekliğine inanmak için bu kurguları birer mekâna yerleştiririz zihnimizde. Kimi zaman uyandığımda tüm detaylarını hatırladığım fakat hiç görmediğim bir ev/mekânda gezerken bulurum kendimi rüyalarımda… İmgelemden taşan bu yabancı ama tanıdık mekânlar, kurguya dayalı anılarımızın birer fotokopisidir belki de. Donna Bridge’e göre ‘’Bir anı, orijinal âna geri dönüp de yarattığımız eksiksiz bir fotoğraf gibi değildir. O ânın bozuk bir kopyasıdır. Anılarınız onları hatırladıkça zayıflar. Anı ironisinin en ilginç yanı; bir anıyı tekrar tekrar hatırlamaya çalıştığımızda yaptığımız, aslında o anıyı son hatırladığımız ânı hatırlamaktır. Bu nedenle her seferinde bu hatırlama çabalarına sahte anılar dahil olabilir.’’ Hatırlamanın mekânsal olduğu düşünüldüğünde, kurguya dayalı sahte anıların da her defasında mekânı dönüştürdüğünü söylemek mümkün.
Kompozisyonlarımdaki kurgu tam da bu dönüşüme odaklanıyor. Bir tür hatırlama ânı söz konusu oluyor temsilde ve mekânın katmanları gibi figür de çoğalıyor. Perspektif değişiyor, ufuk çizgisi çoğalıyor, bir tekinsizlik hâkim oluyor sahnenin geneline. Bu tekinsizliği, figürlerin izleyiciye sırtlarını dönmeleriyle ifade etmek mümkün. Canlı ve parlak renklerle kurguladığım resimler, bu tekinsizlik hissi ile çatışma halini yansıtıyor. Kompozisyonlarımdaki çoğalan figürlerden her biri, unutulmuş bir şimdiki zamanı gözlerken, zaman ve mekân içinde eriyip giden bir atmosferi sunuyor izleyiciye. Figürler ve mekân arasında espas yok denecek kadar az. Bu mesafesizlik, geçmişin şimdiki zamanla yer değiştirmesi şeklinde karşılık bulur. Kompozisyonlarımdaki eriyen figürler ve mekânlar, geçmişin şimdiki zamana doğru olan yolculuğunu temsil ederler.
Hafızanın kurguyla iç içe olduğu fikrine paralel olarak ele aldığım False Memory kavramı, bu serinin ana temasını oluşturuyor. False Memory serisinde otobiyografik belleğin temsilleri ile gerçek ve kurgu birbirine karışıyor. Deneyimlenen mekânlar ile sahte mekânlar/anılar iç içe geçiyor. Anılarımızı hatırlamaya çalıştığımız her an yeniden kurgulamaya başlıyoruz. Dolayısı ile bellekten ayrı düşünülemeyecek mekânı da her defasında dönüştürüyoruz. Bu yeniden hatırlama ve kurgulama anları, zihnimize sahte anılar olarak yansıyabiliyor. Hatırlamaya çalıştığımız her an, otobiyografik belleğimizin mekânlarını yeniden üretiyoruz. False Memory serisi ‘hatırladıklarımızın ne kadarının kurgu ne kadarının gerçek’ olduğuyla ilgili olasılıklar üzerinde dururken izleyiciyi bu sorunun cevabını birlikte bulmaya davet ediyor.
benimbenzeyn
False Memory V
Zeynep Abacı
100 x 130 cm, tuval üzerine akrilik ve sprey boya, 2020
Sanatçının iletişim bilgilerizeynep_ack@hotmail.com
benimbenzeyn
1990 yılında İstanbul’da doğan Zeynep Abacı 2013 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nden onur derecesiyle mezun oldu. Aynı üniversitenin Temel Sanat ve Tasarım programında yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamlayan Abacı, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim İş – Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
Sanatsal üretimlerini İstanbul Ortaköy’deki atölyesinde, mekân ve bellek ilişkisi bağlamında sahte anı kavramı üzerine sürdürmekte; pentür sanatının yanında, illüstrasyon, video art, dijital sanat gibi alanlarla ilgilenmektedir.
İlk solo sergisini 2021 yılında “False Memory” başlığıyla Galeri Kambur’da gerçekleştiren Abacı’nın eserleri CRR Konser Salonu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Osman Hamdi Bey Salonu, Paris Julio Gallery, Bina, Galeri Deniz, PG Art Gallery, Marmara Üniversitesi Atatürk Sergi Salonu, İstanbul Concept Gallery, İstanbul Planlama Ajansı/ İpa Kampüs, Bodrum Çağdaş Sanat Fuarı, Okan Üniversitesi Sergi Salonu, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Yuvakimyon Rum Kız Lisesi ’nde sergilendi.
