Virüs mü Daha Ölümcüldür, Irkçılık mı?

Selen Tatar
Psikolog
Yazar Hakkında
1997’de Mersin’de doğdum. Çankaya Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldum. Dünyaya ait olmaya çalışmakla kendi dünyamı kurmak arasında bir yerdeyim. Kanatları olmayan ve zaman aşımına uğramış biriyim. Bir de nohut sevmem.
selentatar23@gmail.com
Diğer Yazıları
- Görmüyorum, O Halde Yoksun: Cancel Culture
- İnsan-tanrıların Kaos Devrimi: Yaratıcılık
- Bilgelik ve Günlük Hayattaki Temsilleri
- Virüs mü Daha Ölümcüldür, Irkçılık mı?
- Bir Varoluş Rutini: Cenaze ve Yas
- Aşkın Renkleri
- Benliğimizin Hissedarı : Alter Ego
- Kadın ve Cinayet
- Harikalar Diyarı’nda Asi Bir Kadın: Alice
- Kişiliğimizin Temeli: Bireycilik ve Toplumculuk
- Yıkım Çağında Yaşamak: Notre Dame Katedrali Yangını
- Aile ile Yaşamanın Üretkenliğe Etkisi
Pandemi döneminde insanlar başlarına gelebilecek en kötü şeyin virüse yakalanmak olacağını düşünür fakat dünya hali hazırda oldukça yıkıcı olan ve geçmişteki etkisini devam ettiren tehlikeleri barındırmaya devam etmektedir. Tarih boyunca virüsler, ilaç ya da aşı ile tedavi edilebilmiş ancak ırkçılığa ve şiddete hiçbir formül bulunamamıştır. ABD’nin Minneapolis kentinde, bir polis memurunun George Floyd isimli Afroamerikan bir vatandaşı kelepçeli şekilde yüzüstü yatırarak boyun bölgesine diziyle yaklaşık yedi dakika boyunca bastırarak öldürmesi, halkın ırkçılık sorunu karşısında ayaklanmasına sebep oldu. Floyd dakikalarca ‘'nefes alamıyorum’’ diye can çekişirken, çevredeki polisler onun hayatını kurtarmak yerine olayı kameraya kaydetmekle yetindi.

(Eylemcilere karşı diz çöken bir Ulusal Muhafız)
Eylemleri durdurmakla görevli olan polis memurları ise bazen eyleme kendi tarzlarıyla destek vermeye başladı, polisler kalkanlarını indirerek protestoları engellemeye çalışmadı. Ulusal muhafızlar, ırkçılık karşıtı yapılan protestolarda eylemcilere karşı diz çöktü. Protestoların oldukça ‘’insani’’ bir amaç doğrultusunda yapıldığını gösteren gelişmelerden biri de eylem sahnesindeki iki tarafın aynı doğruda buluşabilmesidir.
ABD’de büyümeye devam eden eylemler, siyahi nüfusun fazla olduğu Fransa’ya da sıçradı. Paris’te virüs kaynaklı toplanma yasağına rağmen yirmi bin kişi, ırkçılık ve polis şiddetini protesto etti. Fransa’da da 2016 yılında Adama Traore isimli bir vatandaş, George Floyd gibi polis şiddeti ile hayatını kaybetmişti. Mücadelenin Amerika dışına çıkması, ırkçılığın global bir problem olduğunun ve hala aşılamadığının kanıtıdır.


Dünya’da gittikçe yayılan ve pandemi şartlarına rağmen devam eden protestolar, özellikle siyahi nüfusun fazla olduğu ülkelerde daha da artacak gibi görünüyor. Sosyal medyada, çağımızda hala ırkçı ve ayrımcı davranışların protesto edilmesine duyulan ihtiyaca karşı şiddetli bir öfke var. Bu durum insanların gözünü karartarak virüs şartlarında dahi birleşip tepki göstermelerine neden oluyor. Virüsün hayatımıza girmesiyle birlikte insanların ölüm üzerine çok kafa yormalarının, yaşamın kıymeti konusunda hassaslaşmalarının ve özellikle bundan sonraki hayatlarını özgürce yaşayabilme arzularının olaylara şiddetli bir ivme kazandırdığını düşünüyorum.
Eylemlerin dünyada güçlü ve hızlı bir şekilde yayılması durumda, bunun global bir sorun olan pandemiye ne gibi etkisi olacağını merak ediyorum. Eylemlerin kazanımları, virüsün süreci ve bu süreçle beraber gelen teknolojik gelişmelerle beraber dünyamız çağ değiştirecek, sosyal hayatta ve insan alışkanlıklarında köklü değişikliklere neden olacak gibi görünüyor.
https://www.youtube.com/watch?v=3s91eXj36Ec
Kaynakça
https://www.bbc.com/news/topics/cv7wlylxzg1t/george-floyd-death
https://time.com/5846981/paris-protests-george-floyd-global/
https://www.abc.net.au/religion/how-should-christians-respond-to-black-lives-matter/11173976