Travma Toplumuna Bir Eleştiri

Travma Toplumuna Bir Eleştiri

A+ A-

Baştan belirtmeliyim ki niyetim kimsenin üzüntüsünü hafife almak değildir.

Şu sıralar üzerine çokça düşündüğüm bir husus var. Malum, artık psikoloji oldukça popüler hale geldi. İnsanlar geçmiş yaşantıları, gündelik hayatta karşılaştıkları sıkıntılar, nasıl biri oldukları, yanlarında nasıl insanlar görmek istediklerine dair çok daha derinlemesine düşünüyor ve tüm bunlarla ilgili bir profesyonelden yardım almaya çok daha sıcak  bakıyorlar. Bu durumu; insanların farkındalığının artmasını ve bireysel bir iyileşme için adım atabiliyor olmalarını oldukça önemli buluyorum. Çünkü sağlam bireyler, sağlam bir toplumsal yapı oluşturmak noktasında da kilit bir öneme sahip olacaklardır. Ne var ki görünürde yükselmiş olan bu farkındalığın sağlam bir toplumsal yapı oluşturmaktan ziyade bir travma toplumu, sadece ve sürekli olarak bir şikayet kültürü meydana getirdiği kanaatindeyim.

Eminim siz de sıkça duyuyorsunuz. İnsanlar sık sık eksik kaldıkları, hata yaptıkları pek çok konuda, benim geçmişimde şöyle bir durum var, öfke problemleri yaşıyorum ya da direkt olarak oradan buradan duyulup okunmuş bilgilerle ben de böyle biriyim deyip kendilerini savunabiliyorlar. Yani artık kimse doğrudan kötü, düşüncesiz, sorumsuz veya bencil biri olduğunu düşünmüyor. Eğer böyle biriyse bile bunun için elinde olmayan sebepleri olduğunu öne sürebiliyor. İşte benim bir sorun olarak değerlendiğim şey de tam olarak burada kendini gösteriyor. Bir insanı çözüme götürebilecek ve beraberinde kolektif bir iyileşme sağlayabilecek anahtarlar, yalnızca ilerlemenin önüne ket vuran bahaneler olarak kalıyorlar gibi görünüyor…

Tekrar etmekte fayda görüyorum, niyetim kesinlikle insanların iyi ve kötü deneyimlerini, onları o yapan şeyleri hafife almak değildir. Fakat bir problem olduğunu düşünüyorsak ve kendimizce bunun sebebini de tayin edebilmişsek bunu ortadan kaldırmak için gerçek bir çözüm arayışında olmak durumundayız. Elbette bu, sabır gerektiren zorlu bir süreç olacaktır. Bu süreçte; bu coğrafyada ve hatta bu dünyada her birimizin farklı zamanlarda, farklı açılardan zorluklar yaşadığını samimiyetle kabul edebilmek, çok önemli bir başlangıç noktasıdır. Ve kim olduğumuz/olacağımız da bunun üzerine inşa olacaktır. Madem hiçbirimize bir gül bahçesi vaat edilmedi, o halde yalnızca tek bir şeyi seçebiliriz: Ya bütün bu kötü deneyimlerin arkasına sığınıp, üzerinde tepinmeye devam edeceğiz ya da bunları ayağımızın altına koyacağımız basamaklar olarak göreceğiz. Ancak bu şekilde o alıştığımız şikayet kültüründen sıyrılıp bireysel bir iyileşmeye yaşayabilir ve toplumsal bir ilerleme kaydedebiliriz.


Kaynakça

Görsel kaynak: www.pexels.com

03-02-2025
Rümeysa Kaya

Rümeysa Kaya

Sosyolog

İstanbul’da doğup büyüdüm. Kendimi bildim bileli bir şeyler okumaya, okuduklarım üzerine kendimce küçük özetler yazmaya ilgi duyuyorum. Daha ileriki yaşlarımda bunlara  gündem takip etme, merakla haber saatini  bekleme gibi özellikler eklendi. Derken üniversitede sosyoloji okumaya karar verdim. Sosyolojinin pek çok şeyi içinde barından zengin yapısı; içimde toplumsalı anlamak, araştırmak ve anlatmak  noktasında müthiş bir heyecana neden oldu. Ve şimdi de aynı heyecan ve anlama isteği ile iyi bir gözlemci, daimi bir öğrenci olmaya çalışıyorum!

rmysa594@gmail.com