
“Kendi dünyanın oyuncusu ol.”
Bu cümleyi sık sık söylerim. Bu yazımı okurken, sahneye ilk adım atan bir çocuğun gözlerinde gördüğüm o ışığın peşinden gitme niyetimin başlangıcına tanıklık edeceksiniz.
“Çocuk Neden Anlatmak İster?”
Biz insanlar dünyayı oyunla öğrenen varlıklarız. Tiyatro da, oyunun en derin, en duygulu, en dönüştürücü hali. Bir çocuk sahnede ağlayan bir karakteri gördüğünde, aslında başka birinin duygusunu anlamayı öğrenmeye başlıyor. Alkış aldığında, ilk kez kendine duyulan bir inancın sesiyle karşılaşıyor. Yanında oynayan başka çocuklarla göz göze geldiğinde, birlikte üretmenin güvenini tadıyor.
Tiyatro çocuklara özgüven kazandırır; sahneye çıkan bir çocuk, korkularının üzerine yürümeyi öğrenir. Duygularını tanımayı, ifade etmeyi ve paylaşmayı öğrenir.
Belki bir kelimeyi doğru söyleyebilmek için günlerce çalışır ama sonunda başardığında sadece doğru kelimeyi değil, sabretmeyi ve başarmayı da öğrenmiş olur.
Çocuk, sahnede kendi hikayesini fısıldar. Biz yetişkinlere düşen ise onu dinlemektir sabırla, dikkatle ve saygıyla.
Çünkü bazen bir çocuk, dünyayı en iyi sahnede anlatır.