Bektaşi ve Mevlevilikte Mezar Başlıkları

Bektaşi ve Mevlevilikte Mezar Başlıkları

A+ A-

Mezarlarda, konuklarına doğrudan mesaj veren kimlik kazanmış önemli kısımlardan biri de başlıkladır (Gündoğdu, 2016: 35). Bazı başlıklar sahibinin sosyal statüsünü simgelerken bazıları da dönemin giyim tarzını yansıtmaktadır. Tarikat mezarlarında mezar sahiplerinin yaşarken giydikleri başlıklar ölüm sonrasında da sahibini temsil etmeye devam etmiştir.

Terk Arapça’da terk etmek anlamına gelmektedir. Bektaşi geleneğindeki mezarlarda genellikle 12 dilimli (Fotoğraf 1-2), “Hüseyni Taçlı” başlıklar Bektaşiliği yansıtmaktadır (Öztürker, 2013: 162). 1826’da Yeniçeri ocağı kaldırıldığında Bektaşilik faaliyetleri de sonlandırılmıştır. Bu sürede bazı Bektaşiler 12 dilimli taç takmak yerine 4 dilimli (Fotoğraf 3) taç takarak kendilerini gizlemeye çalışmışlardır (Hasluck,1928:49). Brown’a göre Hacı Bektaşi Veli 12 terkli taç taktığını ve buna tac-u Cannuş adını verdiğini bildirmektedir. Bu bilginin yanında 9 terkli 2. bir taç yaptığı da söylenmektedir (Brown, 1868: 150; Atasoy, 2005a: 195) 4 terkli olanına tac-ı Edhemi ya da Edhemi Horosani denilmektedir. Ancak bu taç Nakşilere ait olup teberrüken Bektaşiler giymektedir (Sunar, 2003: 161; Saygı, 2007: 301). İlk kez İbrahim Ethem giydiği için bu ad verilmiştir (Pakalın, 2004: 504-584). Hüseyni tacının denilmesinin nedeni Hz. Hüseyin’in 12 imamın başı olmasındandır (Pakalın, 2004, 583). İlk kez Kaygusuz Sultan kullanmış ve bu nedenle Bektaşiliğin simgesi olmuştur (Yahya Agah B. Salih el-İstanbuli, 2005: 87).

                                                                                                                                                   Fotoğraf 1                   Fotoğraf 2                 Fotoğraf 3

Beyaz mermerden H. 1332’de yapılan mezar dergâhın post-niş’i Fuat Bey babanın eşi İkbal hanıma aittir. Dikdörtgen şeklinde yükselen gövde, başlık için boyun oluşturacak şekilde daralmıştır. Başlık boyun bölümünden yukarıya doğru iri yapraklı motiflerle oluşturulmuştur. Bu motiflerin üzerinde 4 dilime bölünmüş ve bölümlerin birleştiği noktada mührü belirginleştirilmiş bir taç yer almaktadır (Fotoğraf 4), (Öztürker, 2013: 178). Beyaz mermerden H. 1300’de yapılan mezar Asitaneli Süleyman Efendi’nin oğlu Mir Rızaya aittir. Dikdörtgen şeklinde yukarı doğru hafifçe genişlemiştir. Boyun formunda daralan gövde 4 dilimli Edhemi taç şeklindeki başlık ile son bulmaktadır (Fotoğraf 5), (Öztürker, 2013: 181). Bu her iki mezar da İzmir’de Şemsi Baba tekkesinde yer almaktadır. Beyaz mermerden H. 1291’de yapılan mezar Dergâhın post-niş’i Mehmed Necip Babaya aittir. Silindir şeklinde yükselen gövde boyun kısmında daralmıştır. Başlık bölümü 12 dilime bölünerek son bulmaktadır (Fotoğraf 6). Bu mezar Eyüp Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesinde, İstanbul’da yer almaktadır (Özkurt, 2024; 114).

                                                                                                                                                                      Fotoğraf 4              Fotoğraf 5         Fotoğraf 6

Mevlevilikte, “Sikke, Arakiye ve Külah” bir simge haline geline gelmiştir. Çocuk, kadın ve Mevlevi adayların beyaz renkli yünden yapılan tepme keçe tekniği ile kalıplanarak yapılan başlığa Arakiye denir. Külah, halk arasında yaygın olarak kullanılan kuzu ve koyun yününden tepme keçe tekniği ile kalıplanarak yapılan bir başlıktır. Sikke ise kuzu ya da koyun yününden tepme keçe tekniği ile deve tüyü renginde, çift katlı olarak özel bir şekilde yapılan ve yapımı ustalık gerektiren Mevlevilere özgü bir başlıktır. Yıllar içinde sikke, hırka ve tennureden oluşan giyimleri mezar taşlarını simgeleyen duruma gelmiştir. Sikke, silindir şeklinde uzunca bir külahtır ve üst kısmı alt kısmına göre daha küçüktür (Fotoğaf 7-8-9). Tekkelerde mevki sahibi olan dedeler ve şeyhler sikkelerinin alt bölümüne yeşil sarık sararlar buna “destar-ı şerif” denir (Fotoğraf 10). Muhip ve kendisine taç ya da sikke tekbirlenmiş olan derviş “Dal-Taç ya da Dal-Sikke” takmaktadır (Begiç, 2019: 136).

