OUROBOROS
Ouroboros, kendi kuyruğunu yiyen...
Kelimenin sözlüklerdeki anlamına baktığımızda “kendini öldüren” gibi bir tanıma sahiptir. Farklı mitolojilerde yer alan bu terim sembol olarak “doğanın ebedi döngüsünü” sembol eder. Kendi içine dönüşümü imgelen sembolü sayesinde Anka Kuşu efsanesine de benzetebiliriz. Ouroboros yeniden doğuştur, küllerinden olmasa bile kendi içine dönüp kendi benliğine kavuşarak tekrar dünyaya gelip farklı bakış açılarını yakalamaktır.
Yakın zaman psikanalizlerin yorumlarında da yer almakta olup ön belleğin “uyanma durumu” olarak adlandırılmıştır. O halde kendi içimize döndüğümüzde kendimizi keşfederek yeni bir bellek kazanabilir, dünyaya baktığımız bakış açısından sıyrılabilir, keşfetmediğimiz duyguları keşfederek yeni bir ben yaratabiliriz. Daha önceki yazılarımda da değindiğim mitlere bakacak olursak eğer; Oidipus, Narkissos, Sisifos, Prometheus gibi kahramanlar belki kendi öz benliklerini farklı bakış açıları kazanıp tekrar dünyaya gelselerdi kaderleri o kadar farklı olabilirdi ki.
Bugün biz, aynayı kendimize çevirdiğimizle dünle aynı kişiysek eğer ve yarında aynı kişi olarak güne başlayacaksak eğer kendi farkındalığımızı yakalayamamışız demektir. Yarın olduğun da ne Oidipus babasını öldürüp annesiyle evlenirdi, ne Narkissos sudaki aksine aşık olup kendi sonunu kendi getirirdi, ne Sİsifos bir kayayı sonsuz bir dağa taşımaya çalışır ne de Prometheus ateşi çalardı. Yarın uyandığımız da taze yeni bir kişi olarak gözlerimizi açmalıyız. Yaptıklarımızdan ders alıp, yapabileceğimizin en iyisi olmalıyız. O yüzden aynada kendine bakmayı unutma...