Manifesto
Sahte anılarla gerçek anılar arasındaki fark, mücevherler ile aynıdır: Sahte olanlar her zaman daha gerçek, daha parlak gözükür.’’ S.Dali
Bazen boş bir koltuk, bazen bir ağacın gövdesi, çekmeceye gizlediklerimiz, bir koku ya da ses… bizi anılarımızın mekânına götürür. Belleğin, deneyimleri saklı olduğu yerden ortaya çıkarma sürecinin doğrudan mekânla ilgili olduğu düşünülür. Anıların imgeleri mekânla ortaya çıkarken, hatırlanan ‘şeyler’ kendi evrimi içinde değişime uğrayarak şimdiye doğru akar. Öyle ki Huyssen, belleğin şimdiki zamanda yapılan kültürel bir kurgu olduğundan bahseder.
False Memory için bir çeşit ‘’Oradaydım!’’ demek mümkün. Bize aktarılan hikayelerle oluşturduğumuz kişisel tarihimiz/mitolojimiz ya da hiç hatırlamadığımız o fotoğraf kareleri, belleğimizde ‘Oradaydım!’ diyebileceğimiz birer sahte anıya dönüşebilir ve çoğu zaman bunun farkına bile varmayız. Anının gerçekliğine inanmak için bu kurguları birer mekâna yerleştiririz zihnimizde. Kimi zaman uyandığımda tüm detaylarını hatırladığım fakat hiç görmediğim bir ev/mekânda gezerken bulurum kendimi rüyalarımda… İmgelemden taşan bu yabancı ama tanıdık mekânlar, kurguya dayalı anılarımızın birer fotokopisidir belki de. Donna Bridge’e göre ‘’Bir anı, orijinal âna geri dönüp de yarattığımız eksiksiz bir fotoğraf gibi değildir. O ânın bozuk bir kopyasıdır. Anılarınız onları hatırladıkça zayıflar. Anı ironisinin en ilginç yanı; bir anıyı tekrar tekrar hatırlamaya çalıştığımızda yaptığımız, aslında o anıyı son hatırladığımız ânı hatırlamaktır. Bu nedenle her seferinde bu hatırlama çabalarına sahte anılar dahil olabilir.’’ Hatırlamanın mekânsal olduğu düşünüldüğünde, kurguya dayalı sahte anıların da her defasında mekânı dönüştürdüğünü söylemek mümkün.
Kompozisyonlarımdaki kurgu tam da bu dönüşüme odaklanıyor. Bir tür hatırlama ânı söz konusu oluyor temsilde ve mekânın katmanları gibi figür de çoğalıyor. Perspektif değişiyor, ufuk çizgisi çoğalıyor, bir tekinsizlik hâkim oluyor sahnenin geneline. Bu tekinsizliği, figürlerin izleyiciye sırtlarını dönmeleriyle ifade etmek mümkün. Canlı ve parlak renklerle kurguladığım resimler, bu tekinsizlik hissi ile çatışma halini yansıtıyor. Kompozisyonlarımdaki çoğalan figürlerden her biri, unutulmuş bir şimdiki zamanı gözlerken, zaman ve mekân içinde eriyip giden bir atmosferi sunuyor izleyiciye. Figürler ve mekân arasında espas yok denecek kadar az. Bu mesafesizlik, geçmişin şimdiki zamanla yer değiştirmesi şeklinde karşılık bulur. Kompozisyonlarımdaki eriyen figürler ve mekânlar, geçmişin şimdiki zamana doğru olan yolculuğunu temsil ederler.
Hafızanın kurguyla iç içe olduğu fikrine paralel olarak ele aldığım False Memory kavramı, bu serinin ana temasını oluşturuyor. False Memory serisinde otobiyografik belleğin temsilleri ile gerçek ve kurgu birbirine karışıyor. Deneyimlenen mekânlar ile sahte mekânlar/anılar iç içe geçiyor. Anılarımızı hatırlamaya çalıştığımız her an yeniden kurgulamaya başlıyoruz. Dolayısı ile bellekten ayrı düşünülemeyecek mekânı da her defasında dönüştürüyoruz. Bu yeniden hatırlama ve kurgulama anları, zihnimize sahte anılar olarak yansıyabiliyor. Hatırlamaya çalıştığımız her an, otobiyografik belleğimizin mekânlarını yeniden üretiyoruz. False Memory serisi ‘hatırladıklarımızın ne kadarının kurgu ne kadarının gerçek’ olduğuyla ilgili olasılıklar üzerinde dururken izleyiciyi bu sorunun cevabını birlikte bulmaya davet ediyor.
zeynep_ack@hotmail.com
benimbenzeyn