                                                                                                                                                          Fotoğraf 7                          Fotoğraf 8                  Fotoğraf 9

                                                                                                                                                                                               Fotoğraf 10

Beyaz mermerden H. 1280’de yapılan mezar Karamani Ali Dede’ye aittir. Dikdörtgen şeklinde yükselen gövde, başlık için boyun oluşturacak şekilde daralmıştır. Başlık bölümü destarlı Mevlevi sikkesi şeklinde yapılmıştır (Fotoğraf 11). Beyaz mermerden H. 1163’te yapılan mezar El Hac Musa’ya aittir. Dikdörtgen şeklinde yükselen gövde, başlık için boyun oluşturacak şekilde daralmıştır. Boyun kısmından başlayan başlık serdengeçti kavuk ile son bulmaktadır (Fotoğraf 12). Kavuğun sağ ucu yukarıda sol ucu da aşağıda olup tepesi ters “U” şeklindedir (Kunt – Karademir, 2019: 492). Bu iki örnekteki başlıklar Mevlâna müzesinde yer almaktadır. H.1230’da yapılan mezar Abdülcelal Efendi’ye aittir. Dikdörtgen şeklindeki gövde yukarı doğru genişlemektedir ve boyun kısmında daralmaktadır. Boyun kısmı olması gerekenden biraz uzun tutulmuştur. Mevlevi sikkeli bir başlık ile son bulmaktadır (Fotoğraf 13), (Yıldırım, 2023: 8). Bu örnek Karaman’da bulunmaktadır.

                                                                                                                                                                     Fotoğraf 11         Fotoğraf 12       Fotoğraf 13

Alevi-Bektaşi ve Mevlevi mezar başlıkları mensubu oldukları tarikatların dünya görüşünü ve inanç sistemini yansıtan kültürel belgelerdir. Bu başlıklar tarikatların, ölüm sonrası kimliğini şekillendirmeye devam etmiştir. Yalnızca bireyin değil aynı zamanda inandığı yapının, bağlı olduğu kültürün ve yaşadığı toplumun da izlerini taşımaktadır. Alevi-Bektaşi ve Mevlevi mezar başlıkları maneviyatla sanatın buluştuğu kültürel bir ayna olarak günümüze gelmiştir.

 


Kaynakça

Atasoy, Nurhan, Derviş Çeyizi Türkiye’de Tarikat Giyim Kuşam Tarihi, Ankara 2005a. Begiç, H. Nurgül, Mevlevilikte Bir Sembol: Keçe Başlıklar “Sikke, Arakiye, Külah, Türkoloji, 97, 2019, ss. 129-143. Brown, P. John, The Dervishes or Oriental Spiritualism, London 1868. Gündoğdu, Oktay, Üsküdar – Ahmediye Külliyesi Haziresi Mezar Taşları Başlık Tipolojisi, Eurasian Art ile Humanities Journal, 6, 2016, ss. 33-45. Hasluck, F. William, Bektaşilik Tedkikleri (çv. Ragıp Hulusi), İstanbul 1928. Kunt, İbrahim – Murat Karademir, Mevlâna Müzesi Haziresindeki Mezar Taşlarından Örnekler, 6, 2016, ss. 489-516. Maden, Fahri, bektaşilikte Giysi ve Sembol Olarak Tac, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştrıma Dergisi, 60, 2011. Öztürker, H. Ceylan, Bektaşi Mezar Taşları Üzerine Bir İnceleme: Şemsi Baba Tekkesi Örneği, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4, 2013, ss. 155-193. Pakalın, M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I-III, İstanbul 2004. Saygı, Hakkı, Soru ve Cevaplarla Alevi-Bektaşi İnancı, İstanbul 2007. Sunar, Cavit, Melamilik ve Bektaşilik, İstanbul 2003. Yahya Agah B. Salih el-İstanbuli, Tarikat Kıyafetlerinde Sembolizm, (Mecmu’atü’z-zara’if Sandukatu’l Ma’arif), İstanbul 2005. Yıldırım, Yusuf, Karaman’da Mevlevi Mezar Taşları, Hz. Mevlâna ve Mevlevilik, 3, 2023, ss. 4-16. Yiğit, İrfan – Ülkü Ünlüsoy, Hıdırlık – Ulumezarlık Osmanlı Dönemi Çorum Mezar Taşları, Çorum Belediyesi Kültür Yayınları, 2014.

01-08-2025
Ümran Erzurumlu

Ümran Erzurumlu

Sanat Tarihi

1991 yılında Samsun’da doğdum. Samsun’da yaşıyorum. Ondokuz Mayıs Üniversitesinde Sanat Tarihi bölümünden yüksek lisansımı 2024 yılında tamamladım.

2023 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesinde, 27. Orta Çağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu’nda ve 2024 yılında Hitit Üniversitesinde Uluslararası Hitit Üniversitesi Teknoloji ve Sanat Sempozyumu’nda bildiriler sundum.

Sanat Tarihi alanında uzmanlaşarak özellikle İslam öncesi Türk halı sanatını incelemek istiyorum. Bu dönemde halılar, yalnızca günlük yaşamı kolaylaştıran birer araç değil, aynı zamanda doğayı yansıtan motifleriyle kültürel kimliğimizin simgesi olmuştur. Sessiz ama güçlü bir anlatım dili olan bu tasvirler, halıların kendilerini ifade etme biçimidir ve geçmişle bağ kurmamıza olanak tanımaktadır.

umranerzurumlu@gmail.com